RİFAT
Edebiyat dersinden okulda pek hoşlanmazdım. Edebiyat hocam da benden pek hoşlandığını iddia edemem. Anlaşılacağı gibi ben ve edebiyat bir birini sevmeyen iki kutup olarak uzun bir dönem geçirir. Lise son sınıfta bir şiir aklımı başımdan aldı. Bu arada bazı şairlere ilgim arttı .
Bunların her ikiside Rıfat adı ile anılır. Birincisi Oktay Rıfat diğeri ise Hüseyin Rıfat. Hüseyin Rıfat 1878 İzmir doğumludur. Oktay Rıfat ise 10 Haziran 1910 yılında Trabzon’da doğar. Babası Trabzon valisi olduğundan Trabzon doğumludur. Annesi Münevver hanım ise çok müstesna bir hanımefendidir. Teyzesi ise Celile hanım, Istanbul yüksek sosyetesinde dillere destan güzelliği olan bir kadındır.
Bu kadın Nazım Hikmet’in annesidir. Oktay Rıfat tahsil hayatının lise kısmını Ankara’da Ankara Erkek Lisesinde okur. Bu okulda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın talebesi olmuştur. Şiire olan merakı ve eyilimi bu günlerden başlar. Yazılarını okulda çıkardıkları ‘Sesimiz’ adlı okul gazetesinde yayınlar.
Daha sonra Ankara Hukuk Fakültesine devam eden Oktay Rıfat’ın yazılarını Varlık Dergisi yayınlar. Orhan Veli Kanık ile İstanbul’da tanışan Oktay Rıfat, şiirlerini birkaç kitapta toplar. Genelde yazları İstanbul adalarda olan Orhan Veli ile Oktay Rıfat’ın dostlukları burada pekişir. Soyadı kanunu ile Horozcu soyadını alır, fakat toplum onu bu soyadı ile değil Oktay Rıfat olarak hatırlar.
Benim bir mahzun tarafım vardır/Bakmayın neşeli olduğuma/Sanki bir başkası var içimde/Pişman dünyaya geldiğine/Bağ Bahçe Deniz Kenarı/Güzel manzara faydasız/Ben hazdan bitiyorum/O daima neşesiz/Alışamadım yıllardır/Bu ikinci Varlığıma/Bakmayın Neşeli olduğuma/Benim Mahzun bir tarafım Vardır.
Hüseyin Rıfat ise tam olarak aynı dönemde olmasa da İzmir’de Şair Eşref’le oluşan yakın dostluğu, şiire olan ilgisini körükler. Çok güzel şiirleri olan Hüseyin Rıfat Bey’in İzmir’de çıkan bazı dergilerde eserleri yayınlanır. Aslında liseden sonra Eczacılık tahsili yapar ve kimya onun ikinci yeteneğidir.
Boş zamanlarında çevirmenlikte yapan Hüseyin Rıfat, Ömer Hayyam’ın rubailerini en iyi çeviren kişi olarak bilinir . Soyadı kanunu çıktığında kendisine IŞIL soyadını alır amma, toplum onu Hüseyin Rıfat olarak tanır. Oktay Rıfat’
Düş ben gibi bir aşka sadakat ne imiş gör/Vuslat demi beklerken o firkat ne imiş gör/Yok güzelim düşme sakın öyle bir belaya/Gir kalbime orda felakat ne imiş gör.
Bir rivayet ise Hüseyin Rıfat’ın yaş üzümden İzmir’de rakı ürettiği üzerinedir. Bu rakılardan kimi zaman Ankara Çankaya’ya köşke gönderdiğinide söylerler. Ne yazık ki HAV HAV isimli basılmamış bir de kitabı bulunmaktadır. Her iki Şair Rifat’tan bende çok etkilendiğimi itiraf etmem gerekir.
Bugün her ikiside Istanbul’da Heybeliada’da sahildeki yan yana duran iki bankonun üzerinde isimleri, resimleri ve şiirleri tarihi ve dönemlerini sergilemektedir. Düşüm odur ki edebiyattaki böyle önemli değerlerin, sadece birkaç oturma bankolarında değil, park ve bahçelerde resimleri ile birlikte şiirlerinin sergilenmesi, onları ölümsüzleştirir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
http:www.youtube.com/watch?=_1nPOuYrU8w