Kısa bir süre önce, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi’nde Psikoloji Lisans Programı’nın açılmasına yönelik haklı tepkiler olmuştu. Şimdi ise üniversitelerde açılan Açık Öğretim Çocuk Gelişimi bölümlerine tepkiler yükseliyor. Aslında bu tepkiler yeni de değil. İstanbul Üniversitesi AUZEF (Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi) 2018 yılında Çocuk Gelişimi Bölümü Lisans Programı’na öğrenci almaya başladığında, Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği, yanlarına üniversitelerdeki çocuk gelişimi bölüm başkanlarını da alarak, iki yıl boyunca defalarca YÖK’e bu işin neden böyle olmaması gerektiğini anlattı, YÖK’ün önünde eylem yaptı. Ama kulak asılmadı.
“Biz açık öğretim öğrencilerine karşı değiliz; onların mağdur olmalarını istemiyoruz” diyen Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği Başkanı Nurper Ülküer, durumu şöyle izah ediyor: “Konu çocuk gelişimi olduğunda, örgün eğitim mezunu ile açık öğretim mezununun aynı kategoride yer almaması gerekiyor. ‘Çocuk gelişimci’ diyebilmek için bazı kriterler var. Çocuk gelişimi bölümleri, Sağlık Bilimleri Fakültesi bünyesinde hemşirelik, ebelik, fizyoterapi ve rehabilitasyon, beslenme ve diyetetik gibi birçok bölümle birlikte yer alır. Örgün, uygulama ağırlıklıdır ve açık öğretimde okutulamaz. Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden mezun olduğunuzda göstergeniz bile değişir, sağlık Lisansiyeri olursunuz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde de çalışabilirsiniz çünkü o formasyon size verilmiştir. Açık öğretimde çocuk gelişimi programına katılanlar bu donanıma sahip değil.”
Çocuk gelişiminde pratiğe dayalı eğitim şart
Çocuk gelişimi mezunlarının gelişmiş bir analiz ve sentez becerisine sahip olmaları büyük önem taşıyor. Zira bu alan, ders kitaplarından öğrenilebilecek kuramsal bilgilerin çok ötesinde. Çocuk gelişimi çalışma alanları, çocuk ve aile ile yoğun etkileşimi, etkin bir değerlendirme ve müdahaleyi zorunlu kılıyor.
Açık öğretim programları yoluyla bu becerilerin kazanılamayacağını söyleyen Ülküer, “Çocukla çalışabilmek hassasiyet ister, teorik bilginin yanı sıra deneyim ve beceri ister. Söz konusu beceriler, model uygulamaların sunulmasını, öğrenciler ile yüz yüze ve açık etkileşime dayalı öğretim yöntemlerinin kullanılmasını gerekli kılıyor. Örgün eğitimde öğrenciler, çocuklarla ve onlarla çalışan bakım verenlerle birlikte bazı uygulamaları yaparak bu becerileri kazanırlar. Bilhassa 3’üncü ve 4’üncü sınıflarda değişik kurum ve kuruluşlarda, farklı ihtiyaçları olan çocuklarla teke tek veya grup halinde uygulamaların olduğu stajlar yapıyorlar.”