Devlet ne yazık ki öldürüyor
Devletin gençlerimizi öldürmesine, göz göre göre ölüme göndermesine, yıllardır süren savaş yüzünden binlerce gencimizin yaşamının en verimli çağında toprağa gitmesine ne kadar alışmış ve kanıksamışız ki, askerde intihar eden veya kazaya kurban gidenlerin sayısını iki gün bile tartışmadan unutup gittik.
Başbakan Erdoğan’ın, Filistin için kesilen pastayı Suudi Dışişleri Bakanı El Faysal ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na eliyle yedirdiği saatlerde, askerde iki genç daha yaşamını yitirdi. İsmail Akça Şırnak’ta kaza kurşunuyla ölürken, Mert Evren Akdağ'ın Bergama Orduevi'nde intihar ettiği haberi geldi.
Bir ülkede insan hayatının bu kadar ucuz olması korkunç bir durum.
***
Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün askerdeki pisi pisine ölümlerle ilgili olarak geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama gündemin baş köşesine oturup, günlerce tartışılamadan, devletin tepesinin başını Gazze sarhoşluğu sardı.
Toplum o kadar sinmiş ve “devletin öldüreceği” gerçeğini o kadar kanıksamış ki, olay bir günde gündemden düşüverdi.
Oysa rakamlar, hiç de sessiz kalınamayacak türdendi.
Son 10 yılda şehit oldu denilen asker sayısı 818, buna karşılık intihar eden veya kazaya kurban giden asker sayısı 934.
Son yıllarda, şehit oldu denilenlerin önemli bir bölümünün de göz göre göre ölüme gönderildiği gerçeğini de dikkate aldığınızda, durum gerçekten vahim.
İnsanlar evlatlarını, bu devlet öldürüp, kendisine tabut içinde iade etsin diye mi büyütüyor?
***
Bu kadar şehit düşen, intihar eden, öldürülen gencin bir tanesinin bile milletvekili, bakan, üst düzey bürokrat veya asker çocuğu olduğuna tanık oldunuz mu hiç?
Olamazsınız, çünkü onların tamamı halkın çocukları.
Çoğu da fakir-fukara takımı, geçim derdinde.
Ne hesap sorma, ne hak arama gücü ve yetisine sahip.
Acısını içine gömüp, sadaka niyetine eline tutuşturulan iki-üç kuruşu cebine koyup, yoluna devam ediyor.
***
Bakın Uludere katliamının üzerinden bir yıl geçti.
Bu ülkede kamuoyu 34 tane gencin üzerine bomba yağdırılarak paramparça edilmesi emrini kimin verdiğini bilmiyor henüz.
Ne genelkurmay, ne de bu ülkenin başbakanı, 35 kişinin ölümünün sorumlusunu kamuoyuna açıklamaya tenezzül bile etmiyor.
Demokrasiyle yönetilen bir ülkede böyle bir kepazelik olur mu?
***
Uludere Alt Komisyonu Başkanı, AK Parti Ordu Milletvekili İhsan Şener, ''Komisyon olarak sadece fotoğraf çekeceğiz. Bizim 'Mehmet tetiği çekmiştir, Hüseyin ateş etmiştir, Ali yanlış yorumlamıştır' gibi fantezi yapacak halimiz yok'' deyip çıkıyor işin içinden.
Vatandaşın, kamuoyunun, 35 gencin yüreği kanayan yakınlarının bu gerçeği bilmek hakkı değil mi?
Sizden kimse fantazi üretmenizi değil, gerçekleri ortaya çıkarmanızı bekliyor.
***
Yıllardan beri yaşanan aynı vurdum duymazlık ve vicdansızlık!
“Oğlunuz şehit oldu, vatan sağolsun, alın size bir daire, bir de maaş ne haliniz varsa görün.”
Ne yapacak fakir- fukara?
Hem evladından olmuş, hem de yoksul haliyle verilenleri geri mi tepecek?
Ama, Uludere’de aynı şeyi yutturamadılar.
Aileler, kendilerine verilen 123’er bin lirayı, olayın failleri açıklanıncaya kadar almayacaklarını açıkladılar, almadılar da.
Aksi takdirde çocuklarının kanını 123’er bin liraya satmış olacaklardı.
Keşke, tüm aileler aynı onurlu davranışı sergileyebilse, devlet de bu kadar bol keseden öldürmezdi belki!
***
Keşke, son 10 yılda çocukları askerde öldürülen ve intihar eden gençlerin ailelerinin biraraya gelerek, bir sivil toplum çatısı altında ortak mücadele vermeleri mümkün olsa da, bu zavallı gençlerin ölümünün devletten hesabı sorulabilse.
***
Devlet, bu ülkenin gençlerinden ne istiyor, vatandaşın çocuğunu neden öldürüyor ve niçin cinayetlerinin hesabını vermiyor?