Cuma günü İmralı'da avukatları ile görüşen Abdullah Öcalan, BDP desteğinde seçimi kazanan Hatip Dicle'ye ilişkin YSK kararını değerlendirirken, "Hükümet söz versin yeter' deniliyor. Aslında yetmez. Artık siyasi iktidar tarafından pratik adımların atılması gerekmektedir" dedi. Öcalan, İmralı'da kendisiyle 'devlet adına' görüşmeler yapıldığını, 15 Temmuz'a kadar görüşmede ele alınan konular hakkında adım atılmasını beklediğini söyledi.
Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmenin notları, PKK'ye yakın internet sitelerinde yayınlandı. Seçim sonrası son gelişmeleri sadece Hatip Dicle ile ilgili değil bir bütün olarak ele aldığını, bu konuda 'Çok yoğunlaştığını ve düşündüğünü' anlatan Öcalan'ın söylediği iddia edilen sözlerin bir bölümü şöyle:
GÖRÜŞMELERİ CHP DE MHP DE MERAK EDİYOR
İmralı'daki görüşmeler: 15 Haziran'daki açıklamamın bazı dayanakları vardı. Fakat eksik bıraktığım konular vardı. Benimle 15 Haziran'dan 1 gün önce yapılan görüşmede birçok konuyu konuştuk. Burada yapılan görüşmeleri CHP de merak ediyor, 'Öcalan'la ne konuşuluyor, ne görüşülüyor, bilmek istiyoruz' diyorlar. Kamuoyu da, MHP de merak ediyor.
Buradaki görüşmelerin kamuoyu tarafından bilinmesi önemlidir. Burada yaptığımız görüşmeler önemlidir, ciddidir. Belli bir aşamaya da gelmiştir. Artık konuşma, tartışma aşamasını bitirmiş bulunuyoruz. Tartışacağımız bir konu kalmadı. Benimle görüşenler devlet adına görüştüler.
MECLİS TATİLE GİRMEMELİDİR
Yeni hükümet ve beklenti: Bundan sonra hükümetin yaptığımız bu görüşmeler konusunda karar vermesi gerekiyor. Geçen hafta meclise çağrı yapmamın nedeni de buydu. Meclis ve hükümet demokratik çözümü esas alırsa artık tamamen pratik bir aşamaya geçeceğiz. 15 Haziran'da çağrı yaptım. Hükümet kurulunca derhal demokratik çözümü ele almalıdır. Hükümetin kurulmasını beklemeye gerek yok. Eski hükümet de bunu yapabilir. Çünkü burada esas olan devlettir. Kalıcı ve süreklilik arz eden devlettir. Önceki ile yeni kurulacak hükümet arasında bu açıdan bir fark yok. Her ikisi de bunu ele alıp onaylayabilir. Bu nedenle Meclis tatile girmemelidir. Tarihi süreçlerden geçiyoruz. 1920'de kurucu meclis ara tatil vermeden çalışmıştı. Şimdiki süreç o günlerden daha tarihi süreçtir.
15 TEMMUZ'A KADAR GÖRÜŞÜRLERSE BENDE ELİMDEN GELENİ YAPARIM
15 Temmuz'a kadar benimle görüşecekler: Hükümet Kürt sorununun demokratik anayasal çözümü konusunda pratik adımlar atmazsa kriz doğar. Bugüne kadar yapılan görüşmelerin oyalama amaçlı olduğu ortaya çıkar. 15 Temmuz'a kadar benimle tekrar görüşmeye gelecekler. 15 Temmuz'a kadar benimle görüşüp 'Biz bu pratik aşamaya geçeceğiz, pratik adımları atacağız, demokratik çözüm gelişecek' derlerse o zaman ben de elimden geleni yapar, rolümü oynarım. O zaman da demokratik anayasal çözüm gelişecektir. Demokratik çözümün 8 boyutu: Şimdi önümüzde iki yol var: Demokratik anayasal çözüm ile devrimci halk savaşı. Birinci seçenekte yani demokratik anayasal çözümde şu var: Kürt Sorununun demokratik anayasal çözümü pratikleşecek. Hükümet, esaslar-ilkeler üzerine yapabileceklerini belirler ve bunları hayata geçirir. İkinci seçenekte ise çözüm gelişmezse devrimci halk savaşı başlar.
DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜN 8 YOLU VAR
Demokratik özerklik bunlardan sadece biridir. Eğer demokratik anayasal çözüm gelişmezse diğer yedi boyut da demokratik özerklikle birlikte hayata geçirilir. Dicle'ye yapılan 'Siyasi fahişe dayatması': Hatip Dicle'ye yapılan büyük bir siyasi komplodur. Karanlık ve alçakça bir komplodur. 80 bin kişinin oyuyla Diyarbakır'da seçilmesine rağmen Hatip'e yapılan aslında Hatip'in şahsında Diyarbakır'a, bütün Kürtlere yapılmıştır. Hatip'e yapılan daha doğrusu Diyarbakır'a yapılan siyasi fahişe dayatmasıdır. Fahişelik iradenin kırılması, iradenin tamamen teslim alınmasıdır. İstediğini, yaptırmak istenen her şeyi ona yaptırılmasıdır. Kadın için kullanılan fahişelik kavramında erkek kadının iradesini kırıp onu onursuzlaştırdıktan sonra her istediğini yaptırır ona. Siyasi fahişelikte de siyasi iktidar halkın iradesini kırıp onursuzlaştırdıktan sonra ona her istediğini yaptırmak istiyor. Ne Hatip bunu kabul eder, ne de Diyarbakır halkımız bunu kabul eder. Diyarbakır'ın yarısı toprağın altına da girse kendisine dayatılan bu siyasi fahişeliği asla kabul etmez. AKP içinde Kürtler var, başbakan onlara her istediğini yaptırabilir. Bu onun hakkıdır. Fakat biz özgür Kürtler, özgürlük hareketine bağlı Kürtler bu siyasi fahişeliği bu irade kırmayı asla kabul etmeyeceğiz. 5 milyon kişi de ölse biz bu teslimiyeti asla kabul etmeyiz. Karara saygı duyuyorum: BDP-demokratik blok, meclise gitmeyeceği kararını almış. Onların kararına saygı duyuyorum. Meclise gitmelerine gerek yoktur. Kendi halkının içinde mücadelelerini yürütebilirler. Bu kararları oldukça haklı ve onurlu, demokratik, hukukidir. Eğer onların mecliste bulunmaları isteniyorsa bu ancak demokratik anayasal çözüm yolunda atılacak pratik adımlarla gerçekleşebilir. Hükümete meclise hangi esaslar çerçevesinde gireceklerini sunabilirler.
Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmenin notları, PKK'ye yakın internet sitelerinde yayınlandı. Seçim sonrası son gelişmeleri sadece Hatip Dicle ile ilgili değil bir bütün olarak ele aldığını, bu konuda 'Çok yoğunlaştığını ve düşündüğünü' anlatan Öcalan'ın söylediği iddia edilen sözlerin bir bölümü şöyle:
GÖRÜŞMELERİ CHP DE MHP DE MERAK EDİYOR
İmralı'daki görüşmeler: 15 Haziran'daki açıklamamın bazı dayanakları vardı. Fakat eksik bıraktığım konular vardı. Benimle 15 Haziran'dan 1 gün önce yapılan görüşmede birçok konuyu konuştuk. Burada yapılan görüşmeleri CHP de merak ediyor, 'Öcalan'la ne konuşuluyor, ne görüşülüyor, bilmek istiyoruz' diyorlar. Kamuoyu da, MHP de merak ediyor.
Buradaki görüşmelerin kamuoyu tarafından bilinmesi önemlidir. Burada yaptığımız görüşmeler önemlidir, ciddidir. Belli bir aşamaya da gelmiştir. Artık konuşma, tartışma aşamasını bitirmiş bulunuyoruz. Tartışacağımız bir konu kalmadı. Benimle görüşenler devlet adına görüştüler.
MECLİS TATİLE GİRMEMELİDİR
Yeni hükümet ve beklenti: Bundan sonra hükümetin yaptığımız bu görüşmeler konusunda karar vermesi gerekiyor. Geçen hafta meclise çağrı yapmamın nedeni de buydu. Meclis ve hükümet demokratik çözümü esas alırsa artık tamamen pratik bir aşamaya geçeceğiz. 15 Haziran'da çağrı yaptım. Hükümet kurulunca derhal demokratik çözümü ele almalıdır. Hükümetin kurulmasını beklemeye gerek yok. Eski hükümet de bunu yapabilir. Çünkü burada esas olan devlettir. Kalıcı ve süreklilik arz eden devlettir. Önceki ile yeni kurulacak hükümet arasında bu açıdan bir fark yok. Her ikisi de bunu ele alıp onaylayabilir. Bu nedenle Meclis tatile girmemelidir. Tarihi süreçlerden geçiyoruz. 1920'de kurucu meclis ara tatil vermeden çalışmıştı. Şimdiki süreç o günlerden daha tarihi süreçtir.
15 TEMMUZ'A KADAR GÖRÜŞÜRLERSE BENDE ELİMDEN GELENİ YAPARIM
15 Temmuz'a kadar benimle görüşecekler: Hükümet Kürt sorununun demokratik anayasal çözümü konusunda pratik adımlar atmazsa kriz doğar. Bugüne kadar yapılan görüşmelerin oyalama amaçlı olduğu ortaya çıkar. 15 Temmuz'a kadar benimle tekrar görüşmeye gelecekler. 15 Temmuz'a kadar benimle görüşüp 'Biz bu pratik aşamaya geçeceğiz, pratik adımları atacağız, demokratik çözüm gelişecek' derlerse o zaman ben de elimden geleni yapar, rolümü oynarım. O zaman da demokratik anayasal çözüm gelişecektir. Demokratik çözümün 8 boyutu: Şimdi önümüzde iki yol var: Demokratik anayasal çözüm ile devrimci halk savaşı. Birinci seçenekte yani demokratik anayasal çözümde şu var: Kürt Sorununun demokratik anayasal çözümü pratikleşecek. Hükümet, esaslar-ilkeler üzerine yapabileceklerini belirler ve bunları hayata geçirir. İkinci seçenekte ise çözüm gelişmezse devrimci halk savaşı başlar.
DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜN 8 YOLU VAR
Demokratik özerklik bunlardan sadece biridir. Eğer demokratik anayasal çözüm gelişmezse diğer yedi boyut da demokratik özerklikle birlikte hayata geçirilir. Dicle'ye yapılan 'Siyasi fahişe dayatması': Hatip Dicle'ye yapılan büyük bir siyasi komplodur. Karanlık ve alçakça bir komplodur. 80 bin kişinin oyuyla Diyarbakır'da seçilmesine rağmen Hatip'e yapılan aslında Hatip'in şahsında Diyarbakır'a, bütün Kürtlere yapılmıştır. Hatip'e yapılan daha doğrusu Diyarbakır'a yapılan siyasi fahişe dayatmasıdır. Fahişelik iradenin kırılması, iradenin tamamen teslim alınmasıdır. İstediğini, yaptırmak istenen her şeyi ona yaptırılmasıdır. Kadın için kullanılan fahişelik kavramında erkek kadının iradesini kırıp onu onursuzlaştırdıktan sonra her istediğini yaptırır ona. Siyasi fahişelikte de siyasi iktidar halkın iradesini kırıp onursuzlaştırdıktan sonra ona her istediğini yaptırmak istiyor. Ne Hatip bunu kabul eder, ne de Diyarbakır halkımız bunu kabul eder. Diyarbakır'ın yarısı toprağın altına da girse kendisine dayatılan bu siyasi fahişeliği asla kabul etmez. AKP içinde Kürtler var, başbakan onlara her istediğini yaptırabilir. Bu onun hakkıdır. Fakat biz özgür Kürtler, özgürlük hareketine bağlı Kürtler bu siyasi fahişeliği bu irade kırmayı asla kabul etmeyeceğiz. 5 milyon kişi de ölse biz bu teslimiyeti asla kabul etmeyiz. Karara saygı duyuyorum: BDP-demokratik blok, meclise gitmeyeceği kararını almış. Onların kararına saygı duyuyorum. Meclise gitmelerine gerek yoktur. Kendi halkının içinde mücadelelerini yürütebilirler. Bu kararları oldukça haklı ve onurlu, demokratik, hukukidir. Eğer onların mecliste bulunmaları isteniyorsa bu ancak demokratik anayasal çözüm yolunda atılacak pratik adımlarla gerçekleşebilir. Hükümete meclise hangi esaslar çerçevesinde gireceklerini sunabilirler.