Hayatın Köklerinden Kopmak

YAYINLAMA: 04 Ağustos 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 03 Ağustos 2025 / 16.09

Eşitsizliğin her geçen an derinleştiği, temel hakların törpülendiği; emek ve doğanın sınırsızca sömürüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Kadınların, çocukların, farklı olanların sistematik şiddete uğradığı bir düzen, umutla bakmayı zorlaştırıyor.

Yaşamı üreten” dayanışma, doğal ilişkilenme, kültürel ve sanatsal üretimler artık neredeyse tek bir merkezden yönetilir hale geldi. Bu durum, gidişat üzerine öngörü yapma yetimizi köreltiyor. Algılar profesyonelce yönlendiriliyor. İnsan, köklerinden koparılıyor. Hayatın kökleriyle yaprakları arasındaki bağ gün geçtikçe inceliyor. Ne yazık ki bu kopuşu dert edinenlerin sayısı da azalıyor.

“Modern çağ” dediğimiz bu dönemde, yaşam hakkı, beden, kimlik, üretim ve tüketim tercihleri üzerindeki baskı, aslında eski çağların baskılarından çok da farklı değil. Yüksek umutlardan, dipsiz bir umutsuzluğa doğru itilmek, insanın hayal gücünü yitirip içsel kaosa sürüklenmesine neden oluyor. Bu karmaşa hem zihnimizi hem duygularımızı hem de iyi niyetimizi alabora ediyor.

Toplumsal ve bireysel dönüşümler, önceki aşamaların başarısı ya da eksikliğine dayanır. Bireyler de toplumlar da tamamlayıcı varlıklardır. Önceki ile sonranın etkileşimi olmadan dönüşüm mümkün değildir.

Ne var ki tamamlayıcılık geri plana itiliyor, yerine rekabet yüceltiliyor. Oysa bütünlük, hayati olandır. Rekabet, var olanı geliştirmek yerine tüketen bir anlayıştır ve psikolojik, sosyolojik hatta zihinsel dengeyi bozar.

Bu durum, her gün defalarca kendi gerçeğimizi riske attığımız anlamına geliyor. Çünkü neyin ne olduğunu fark etmemizi engelleyen çok katmanlı bir karmaşa içindeyiz. Duyarlılıklarımız sıradanlaştırılıyor, gözyaşlarımızdan başka seçenek sunmayan tablolarla baş başa bırakılıyoruz.

Tüm bu karmaşa içinde, dünyaya katkımızın ne olduğu üzerine ne kadar düşünüyoruz? İlgiye olan ihtiyacımız bile değişiyor. Bazen ilgiyi küçümsüyor, bazen de onun merkezi olmayı dayatıyoruz. Hatta bu ilgiyi çekebilmek için mutsuzluğu abartıyor, başkalarının küçük sevinçlerini gölgelemeye çalışıyoruz. Sıklıkla iyi olmadığımızı yansıtarak görünür olmayı umuyoruz.

Yine de, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Hayatın içindeki eksilmeleri seyrederek geçip gidemeyiz. Bir şeyleri biliyoruz, daha fazlasını öğreneceğiz. Yüzlerce, belki binlerce etkiden geçiyoruz her gün. Ama sönmüş umutların harabelerinde değil, içimizi ısıtan en küçük ışığı seçebilmeliyiz.

Hayatın neye benzediğini anlamak bu kadar zor olmamalı. Sabahla akşam arasında kalan sade yaşantının gözümüzde bu denli büyümesi, ona yabancılaşmamız sorgulanmalı. Bu kadar solgun, filizlenmeyi sürekli öteleyen bir hayatın bize ne vaat ettiği ciddi biçimde konuşulmalı.

Aslında biz, hayata iyi gelen şeyleri nerede bulacağımızı bilmiyor değiliz. Ama bu yollar, bilinçli bir biçimde karmaşık ve korkutucu hale getiriliyor. Oysa “hiç kimseyi sevmemiş, hiç yıldız izlememiş, hiç gün batımına tanıklık etmemiş, hayatını yalnızca “korumakla” geçirmiş birine dönüşmek” zorunda değiliz.

Alçakgönüllülük, temiz dillilik, iyimserlik ve birlikte var olabilme bilinci hâlâ mümkün. Duyguları fanusa hapsetmeye, düşünceleri bastırmaya gerek yok. Bizi biz yapan her şeyi açıkça söylemenin, paylaşmanın ve birlikte iyileşmenin zamanıdır.

Bunca karmaşanın ortasında, kendimize, birbirimize ve hayata dair yeniden düşünmek; sade, dürüst ve tamir edici bir bakışı yeşertmek hâlâ mümkün.

 İnsanlardan gerçekte verecek şeyleri beklemek gerekir. Kendinin kapasitenin farkına varmalı. Kendini doğru tanımlamayı başarmakla kendine varılır. Küçük Prens’in dediği gibi: “Kendini doğru yargılamayı başarırsan gerçek bir bilgesin demektir.”

Doğaya, doğalı ve insanlığı gerileten hiçbir düzen korkutucu olduğu kadar sonsuz ömürlü değildir.

 

 

Kaynaklar / İlham Verenler:

Zygmunt Bauman – Modernlik ve Belirsizlik

Erich Fromm – Sahip Olmak ya da Olmak

Bell hooks – Sınırsız Sevgi: Yeni Bir Toplum İçin Etik

Antoıne De Saint -Exupery – Küçük Prens

Hayatın Köklerinden Kopmak
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *