En ucuzu insan yaşamı!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Şimdiye kadar 5 tane generalin, üç tane Bakanın, 4 tane müsteşarın, bir Başbakan’ın çocuğu ölse, teröre yüz yerde, yüzbin çeşit çözüm bulunurdu. Ancak her iki taraftan ölenlerin yüzde 90’ı fakir-fukara çocuğu olunca savaş da işte böyle yıllarca sürüyor ve siyasetçilerle, generaller bol keseden savaş nutukları atıyor. Komutan çatışma bölgesine helikopter istenince, “Analar asker doğurur ama helikopter doğuramaz. Elimdeki helikopteri o bölgeye indiremem” demiş ya! Anaların babaların evlatları, kadınların kızların sevgilileri, çocukların babacıkları çok kıymetli yaşamlarını, yıllardan beri bu pis savaşın en ucuz kahramanı olarak kaybediyorlar. Genelkurmay, Silvan’da 13 askerin şehit düşmesiyle ilgili soruşturmanın sonuçlarını açıkladı. Bizim için önemli olan bölüm şurası: -Geçici Üs Bölgesi olarak tertiplenilen arazi kesiminin coğrafi yapısı ve bitki örtüsü bakımından askeri taktik prensiplerine uygun olup olmadığı, -Bölgedeki tertiplenmenin, mevzilenmenin ve dağılmanın taktik prensiplere göre yapılıp yapılmadığı, yeterli yakın emniyet, gözetleme ve ikaz tedbirlerinin alınıp alınmadığı, -Terörist ikazının alınmasından sonra, alınan ilave tedbirlerin yeterli olup olmadığı, -Helikopterlerin zamanında hazır olup olmadığı, insansız hava araçlarının zamanında bölgeye ulaşıp ulaşmadığı gibi konularda tereddütler oluşmuş, bu konuların açıklığa kavuşturulması amacıyla konu yargıya intikal ettirilmiştir. *** Daha kısa ve net cümlelerle; arazinin böyle bir harekata uygun olup olmadığı araştırılmamış. Gerekli güvenlik tedbirleri alınmamış. Bölgede terörist olduğu bilindikten sonra ek tedbir alınıp alınmadığı belli değil. Helikopter ve insansız uzay araçlarının bölgeye ulaşıp ulaşmadığı şüpheli. Yani apaçık 13 tane asker ölüme gönderilmiş. Olayın yargıya intikal ettirilmesi iyi hoş da iki taraftan 20 kişi öldü, onlar geri getirilebilecek mi? *** Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir ara, “İyi ki biz bu komutanlarla savaşa falan girmemişiz” demişti de kıyamet kopmuştu. Bırakın eskileri, son 2-3 yıldan beri yaşanan olaylar, ordunun terörde başarılı olması bir yana, lime lime döküldüğünü, hata üstüne hata yaptığını, yapılan her hatanın bedelini gencecik ana kuzularının canlarıyla ödediğini ortaya koydu. Durum gösteriyor ki eğer orada aklı başında, işinin ehli bir yönetim olsa, ne böyle bir operasyon olacak ne de 20 kişi ölecekti. Ne oldu şimdi? Binlerce insan kin ve nefretle haykırarak cenaze kaldırdı. Anaların babaların, eşlerin çocukların yüreği boş yere yandı. Bunun hesabı nasıl verilecek? *** Hesap verme konusu gündeme gelmişken, dün gazetelerde okuduğum bir haberi paylaşayım sizlerle. Haberin başlığı, Hatay’da ifade skandalı! Hani Hatay’ın Çardak ilçesinde bir yıl kadar önce kekik toplamaya giden dört köylüden ikisi jandarmanın terörist zannederek ateş açması sonu ölmüştü ya! Olayla ilgili olarak ifade veren civar köylerin muhtarları, savcılıkta ve mahkemede verdikleri ifadelerin çarpıtıldığından şikayetçiymiş. Mesela muhtarın birinin ifadesine, “O bölgede terörist var, sakın gitmeyin diye uyarmıştım” diye yazılmış. Muhtar, “Ben böyle bir ifade vermedim” diyor. Yani, olayın sorumluları ceza almadan kurtulsun diye el altından plan yapılıyor. *** İşte bu yüzden olayların gerçek yüzü ve failleri yıllardan beri bu toplumdan gizleniyor. Mesela 10 yıl önce Bayrampaşa Cezaevi’nde yaşanan katliamın gerçek yüzünü, bir uzman çavuşun ifadesinden sonra ancak bugün öğrenebiliyoruz. Operasyon sırasında çok sayıda tutuklu yanarak can vermişti. Meğer bizi dışarı çıkarın diye teslim olmaya kalkışan aralarında kadınların da bulunduğu insanlar bile bile yanmaya terkedilmiş. Olayın asıl can yakan kısmı ise içeride yangında imdat çığlığı atan insanlara size ıslak battaniye atıyoruz diye benzine batırılmış battaniyelerin atılmış olması. 12 kişinin öldüğü olay, şimdi bu ifade ile yeniden gündemde. Dedik ya bu ülkede en ucuz şey insan yaşamı diye. Yoksa 30 yılda 40 bin kişinin ölmesine rağmen bir savaş bitirilemez miydi?

En ucuzu insan yaşamı!