Boydan Kısa

YAYINLAMA: 17 Kasım 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 16 Kasım 2025 / 15.03

Ülkemizde birçok önemli okullar vardır. Bazılarının 1 asırdan daha fazla süreçte eğitim verdiklerini bilmekteyiz. Mesela İstanbul’un göbeğinde, İstiklal Caddesi’nde bir okul vardır. Biz onu Galatasaray olarak biliriz. Aslında Mekteb-i Sultani İstanbul’da, 1481 yılında, II. Beyazıt tarafından kurulmuştur. Biz Beyazıt demekteyiz ancak esas ismi Bayezit olarak tarih kitaplarında kayıtlıdır. Padişah Bayezid’in açtığı Sultani, İstanbul’un o tarihteki kazası olan BEYOĞLU semtinde inşa edilir. Okulun adı da ‘Galatasaray Enderun Mektebi’ 1868 yılında ise bu okuldan tıbbiye talebeleri, Galatasaray’dan Topkapı Sarayı’nın hemen altında oluşturulan ‘Gülhane Tıbbiye Mektebi’ne geçerler.’ 1 Eylül 1868 yılında Padişah Abdulaziz tarafından Gülhane Tıbbiyesi açılır. 

Bildiğiniz gibi Bizans İmparatorluğu Konstantinopolis şehrini düşmanlarından korumak için İtalyan bir sülale olan ‘GALATA’lılardan yardım ister. Onlar da bugün İtalyan konsolosluğunun bulunduğu TOM TOM sokaktaki  ‘Galata’ semtine yerleşirler. Galatalılar, Osmanlı Devleti’nden ayrıca prenses adalarını da yazları geçirmek için isterler. Bizans İmparatorluğu bu adaları da GALATA’lılara tahsis eder. 

Bu yerin hemen tepesine de Galatasaray Mekteb-i Sultaniye kurulur. Okulun Saray gibi inşaatı nedeniyle Galata Saray olarak adlandırılır. 

Gülhane’de kurulan ve ‘Tıphane , Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i Şahane veya Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane  ( مَكْتَبِ طبیە شاهانە) olarak adlandırılır. Buranın açılışının Osmanlı Padişahı II. Mahmud tarafından 14 Mart 1827’de yapıldığını biliriz. 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Fransızlarla işbirliği çerçevesinde bir seri Fransızca eğitim veren okulların açılmasına Saray icazet vermiştir. Saint Jean Baptiste de la Salle tarafından kurulan Frerler Cemiyeti 1840’lı senelerde yoğun çalışarak okulların açılmasında etkin rol oynamıştır. Bu okullardan San Benoit adlı okul 1783 senesinde kurulur. 

Daha sonraları San Joseph ve Dame de Sion 1857 senesinde açılır. Bütün bu okullara Fransa’dan öğretmenler hem gelir ve hem de İstanbul’a yerleşirler. Bu öğretmenler bu okullarda çocuk yetiştirmeye başlarlar. İstanbul da bir Fransız ekolü başlamış olur.

İstanbul’daki bu faaliyetleri izleyen Amerika, 1858 yılında birkaç harp gemisini İstanbul’a, Dolmabahçe sarayının önün çekip, İngilizce tedrisat yapacak okul kurmak adına, Padişahtan icazet ister. Bu yaklaşımla alınan icazetle 240 okulun kurulmasına müsaade edilir.

Bu girişimle açılan okulların ilki ‘Robert Kolej’ olarak İstanbul’da bilinir. Daha sonra Ermeni nüfusun yoğun olduğu iller hedeflenerek, bu okullar planlanmış. Kayseri’de Talas, Mersin de TarsusMerzifon, Tokat, Gaziantep , İzmir, Üsküdar, Elazığ ve  Harput gibi illerde hem okul hem de hastane inşa ederek Amerikalılar Anadolu’ya yerleşmeye başlamışlar.  

Medeniyetin beşiği olarak bilinen bu ANADOLU toprakları, tarih boyunca birçok kavimler ve devletler tarafından işgal edilmiş,ve herkesin göz diktiği bir ‘Asia Minor’ Küçük Asya veya sadece ANADOLU olarak bildiğimiz bu topraklarda şimdi Türkiye Cumhuriyeti bulunmakta. 

Ben de bu okullardan Kayseri Talas’ta bulunan okula 1953 yılında kayıt oldum. Kendimi şanslı olarak addediyorum. Bu okulların birçoğu bugün yaşamamakta. 

Okulda sınıf arkadaşlarımız Türkiye’nin çeşitli illerinden gelmekteydi. Kökenleri ve dinleri değişik arkadaşlarımız vardı. Müslüman, Hristiyan, Yahudi kökenli arkadaşlarımızla bir arada hiçbir sorunumuz olmadan yaşardık. Bazı Türkçe derslerimiz vardı, Kayseri’den öğretmenler gelir, bir gece okulda kalır, ertesi gün giderlerdi. Kimi hocaları severdik, kimilerini de hiçbirimiz sevmezdik. Nedenini bilmemekle beraber, bizimle diyalog kurmayan hocalara pek kanımız kaynamazdı. 

Ancak bazı öğretmenlerin sözleri bizlere bir atasözü gibi gelirdi. Bir Yurttaşlık öğretmenimiz vardı, çok ağır konuşur, bize öyle cevaplar verirdi ki altı çizilirdi. Bizi sözlü için tahtaya kaldırır, ‘Hocam dün gece elektrikler kesildi çalışamadım’ derdik. Bir cevap gelirdi hocadan, tam tokat gibi: “Mazeretlerin kıymeti yoktur, kıymetler neticelerdedir” derdi. Olduğumuz yerde kalırdık.  

Yine bir başka hocamız vardı, boydan kısa arkadaşlarımızı pek sevmezdi. Onlara fazla sempati beslemezdi. Bize de nasihat ederdi ‘Mabadı Yere Yakınlardan Çekinin’ derdi. Bu cümle, her zaman zihnime kazınmıştı. Ekranlarda bir senedir, siyasi arenada oynanan oyunların mimarını izlerken, bu hocamı anmaktayım. Mabadı yere yakın birinin hazırladığı, seçilmiş yerel yönetim başkanlarını hareketsiz bırakma senaryosunu, ileride tarih nasıl yazacak bilmiyorum. Hani Bizans İmparatorluk Sarayı’nda çeşitli entrikaların nasıl döndüğünü, bugün okumaktayız. Topkapı Sarayı’nda nelerin tuzaklandığını, hatta yakın tarihimizde Ergenekon ve Balyoz oyunlarının nasıl tezgahlandığını bugün okumaktayız da bugünkü oynanan oyunların gerçekleri, ilerde nasıl okunacak merak etmekteyim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Boydan Kısa
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *