Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, günü birlik kararlar ve aç-kapa politikalarıyla eğitimin yap-boz tahtasına çevrildiğini vurguladı. “Sık sık değişen kararlarla öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz ne yapacağını, nasıl bir kararla karşılaşacağını bilemez bir duruma sokulmuştur. Eğitim bileşenlerine bunları yaşatmaya kimsenin hakkı yok” açıklamasını yaptı.
Parlakçı, “Eğitim emekçilerinin aşılanmasına başlanmadan ve maske, mesafe ve yüzey/solunum hijyeninin sağlanmasına ilişkin diğer tüm önlemler alınmadan, bulaş riski bakımından yaş itibariyle yetişkinlerle benzer nitelikler taşıyan öğrencilerin olduğu liselerde yüz yüze eğitime başlanmış, ancak Covid-19 vakaları patlamış ve hayatını kaybeden eğitim emekçilerimiz olmuştur. Yanlış uygulamalar ve alınmayan tedbirler nedeniyle Mart 2020 tarihinden bugüne kadar Covid-19 salgını nedeniyle yaşamını yitiren eğitim emekçilerinin sayısının kamuoyu ile paylaşılması talebimiz karşısında MEB’in sessiz kalmasını dikkate aldığımızda, bu sayının tahminlerimizin de ötesinde olduğunu ifade etmek isteriz” dedi.
Hem uzaktan hem de yüz yüze eğitimde başarısız olundu
11 Mayıs’ta yapılan açıklama ile sınavlar konusunda yeniden ve oldukça esnek bir planlama yapıldığını dile getiren Parlakçı, “MEB’in 11 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla ‘Hazırlık, 9., 10. ve 11. sınıf öğrencilerine bu sınavlara katılıp katılmama konusunda tercih hakkı sunulacağı” müjdesi verilmiştir. Öğrenciler isterlerse ikinci dönem sınavlarına katılmayıp birinci dönem sınavının geçerli olmasını isteyebilecek, isterlerse de ikinci dönem sınavlarına katılabilecekler. Bu kez sanki demokratik bir süreç yürütüyormuşçasına çok seçenekli ve dilekçe vermeye dayalı bir sınav planlamasıyla karşı karşıyayız. Ancak ortada demokratik yöntem olmadığı gibi hem uzaktan hem de yüz yüze eğitimde başarısız olunduğunun itirafı var” değerlendirmesinde bulundu.
MEB, sınavda ısrar etmek yerine kamusal eğitimi güçlendirmeli
Başkan Parlakçı, “Sınavların ölçme-değerlendirme aracı olduğu varsayılırsa, bu ‘serbestiyet’ ya da ‘tercih hakkı’ pandemi sürecinde öğrencilerin yaşadığı öğrenme kayıplarını ve kendi plansızlıklarını kabul etmek anlamına gelir. Eğitimde var olan eşitsizliğin pandemi nedeniyle katmerleştiği, öğrencilerin eğitime erişimde sorun yaşadığı, milyonlarca öğrencinin eğitime erişemediği böyle bir dönemde MEB sınavda ısrar etmek yerine, kamusal eğitimi güçlendirmeli, sınavsız bir eğitim modeli üzerinde çalışmalı ve sınavsız eğitim modelini hayata geçirmelidir. Bu lütuf değil, pandemi koşullarının da dayattığı bir zorunluluk” ifadelerine yer verdi.
Çocukların bir kısmının okul yerine dinci vakıf ve derneklerin kurslarına gittiği tespitini yapan Parlakçı, “Hayat eve sığar derken, kız çocukların bir kısmının çocuk yaşta evliliğine tanık oluyoruz. Bir dilekçe ile tercihleri alınan, ardından çalıştırılan ilkokul, ortaokul ve liseli çocuklar, canlı derslere girmeyerek çalışan üniversite öğrencileri tercihlerini özgürce kullanmış mı oluyorlar? Eğitim Sen bu algı yönetme çabalarını boşa çıkarmaya; kamusal, parasız, bilimsel, laik, demokratik ve anadilinde eğitim mücadelesini yükseltmeye devam edecek” diye konuştu. Özer Karınca