İktidar belirleme değil demokrasi tercihi seçimi

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bizdeki gazeteler ve televizyonlar yabancı medya kadar cesur ve açık ifade edemiyor.

Çünkü, Başbakan acayip bir gözdağı vermiş ve sindirmiş durumda medyayı.

Ama elin ağzı torba değil ki büzesin, onlar her şeyi açık yazıyor.

Mesela Wall Street Journal, Başbakan Erdoğan’a, “Türkiye’nin iyi diktatörü” diye yazmış.

Başbakan Erdoğan’ın eleştirilerden hoşlanmadığına vurgu yapan gazete, Türkiye’nin AKP iktidarı döneminde gözle görülür biçimde değiştiğini söylerken, “Değişmeyen şey ise bu eşsiz siyasi yeteneğin niyetlerine ilişkin kaygılardır” diye vurgu yapıyor.

“Erdoğan, orduya karşı koymada ve ekonomiyi geliştirmek için bir vizyon uygulamada cesaret gösterdi. Ancak son dönemdeki davranışları, demokratik bir devrimi sonuna kadar götürebileceği yönünde pek güven vermiyor” diyor.

***

İşte bu nedenlerle, seçmen yarın vereceği oylarla, bir iktidar değil, “kaliteli demokrasi” tercihi yapma sorumluluğu ile karşı karşıya.



Yarın yapılacak seçim, bir iktidar ve muhalefet belirleme seçimi değil.

Ben yarın yapılacak seçimin, ya Türkiye’nin demokraside alacağı yolun önünü açmaya yardımcı olacağı ya da Başbakan Erdoğan’a kafasındaki hedefleri gerçekleştirme fırsatı vererek, demokrasi açısından sıkıntılı bir sürece girmemize neden olacağı kanısını taşıyorum.

Bu nedenle, seçmenin her zamankinden daha büyük bir sorumluluk altında olduğunu düşünüyorum.

Çünkü, Recep Tayyip Erdoğan son zamanlardaki söylemleri, istemleri ve tavırları ile zaman zaman bazı demokratik eylemleri nedeniyle kendisine destek veren kesimleri bile korkutup, ürpertir hale getirdi.

Erdoğan’ın en çok kaygı uyandıran tavrı, eleştirilere kapalı, hangi kesimden gelirse gelsin eleştirene haddini bildirme ve ortadan kaldırmaya tam teşebbüs halinde olması galiba!

***

Şimdi, bir siyasetçi eğer eleştirilmekten hoşlanmıyor, tüm eylemlerinin en doğrusu olduğuna inanıyor ve kendisini eleştirenlere haddi bildireceğini haykırıyorsa, halkın çok ciddi anlamda “demokrasi” kaygı duymaya başlaması gerekir.

Bu tavır, şimdilik Wall Street Journal’ın yazdığı gibi, “İyi diktatör” hali olabilir. Ancak önümüzdeki sürecin dengeleri iyi ayarlanamazsa, seçmen demokrasinin geleceğini hesaba katamazsa, karşımızda “iyilik” eğilimi süratle kötüye temayüz eden bir diktatör bulma olasılığımız artacaktır.

Başbakan Erdoğan’ın seçim kampanyası boyunca sürdürdüğü sert, intikam hisleriyle dolu dışa vurum halinin toplumda ciddi anlamda bir endişe ve tedirginlik yaratması, böyle bir kötüye gidiş beklentisinden kaynaklanmaktadır.

***

Wall Street Journal’da, yer alan makalede, Erdoğan’ın başkanlık sistemi planlarının kendi partisi için de ve cumhurbaşkanlığı makamında da rahatsızlık yarattığına dikkat çekilerek, eski AKP’li Turan Çömez’in, “Demokratik ve Batılı bir stili olması için çaba gösterse de düşüncesi, doğu ülkelerine, Arap ülkelerine daha yakın” şeklindeki değerlendirmesi ile ismi açıklanmayan bir kabine üyesinin, “Demokrasiye inanmıyor. Biliyorum” şeklindeki sözlerine yer veriliyor.

***

İşte tüm bu görüşlerin ışığı altında bir değerlendirme yapmak ve demokrasinin geleceği için oy kullanacağımızın bilinciyle sandık başına gitmek durumundayız bu seçimde.

AKP iktidar olması kesin, o halde yapılması gereken şey ona istediği gibi at oynatacağı bir meydan bırakmamak!

Bu nedenle CHP’liler de MHP’liler de bu seçimde her şeyi bir yana bırakıp partisine destek vererek muhalefeti güçlü bir şekilde meclise sokmalı.

Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku’nun adayları en güçlü şekilde meclise taşınmalıdır.

Ben mi?

Ben, ülkemin geleceği ve daha kaliteli bir demokrasi için oyumu Akın Birdal’a vereceğim.

İktidar belirleme değil demokrasi tercihi seçimi