Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Ruhan Özer, "Kaygının bulaşıcı olduğu gerçeğini unutmadan çocukları salgınla ve alınacak önlemlerle ilgili yaşına uygun bir dille, empati yoluyla bilgilendirmek gerekiyor. Bu süreçte çocuklarımıza ve ailelerimize birtakım sorumluluklar düşüyor" diye konuştu.
Türkiye'de salgınla birlikte yaklaşık 1,5 yıl sonra başlayan yüz yüze eğitim döneminde öğrenciler ve ebeveynlerin yeni normale adaptasyon süreci sürüyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Ruhan Özer, Covid-19 salgını tedbirleri sonrası kademeli normalleşme ile tekrar başlayan yüz yüze eğitimin ailelerde kaygı ve endişeye neden olduğunu belirterek, "Kaygının bulaşıcı olduğu gerçeğini unutmadan çocukları salgınla ve alınacak önlemlerle ilgili yaşına uygun bir dille, empati yoluyla bilgilendirmek gerekiyor. Bu süreçte çocuklarımıza ve ailelerimize birtakım sorumluluklar düşüyor" ifadelerini kullandı.
Özer, ilk ve ortaöğretimde yüze eğitime geçilmesinin hem heyecan verici hem de kaygıların arttığı bir süreç haline geldiğini aktardı.
Bu süreci herkes için hem psikolojik hem de fiziksel açıdan sağlıklı geçirmenin mümkün olduğunu vurgulayan Özer, şunları kaydetti:
"Covid-19 salgın tedbirleri sonrası kademeli normalleşme ile tekrar başlayan yüz yüze eğitim ailelerde kaygı ve endişeye neden oldu. Kaygının bulaşıcı olduğu gerçeğini unutmadan çocukları salgınla ve alınacak önlemlerle ilgili yaşına uygun bir dille, empati yoluyla bilgilendirmek gerekiyor. Bu süreçte çocuklarımıza ve ailelerimize birtakım sorumluluklar düşüyor. Çocuklarımızın öğretmenleriyle aynı ortamı paylaşarak derslerine odaklanma, konsantrasyon, kendini çevresine ifade etme becerilerini kazanması ve sosyal kimlik gelişimi ancak yüz yüze eğitimle mümkün oluyor."
"'Koronavirüs salgınıyla ilgili endişeli olduğunu bildiğinizi, konuşarak endişelerimizi hafifletebileceğimizi' söyleyin. Saatlerce maske takmak, arkadaşlarına yaklaşamamak, dokunamamak onlara zor gelebilir. Bu koşullar üzebilir veya öfkeye sebep olabilir. Bu önlemlere uyarak kendisinin, kardeşlerinin, ailesinin, arkadaşlarının güvende kalacağını, hastalanmayacağını bilmek çocuklarımızı rahatlatacaktır."
"ÇOCUĞUNUZA EL YIKAMANIN 5 ADIMINI ÖĞRETİN"
Dr. Öğr. Üyesi Ruhan Özer, velilerin, hastalığın hangi yollarla bulaştığını, maske takarak hastalıktan korunacağı ve zarar görmeyeceğini çocuklara açıklaması gerektiğini aktararak, çocukların kurallara uyması için hastalığın ne olduğunu anlamaları gerektiğini vurguladı.
Özer, "Velilerin üzerine düşen görev; çocuklarını el yıkama konusunda eğitmek, maskeyi takmayı alışkanlık haline getirmektir. Çocuğunuza el yıkamanın 5 adımını öğretin. El hijyeninin önemini anlatın ve ellerini yıkamadan yüzlerine dokunmamalarını tembihleyin. Birlikte el yıkayarak çocuğunuza örnek olurken, bir yandan da yıkama süre ve kurallarını yeterince uyguladığını denetleme fırsatı bulabilirsiniz. Nemlenen ve 4 saatten fazla süre takılı olan maskelerin koruyucu özelliği kalmamakta." ifadelerini kullandı.
"OKUL ÇANTASINI BİRLİKTE HAZIRLAYIN"
Çocuğun çantasının birlikte hazırlanması, tıpkı okul gereçleri gibi kolonyasının ve yeterince maskesinin bulunduğundan emin olunması gerektiğini vurgulayan Özer, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çocuklarımızın maskelerini kurallara uygun olarak taktığından emin olmalıyız. Çocuklar, maske yüzlerinde takılıyken eliyle ona dokunmaya daha eğilimli. Bu nedenle maskeye el sürmemeleri konusunda mutlaka uyarılmalılar. Maske, takma ve çıkarma esnasında kulak arkasındaki iplerden tutularak yapılmalı, maskenin ön tarafına el sürmemeliler. Maskelerini, yemek esnasında ve açık havada çıkarmaları, maskelerini çıkarmak zorunda kaldıkları zamanlarda ise aralarında iki kol boyu mesafe bırakmaları gerektiği öğretilmeli.
Çocuklarımız; arkadaşlarıyla bardak, çatal, yiyecek ve içecek gibi şeyleri paylaşmamalı. Öksürürken ve hapşırırken ağzını dirseğinin içiyle kapatması gerektiği öğretilmeli. Kendisini hasta hisseden çocuklar, zaman kaybetmeden bunu ailesi veya öğretmeni ile paylaşmalı. Böylece yakın çevresi için bulaş riski azalır. Burada ailelerimize düşen en önemli görev, ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, öksürük gibi hastalık bulguları gösteren çocuğun iyileşene kadar okula gönderilmemesi gerekiyor."
"AİLE BÜYÜKLERİNİ OKUL KAPISINDA BEKLETMEYİN"
Özer, salgınla savaşın ilk basamağının kurallara uymak olduğunu belirterek, "Okul servisi çalışanlarıyla servis içinde kuralların esnetilmemesi konusunda iletişim içinde olunmalı. Koşulları uygun olan ailelerin kendi imkanları ile okula gidiş ve gelişi sağlaması daha risksiz olur. Yaşlı aile bireylerinden böyle bir görev istenmesi çok uygun değil. Aileler çocuklarını okula bırakırken okula girmemeli ve bu konuda ısrarcı olmamalılar. Okul çıkışı çocuklarını alırken de belli bir yerde buluşma noktası belirleyerek kalabalık ve kargaşaya meydan vermemeleri çok önemli" ifadelerini kullandı.