Kaybolmaya yüz tutan bir sanat: Yemenicilik
Yemenilik deri bulunmuyor, iyisi İstanbul’a gidiyor
Emel Serinkaya
Hangimizin evinde analarımızın çehiz sandıklarını süsleyen idare lambası altında işlenmemiş göz nuru yoktur.
Hangi kız kalaylanmamış kapla evinden gelin çıkar?
Hangi Antepli ayağında yemeni olmadan halay çekmiştir? Kendi el emeğimiz, yaratıcılığımızla Avrupa’nın dört bir yanında davul eşliğinde ayaklarımızı her yere vuruşumuzda bu Anteplinin eseri onun yaşattığı sanatı diye göğsümüzü germedik mi?
Yıllarca kendi özünü kaybetmeden teknolojinin getirdiği makineleşmeyle girdiği savaşta Gaziantepli kendine has sanatını yaşatıyor, ya da yaşatmaya çalışıyor.
Yaşatmış, üretmiş bu günlere getirmişiz ama bundan sonra bizim olan eserlerimize bir kaç sene sonra antika diye müzelerde bakacağız.
Enflasyon, işsizlik gibi sorunlar varken, en son düşünülecek sanattır diyenler çıkabilir. Bilir misiniz ki, bir yemenimiz, bir Antep işimiz dünya pazarlarına girebilse, gelecek olan dövizlerin Gaziantep için öneminin ne kadar büyük olduğunu. Sahip çıkamıyoruz, sahiplenemiyoruz, sanatımıza sanatkarımıza. Oysa Gaziantepli sanatkârdır.
Karagöz caddesinden Arasa'ya, Elmacı pazarına doğru inin. Yüzyıllık sanatların son temsilcileriyle karşılaşırsınız. Hâlâ ilkel şartlarda yaşatılmaya çalışılan sanatlar ve yaşatmaya çalışan yoksul insanlar bunlar...
Teknolojinin getirdiği yeniliklerle mücadele veriyor bu insanlar. Yemeni yapan yalnızca üç kişi kalmış Gaziantep'te. Bu sanatın son temsilcileri. Son temsilcileri diyoruz. Çünkü kendilerinden başka hiç kimse yok.
“Adım Mehmet Hayri, soyadım Çakıroğlu. Yemeni sanatının son temsilcilerinden birisiyim. Bu işi zorunlu olarak yapıyorum. Bellediğime de bin pişmanım. 40 yıldır bu sanatın içindeyim. İnsan yetişmedi. Çünkü üç ayda beş ayda öğrenilecek bir sanat değil.”
Bir yandan işini yaparken bir yandan da bizimle konuşan usta, bir yemeninin 14 parçadan meydana geldiğini, bir dikiş hatası olduğunda dikilen ayakkabının tümünü tekrar söktüklerini, önce tersten dikilip sonra da onardının döndürüldüğünü söyleyerek sanatlarının zorluğunu ifade etmeye çalışıyordu.
Saf deriden yapılan yemeninin, yapımının yalnızca zorluğuyla uğraşmıyorlar yemeniciler. Hayvan ihraç eden bir şehir olmamıza rağmen, iyi deri bulmakta güçlük çektiklerini, iyi derilerin İstanbul deri sanayiine gittiğini de söylüyorlar.