Hem cansız, hem müstehcen!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

İktidar sarhoşluğu içinde, tutarsız, gereksiz ve yersiz davranış, eylem ve söylemlere kalkışan iktidar sahiplerinden belki de daha tehlikeli olanlar, onların çevresini saran, onlara yaranmak uğruna her türlü şekle girebilen, bu yüzden akıl almaz davranış tarzları sergileyen insanlardır.

Mesela, Muhteşem Yüzyıl dizisine kafayı takan Recep Tayyip Erdoğan’dan çok, bu konuda kanun teklifi hazırlayan AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral gibi adamlara daha çok tepki duyuyor insan.

Ya İstanbul’da düzenlenen İnovasyon Fuarı’nda, sırf Başbakan Erdoğan fuara katılacak diye cansız mankenleri fazla müstehcen bulup, kollarını bacaklarını çıkarttıran TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye ne demeli?

Ayrıca cansız mankenin müstehcen olarak algılanması da başka bir çarpıcı nokta.

                                                                          ***

Oktay Saral, "Ömrü at sırtında ülkesine ve milletine hizmet yapmakla geçmiş olan Kanuni Sultan Süleyman, tamamen yatak odasından müteşekkil ve çarpık ilişkilere dayalı bir hayat içerisinde gösterilmektedir. Çocuklarımız ve gençlerimiz bu yayınları izlemekte ve tarihi şahsiyetleri bu yayınlar çerçevesinde değerlendirmektedir. Ayrıca bu diziler yurt dışına da seyredilmekte ve diğer milletler nezdinde tarihsel şahsiyetlerimiz hakkında yanlış olgular meydana gelmektedir" buyurmuş.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi nasıl cansız mankeni “müstehcen” olarak algılayabiliyorsa, Oktay Saral da dizideki Kanuni’yi, “Tamamen yatak odasından müteşekkil ve çarpık ilişkilere dayalı bir hayat içerisinde” diye algılamış.

Halbuki dizide ne tamamen yatak odası ne de çarpık ilişki söz konusu.

Algıda seçicilik diye buna deniyor herhalde?

                                                               ***

Saral'ın kanun teklifine göre, “Yayın hizmetleri, toplumun milli değerleri içerisinde kabul edilen tarihi olayları ve şahsiyetleri; küçük düşüren, aşağılayan, çarpıtan veya olduğundan tamamen farklı gösteren nitelikte olamayacakmış.”

Anlayacağınız, Atatürk’ü Koruma Kanunu’ndan sonra bir de Ecdadımızı Koruma Kanunu kapıda.

Buna pek yakında bir de Recep Tayyip Erdoğan’ı Koruma Kanunu eklenirse hiç şaşmayın.

 

                                                               ***

Saral, “Ömrü at sırtında geçti” diye iddia ediyor.

Başbakan Erdoğan, “Birileri bizim tarihimizin savaştan, kılıçtan ibaret olduğunu iddia ediyor” diyor.

Ömrü at sırtında geçtiyse, bu durum “ne kadar çok işgal, talan, öldürme, devşirme, tecavüz vs.” olduğunun göstergesidir.

Başbakan Erdoğan, tarihin acı gerçeklerinin aksine, “Biz kendi tarihimizi böyle göremeyiz, görmeyeceğiz” diyor.

Görür görmez, kabul eder etmez, o kendi bileceği iş. Ancak iş vatandaşın tarihin gerçeklerini öğrenmesini engelleme noktasında olduğu için vahim!

                                                               ***

Tarihi gerçekler öğrenildiğinde de ne yazık ki arkamızda öyle pek de övünülecek bir ecdad olmadığı ortaya çıkıyor. 

Taht ve iktidar hırsı uğruna bu kadar çok kardeş ve evlat canına kıymış başka bir devlet var mı?

Mesela Fatih Sultan Mehmet kendi dönemindeki yedi vezirden üçünü boğdurmuş, birini hapsettirmiş, sonuncusunu da yeniçeriler öldürmüş.

Kendi kardeşine, evladına kıymaktan sakınmayan adam başkasına ne yapmaz?

O “at sırtında” diye övünülen dönemlerde istilaya gidilen ülkelerdeki mal-mülk talan edilirken, kadınlar tutsak edilip haremlere kapatılırken, çocuklar kimliklerinden edilmiş.

                                                               ***

Türkiye Cumhuriyeti tarihi de Sebahattin Ali’den başlayıp, Hrant Dink’e kadar uzanan bir cinayetler ve katliamlar silsilesi ile dolu bir tarih değil mi?

Osmanlı’nın istila etme, talan etme, öldürme, devşirme, alıkoyarak kimliğinden etme politikasına, ecdadımın mirası diye sahip çıkan adamlar, şimdi kalkıp da Uludere’nin, askerde intihar edip, vurulan yüzlerde gencin hesabını verir mi?

Ahmet Özal, “Babamın öldürülmesi ile ilgili delilleri karartacaklar. Babamın naaşından çıkan zehirlerin oranını değiştirecekler” diye endişesini dile getiriyordu, dünkü gazetelerde.

                                                               ***

Devlet zihniyetimizde çok şükür Osmanlı’dan bugüne değişen fazla birşey yok. Yalnızca attan inip, uçağa binmiş durumdayız o kadar.

Böyle bir devletle kim istiyorsa o övünsün!

 

 

 

Hem cansız, hem müstehcen!