ANASAYFA arrow right Yaşam

Sanatçılar Girişimi: Korkmuyoruz, Türkiye sahipsiz değil

Sanatçılar Girişimi: Korkmuyoruz, Türkiye sahipsiz değil
YAYINLAMA: 17 Temmuz 2020 / 21.16
GÜNCELLEME: 17 Temmuz 2020 / 21.16
'Cumhuriyetimizin değerleri alt üst edilmiş. Monarşi hayranlığı körükleniyor.'

Hükümetin politikalarına tepki gösteren çok sayıda aydın ve sanatçı ortak bir bildiri yayınlayarak, sanatçıların düşüncelerinden dolayı yargılandığını, emekçilerin haklarının gasp edildiği, monarşinin körüklendiğine dikkat çekip "Korkmuyoruz" dedi.

Sanatçılar Girişimi çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, ülkede yaşanan sorunlara dair bildiri yayımladı.

“Sevgili halkımıza” seslenişiyle başlayan ve her biri kendi alanında seçkin yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, tiyatro ve sinema sanatçısının imzalarının yer aldığı bildiride, siyasal iktidarın çağdaşlık değerlerine karşı eylem ve girişimleri eleştirilirken, muhalefetteki güçler de daha cesur ve kararlı olmaya çağırılıyor.

Müjde Ar’dan Levent Üzümcü’ye, Adnan Özyalçıner’den Ataol Behramoğlu’na, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e kadar birçok sanatçının imza attığı açıklamada, “Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatçımız günlük yaşamlarını sürdürme konusunda çözümsüz sorunlar yaşamaktadırlar. Ülkesine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, değer bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem gibi, kurban gibi atılıyor” denildi.

Bildiri reddediyoruz@gmail.com adresinden imzaya açılarak destek talebi yenilendi.

Sanatçıların düşünceleri nedeniyle yargılandıkları vurgulanan açıklamada şunlar belirtildi:

"Sevgili halkımıza,

Sizlere, emeğini, yeteneğini, halkının ve ülkesinin hizmetine sunmuş sanatçılar olarak sesleniyoruz.

Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur.

Mutlu olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz.

Yaşadığımız koşullarda nasıl mutlu olunabilir ki!

Dünyayı sarsan koronavirüs belası ülkemizde de can alıyor. Daha da alacağı anlaşılıyor.

Yeterince ağır bu belayla savaşırken çarşıda, pazarda, günlük yaşamda fiyatlar el yakıyor.

İşçimiz, köylümüz, esnafımız, memurumuz, emekçimiz, çoğu dar gelirli, kimisi büsbütün gelirsiz insanımız, geçim sıkıntısıyla, işsizlikle boğuşuyor.

Bu gününü kurtarmaya çabalarken yarınlarının ne olacağı bir karabasan gibi, kâbus gibi üzerine çöküyor.

Yarın kaygısı, gençlerimizi ümitsizlik içinde kıvrandırıyor.

Deprem kuşağındaki ülkemizde, bir depremin yaraları henüz sarılamadan, yakın gelecektekilerin habercisi öncü sarsıntılar, sanki doğa da bu kötülüklerle yarışıyorcasına, ülkemizin her yerinde birbirini izliyor.

İnsan eliyle yapılan doğa katliamları güzelim ülkemizi mahvediyor.

Gelmiş geçmiş en büyük deprem felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’umuzun üzerinde kanal İstanbul denilen ölümcül rant kılıcı sallanıyor.

Cumhuriyetimizin değerleri alt üst edilmiş.

Monarşi hayranlığı körükleniyor.

Osmanlı İmparatorluğunun birkaç yüz yılı kapsayan aydınlanma çabaları göz ardı edilerek en karanlık, en gerici, en baskıcı dönemleri ve kişileri baş tacı ediliyor.

Barolar ayaklar altında.

Hukuk güvenirliğini yitirmiş.

Büyük Millet Meclisi işlevinden uzaklaştırılarak etkisizleştirilmiş.

Emekçinin kıdem tazminatı yağmalanmakta…

Sıradan ve kimileri cinayet, yaralama gibi yaşama hakkına yönelik cürümlerin sanıkları serbest bırakılırken, düşüncelerinden ötürü yargılanan aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler cezaevlerine kapatılmış.

Ölümle, sakatlanmayla sonuçlanan, bu nedenle de daha çok cinayete benzeyen iş kazalarında ve yanı sıra da annemiz, eşimiz, kızımız, kardeşimiz, sevgilimiz, canımız olan kadınlara karşı işlenen alçakça cinayetlerde, bütün dünya ülkeleri arasında korkarız ki en ön sıralardayız. 

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *