Kimlik

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

İtalya nın çok şirin bir kentidir Floransa. İtalya’nın tam ortasında, yüksek dağlardan kopan Arno nehrinin iki yakasında yer alan bu güzel kentin tarihi çok eskilere gitmektedir. Hatta bu şehir Toskana bölgesinde bir süre başşehir olarak yer alır. Bu güzel şehir Italya’nın devrim tarihinde önemli yer işgal eder. Bazı ünlü insanların doğum yeridir bu şehir. Hatta İtalya’nın rönesans döneminde bir çok eserin yaratıldığı yerdir.

 

Şehrin tam ortasında 1296 senesinde inşaatına başlayan Santa Maria Del Fiore Katedral inşaatı süresince Katedral içinde kullanılacak seramikler için bu şehirde seramik endüstrisi gelişir. Bu sanayinin bugünkü özel yerinin ilk temelleri o tarihlerde atılır.  Katedralin yapımı seneler sürer. Bir kaç kez proje değişikliğe uğrar ve nihayet  25 Mart 1436 da tamamlanıp ibadete açılır.

 

Bu katedralin kubbesi ve yanında bulunan kulesinin mimari yapısı görülmeye değerdir. Bu şirin Italyan kenti aynı zamanda ince mücevher sanatının geliştiği bir yerdir.  Katedralin açılışından 18 sene sonra 9 Mart 1454 de bu şehrin Noteri olan Ser Nastagio’nun üçüncü oğlu doğar. Anne Lisabetta Mini oğluna Amerigo Vespucci  adını koyar.

 

Nehir kenarında yaşamlarını sürdüren ailede Amerigo’nun büyük kardeşleri Pisa Universitesine giderken, Vespucci ticarete yönelir. Lorenze de Medici’nin sahip olduğu House Of Medici ticarethanesinin muhasebesini yürütür. 1492 de Medici’nin ölümü ile işin sahibi olur. Kendisi gibi çok yönlü tüccar olan Christopher Columbus ile bir şekilde yolları kesişir. Yeni kıtalar konusunda ve bilhassa Batı’nın zenginliğinin taşınmasındaki fikirlerini Colombus’la paylaşır.

 

Portekiz Kralı Manuel’in daveti üzerine 1499 da üç yıllık bir serüven olarak Portekiz’in batısına yelken açar. 1502 senesinde geri dönen Amerigo bütün Avrupa’nın batıya olan özlem ve merakını daha da arttırmış olduğunu görmekteyiz. Vespucci’nin yazmış olduğu ve MUNDUS NOVUS (Yeni Dünya) adlı kitabında, hatırat mektuplarını yayınlamış, toplumda çok ilgi çekmiştir.

 

Bir çok ülkede tercüme edilerek yayınlanmış, okyanus ötesi batıya olan ilgi daha da artmış olduğunu görmekteyiz. Batıya üç sefer daha yapan Amerigo’nun bu seferleri, İspanya kıralı tarafından karşılanır. Daha sonra Leterra Al Soderini adlı kitapta seyahat notlarını ve mektuplarını toplayan Vespucci’nin ünü bütün dünyaya yayılır.

 

Almanya’da Martin Waldseemüller tarafından tercüme edilerek yayınlanan Vespucci’nin ilk seyahatnamesi sonrası, ikinci ve üçüncü seyahatinin de notları, Almanca’ya aynı kişi tarafından tercüme edilip yayınlanır. Son seyahat mektuplarını içeren kitapta tercüme yapılırken yeni keşfedilen kıtaya, ismi latinleştirme adına Waldseemüller “Americus Vespucius” olarak kullanması sonrası  yeni tanımlanan ülkenin adı   AMERİKA olarak  tarihe kazınır.

 

Bu yeni ümit olan kıtaya bütün ülkelerden insanlar akın akın giderler. Bazı ülkeler ise memleket içinde huzuru bozanların bulunduğu hapishaneleri boşaltma adına, hükümlüleri bir gemiye bindirerek,  bu yeni kıtaya gönderildikleri de söylenilmekte. Yeni kıta Amerika, bomboş bir arazi olmadığını bilmekteyiz. Bu kıtada çok değişik etnik kökenli, bizim KIZILDERİLİ adı ile adlandırdığımız binlerce insanın yaşadığı bir gerçektir. Zamanla Avrupa’dan gelen insanlar bu kıtada egemenlik sağlar. Fransa’dan, İtalya’dan, Polonya’dan, İspanya’dan, Portekiz’den hatta Osmanlı’dan gemiler dolusu insanlar bu kıtaya göç etmişlerdir.

 

Bu yeni kıtada zaman içinde yerli Kızılderililerin  azalmaya, solukbenizlilerin Avrupa’lıların çoğalmaya başlamış olduğunu görmekteyiz. Amerika’nın tarihinde ülke için bir anayasa 1786 yıllarında, bilhassa 1215 yılında yayınlanan insan hakları konusunda kabul gören MAGNA CARTA’ya dayanan İngilterenin Bill Of Rights  ‘Haklar’ örnek alınarak United States Bill Of Rights, yani Birleşik Devletler Vazgeçilmez Haklar yayınlanarak, etnik bireyi değil, insanı ele almış ve onun hakları konusunda bir birdirgeyi kabul etmişlerdir. Şimdi bakın bu ülkede yaşayan insanlar Amerigo Vespuci’nin  yurdum insanı olarak mı anılmamakta, yoksa Amerikan vatandaşı olarak anılmakta diye bir sözüm geldi söyledim.

Metin Atamer 

 

 

Seviye  

Atam rahmetlik Cumhuriyetin kuruluş donemlerinde ülke savunması konusunda hepimizin bildiği bir güzel cümleyi söylemişti. ‘’ Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. ‘’ Bir bilge kişinin birçok sözü beni hep etkilemiştir. Küçük insanlar detaylarla uğraşır. Mesela bir kadının kaç çocuk doğurması gibi konuları, kürtajın yasaklanması gibi konularla küçük insanlar ilgilenir. Bazı insanlar vardır projeler yaparlar. Büyük adamlardır bu çeşit kişiler, boğaz trafiğini azaltmak için ikinci bir kanalla, deniz biolojisini hiçe sayarak Karadeniz’i Marmaraya bağlamak gibi projeleri ortaya koyarlar. Fakat liderler ise hedef gösterirler mesela ‘’Hattı Müdafaa yoktur Sathı Müdafaa vardır, bu satıh bütün vatandır . Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkca vatan terk olunamaz ’’.

Bu önemli hedefi gösteren Atam rahmetlik Sakarya Meydan savaşından evvel bütün millete ve bilhassa komutanlara söylediği bu önemli sözler, bizi o tarihte bütünleştirdiğini görmekteyiz. Geçtiğimiz son 10 sene içinde ise bu hedefin özünden sapmalar göstermesi, bütün toplumu zedelemektedir. Bu savaşlar sürecinde Türk ordusu sathı müdafaada 39,500 yiğidini yitirdiği bir gerçektir.  Bütün vatan bu kadar şehitle düşmandan temizlenmemiş olduğunu görmek, bizim nesil insanını üzmektedir. Bu gün geldiğimiz yere bir bakın , hani eskilerin hikayeye başlamadan evvel bir tekerleme söylerlerya  ’’ Bir Varmış Bir Yokmuş ...Dere Tepe Düz Gitmiş, Birde Bakmış Arkasına Bir Arpa Boyu Yol Gitmiş ‘’ .

İşte tam böyle bir durum. Birileri Kürtlerin sırtından nemalanmakta, birileri ise dinden imandan nemalanmakta, bir kısım toplum ise sadece cebini doldurmak için çaba sarf etmektedir. Ülkenin kötüye gitmesi onların umrunda değildir. Bu günlerde meclis kürsüsünden yapılan konuşmalara dikkat ediyorsunuzdur. Ne kadar düşük kalitede bir hitab şekli diye düşünmekteyim. Bu meclisin aynası başka konulara da yansıdığını görmekteyiz .

Koskoca Türk Ordusu yüzbinlerce insanı barındıran bir ATA ocağının başındaki kişiye terörist şüphesiyle bakacaksınız, onun bağlı olduğu Milli Savunma Bakanına hiç dokundurmayacaksın, nasıl bir düşünce diye araştırmaktayım. Mahkemede terör örgütünün uzantısı bir vekilin sözünü gizli şahit olarak dinleyeceksin ve buna muteber diyeceksin, bir ordu komutanının şehadetine önem vermiyeceksin , bu nasıl bir mantık anlamakta güçlük çekmekteyim. Derlerya ‘’ Vatan Aşkı Maya Gibidir, Süt Bozuksa Tutmaz’’  kanimca bu her konuda doğru sözdür.

Çocukluğumda aile dostlarımız arasında bazı Millet Vekilleri vardı. Onları çok sık görürdüm. Kimi zaman Beşevler’e gider, kimi zaman 14 Mayıs evlerine giderdik. Gördüğüm insanlarda pek detayı bilmezdim, amma çok saygın kişilerdi. Bir Kemal Satır, bir Atalay Akan, bir Kemal Cemal Öncel, bir  Rıfkı Salim Burçak  benim için çok saygın insanlardı. Ayrı Parti üyelikleri olmasına rağmen birbirlerine çok saygılı davrandıklarını hatırlarım. Çok seviyeli insanlardı ve mesleklerinde başarılı olmuş kişilikleri vardı.

Bu gün gazetelerde okuduğumuz parti başkanlarının bir birleri ile atışmalarını kabul etmek mümkün değildir. Hitabet bu kadarmı yozlaşır, bu kadarmı seviyesi düşer. İnsanlar nelerin etkisinde kalarak böyle konuşma yaparlar tarif edememekteyim. Ülke menfaatlerini bir kenara bırakıp cemaat , tarikat ve terör örgütü menfaatleri üzerinde odaklanmış bir toplumun amacında ülkenin selameti olmadığına inanmaktayım.

Bu bir rüyyadır  diye düşünüyorum, dilerim bu rüyyadan bir gün uyanacağım . İşte o  gün insanlar birbirilerine daha hürmetli davranacak, daha sevecen bakacaklar. Uyuşturucu ticaretinden, kaçakcılıktan nemalanmayı bir kenara bırakıp, ülke menfaatlerini düşünecekleri bir ortamda yaşamayı sevecekler. Ülke çıkarlarını Cemaat ve Tarikat menfaatlerinden daha önde tuttukları bir günü dört gözle beklemekteyim. Hangi düşünürün söylediğini bilmemekle birlikte sevdiğim bir söz vardır ‘’ Bir Ülkede uygarlık O ülkede insana verilen kıymetle ölçülür ’’diye.  Yinede dileğim odurki gün ola, parlementer yaşamda büyük millet meclisinde sıralarda oturanlar daha seviyeli insanlardan teşkil eder diye bir sözüm geldi söyledim.

 

Kimlik