Başbakan elifi mertek mi sanıyor?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Göktürk 2 keşif uydusunun uzaya fırlatılmasını, “Türkiye artık uzayda da söz sahibi” diye yorumluyor.

Eee ne diyeceksiniz?

Böyle bir adamın, demokrasiyi yalnızca sandıktan çıkan oy ve de “Kuvvetler ayrılığı” dengesinin olmadığı bir rejim olarak algılaması çok doğal.

Baksanıza İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de kalkıp, “Emeklilikte maaşın  en yüksek olduğu ülke Türkiye” diyebiliyor.

Peki tüm bu maskaralık ve kepazelik karşısında vatandaş ne diyor?

Şimdi diyeceksiniz ki, “Zaten vatandaş vatandaş olsa, memleket bu halde ve de AKP iktidar olur mu?

Haklısınız…

                                                                        ***

İnsanoğlunun uzaya uydu ve sonda göndermesi ta 1957 yılında başlamış, Rus kozmonot Yuri Gagarin’in dünyayı uzaydan gören ilk insan olarak tarihe geçmesi yarım asrı devirmiş, Neil Armstrong’un aya ayak basmasının üzerinden 43 sene geçmiş.

Bugün dünya uzaya turist taşıyor artık.

Türkiye'nin yerli keşif uydusu Göktürk-2 uzaya gönderildi ya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yorumu çok enteresan. “Artık uzayda da söz sahibiyiz” diyor.

Uzayda 3 bin civarında kullanıma hazır uydu varken ve de bunun 10 katı kadar da uzay çöplüğü denilen görevi bitmiş uydular, roket parçaları gibi başı boş dolaşan nesne uzay boşluğunda salınıp dururken, bir keşif  uydusu ile nasıl uzayda söz sahibi olacağımızı varın siz hesap edin.

                                                               ***

Başbakan’ın elifi mertek sanma yanılgısı yalnızca bununla bitse neyse diyeceksiniz.

Bir gün çıkıp, “Seçimde oyların yarısını ben almışım, ama şu kuvvetler ayrılığı ilkesi yok mu, memlekette istediğim gibi at oynatamıyorum” diye yakınıyor.

Demokrasi için, ülkenin geleceği ile istediği gibi oynamak için sandıktan çıkan yüzde 50 civarındaki oy yeterli ve tek koşul olduğunu sanıyor.

Demokrasinin bir kuralsızlık, denetimsizlik, iktidarı eline geçirenin at oynatma rejimi olmadığının bilincinde olmayan bir siyasetçi, hem de başbakan ne kadar tehlikeli!

                                                               ***

Prof. Dr. Levent Köker, Erdoğan'ın başkanlık sistemi isterken, kuvvetler ayrılığını eleştirmesini "Ya kuvvetler ayrımını bilmiyor ya da çelişkiye düşüyor" diye değerlendiriyor.

Demokratik sistemlerde kuvvetler ayrılığının iki biçimi olduğunu, birinin başkanlık sistemi, diğerinin de parlamenter sistem olduğunu belirten Köker, "Başkanlık sistemine anayasa hukukunda "sert kuvvetler ayrılığı" denir. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Hiçbiri diğerinin işine karışmaz. Kuvvetlerin birbirinden bu kadar sert şekilde ayrılmasının nedeni de birbirlerini frenleme ve dengelemeleri gerektiği düşüncesidir. Birbirlerine bağımlı olurlarsa denetim mekanizmasının iyi çalışmayacağı düşüncesi vardır” diye tanımlarken,

"Parlamenter sistemde ise yasama ve yürütme birbirinden ayrı değildir. Önce yasama organı seçimle oluşur, sonra bu yasama organının içinden bir yürütme organı çıkar. Yürütme organı yasama organına karşı sorumludur. Yasama organı isterse hükümeti yani yürütme organını gensoru yoluyla güvenoyu vermeyerek düşürebilir” diyor.

                                                               ***

Köker, Başbakan Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı ilkesinden şikayetini, "Başbakan yargı denetimi başta olmak üzere bürokrasinin hükümet icraatı üzerinde frenleyici etki yaptığından yakınıyor. İdari yargının özellikle hükümet tasarruflarını denetlemesinden duyulan rahatsızlık seziliyor” şeklinde değerlendirdikten sonra, "Başbakan AKP üst kademesinin tercihlerine dayalı bir vesayet rejimi, bürokratik bir kontrol rejimi kursa bile bu bir vesayet rejimi olmaz. Çünkü sonunda seçime gidildiğinde bu durum değişir. Ancak değişmezse o zaman başka bir problem var demektir. Seçimlerde AKP kazanmaya devam ederse o zaman Türkiye demokrasisinin sorunu Başbakan veya AKP ile sınırlı değildir; başka bir sorun vardır. Aslında öyle bir sorun da var. Bir muhalif siyasi gücün iktidar alternatifi olabilecek ciddiyette toplum nezdinde kabul görecek şekilde yükselmemesiyle ilgili sorunumuz var” tespitinde bulunuyor.

Aslında Prof. Dr. Levent Köker’in dikkat çektiği bu nokta, bence Başbakan Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı ilkesinden şikayet etmesinden çok daha vahim bir durum.

                                                               ***

Dün de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Eğer toplum bunu sıradan bir konuşma olarak algılarsa demokrasimizin üzerine çok büyük bir gölge düşürmüş oluruz” dedikten sonra, “Bir başbakan böyle bir konuşma yapamaz. Yaptığı zaman ne olur demokrasilerde; barolar ayağa kalkar, üniversiteler ayağa kalkar, hukuk fakülteleri, ‘ya biz demokrasi öğretiyoruz, bireyin hak ve özgürlüklerini öğretiyoruz, bu ders kitaplarını kaldıracak mıyız’ diye ayağa kalkar. Sivil toplum örgütleri ayağa kalkar, medya ayağa kalkar ve en önemlisi bu ülkenin aydınları, sanatçıları ayağa kalkar” diyor.

Ortada ayaka kalkan, demokrasiye, hukuka, özgürlüklere sahip çıkma kaygısı olan bir toplum var mı?

Toplum böyle şuursuz, bilinçsiz, koyun sürüsü halinde olunca, Başbakan Erdoğan’ın da demokrasi yerine saltanat istemesi normal değil mi?

Böyle başa böyle tarak…

 Arada harcanan bir kitle olmasa!

 

 

Başbakan elifi mertek mi sanıyor?