Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, altının ihraç edilen 20 bin üründen bir tanesi olduğuna işaret ederek, “Maalesef ki talihsiz bir açıklama yapıldı, bizim bunu petrol doğalgaz karşılığı şeklinde yaptığımız hiçbir ifade doğru değildir. Bunlar koltuk, masa altından yapılmıyor. Ambargoya girmemiş İran bankaları ile Türkiye’de bu işe aracılık eden bankalar arasında bu işlem yapılıyor” dedi.
Çağlayan, 2012 ihracat desteklerini ve 2013 yılı hedeflerini düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Bakanlık olarak, yurt dışına açılma sürecinde firmalara her safhada destek sağladıklarını söyleyen Çağlayan, “Tabiri caizse, emekleme sürecinden tutun da tam sürat hedefine doğru yol alan maraton koşucusu firmalarımıza kadar her türden firmaya destek sağlıyoruz. Bakanlık olarak, bütünsel bir bakış açısı yakaladık. Bu kapsamda yatırım-üretim-istihdam-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik olarak politikalar oluşturarak, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularında gelişme kaydediyoruz. Fransız yazar Marcel Proust'un bir sözü var, 'Gerçek keşif yeni diyarlar bulmak değil, yeni gözlerle bakmaktır.' İşte biz devlet desteklerine bu anlayışla yaklaştık ve yeni bir gözle baktık” dedi.
İhracatçı firmalara cesaret verecek yeni destek mekanizmaları geliştirdiklerini açıklayan Bakan Çağlayan, “2012-2013 dönemi için 17 hedef ve 27 öncelikli ülke belirledik. Buralarda destek oranlarımızı yükselttik, çok şükür bu çalışmalarımızın meyvelerini de topluyoruz. 2009-2011 yılları arasında pazar çeşitlendirme faaliyetlerimiz sayesinde ihracatımızı 29 milyar dolar fazladan artırdık. İnşallah yıl sonunda bu rakam 40 milyar doları bulacak” dedi. Destek sistematiğimizde 3 olgunluk seviyesi olduğunu ve birincisini ihracata hazırlık aşaması olarak açıklayan Çağlayan, “Bu seviyedeki firmalarımız, ihracatı yeni öğrenen veya düzenli bir ihracatı olmayan KOBİ'ler. Bu noktada, firmalarımızın alt yapısını güçlendirmek, deyim yerindeyse kaslarını geliştirmek için hazırlık aşamasında Ar-Ge desteğimiz ile firmalarımızın pazara ilk adımlarını atarken yanlarında oluyoruz” dedi. Çağlayan, ikinci aşamanın pazarlama, üçüncünün de markalaşma olduğunu sözlerine ekledi.
Soruları da yanıtlayan Bakan Çağlayan, “Altın 2013 ihracatında hep gölge olacak gibi duruyor. Bunu nasıl yorumlamak gerekir?” şeklindeki bir soru üzerine, 2012 ihracatının altının gölgesinde kaldığını kabul etmediğini vurguladı. Bu yaklaşıma neden girildiğini anlamakta da zorluk çektiğini dile getiren Çağlayan, daha evvel de bu konuda maalesef, talihsiz bir açıklama yapıldığını belirterek, “Denilmişti ki ‘biz İran ile altını bir ödeme aracı olarak kullanıyoruz’. Böyle bir şey doğru değil. Çok net altını çizerek söylüyorum. Çünkü biz altını Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak İran Cumhuriyeti’ne satmıyoruz. Altın, devletten devlete yapılan bir satış değil. Altın, 20 binden fazla ürün çeşidi ihracat yapan bir ülkenin ürünlerinden bir tanesi. Ben altında satarım, demir de, bakır da, alüminyum da, kağıt da, çimento da, makine de, dizi film de satarım. Yani ‘yağ satarım, bal satarım’ gibi… Bunları yapmak zaten bizim görevimiz” diye konuştu.
Çağlayan, bir ürünün fiziki ve kimyevi unsuru değiştirildiğinde bunun adının sanayicilik, bu ürünün iç piyasa satıldığında ticaret, dış piyasa satıldığında adının ihracat olduğunu belirtti. Altın da 20 bin ihracat ürününden bir tanesi olduğuna vurgu yapan Bakan Çağlayan, “Biz bunu petrol, doğalgaz karşılığı yaptığımız şeklinde hiçbir ifade doğru değildir. Bu özel firmalar tarafından alan ve satan arasında ve legal sistemle yapılan bir yapıdır. Bunlar koltuk altı masa altında yapılmıyor. Ambargo altına girmemiş olan, İran bankaları ile Türkiye’de bu işe aracılık eden bankaları arasında bu işlemler yapılıyor. Buradaki atıyorum Ahmet, İran’daki Abdullah’a satıyor. Dolayısıyla, biz bu ürünü, bizden kim isterse bal gibi satarız. Niye satmayım? Benim işim bu” diye konuştu.
Altın satışından 2012 yılında Türkiye’nin 5 milyar dolar dış ticaret fazlası verdiğini, geçen sene altın ithalatı yapıldığını ve 5 milyar dolar dış ticaret açığı verildiğini hatırlatan Bakan Çağlayan, “O zaman gölge yoktu, şimdi satınca mı gölge oluyor? Bizi hiçbir kuvvet, altın ticareti yapmaktan alı koyamaz ve yapacağız. Ki dünyanın neresinde hangi müşteri varsa satacağız” dedi. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde bir ilki yakaladığını ve 243 gümrük bölgesine mal sattığına dikkati çeken Zafer Çağlayan, “Satamadığımız şu anda sadece, böyle iğne başı, toplu iğne başı büyüklüğünde Asya-Pasifik’te Mikronezya Federe Devletleri, küçük küçük adacıklar. Bir de Nauru var. Ahdettim, gidince oraya da satacağız. Hiç bir şey olmazsa kendi yanımda götürüp satacağım” ifadelerini kullandı.
Çağlayan, altının İran, BAE, İngiltere ve İsviçre’ye de satıldığını, geçen yıl İsviçre’ye 1 milyar dolar civarında altın satışı gerçekleştiğini açıkladı. Altın ihracatıyla ilgili rakamları Bakan Çağlayan, “6.5 milyar dolar İran’a, 4.2 milyar dolar BAE’ye sattık. Biz, 11 ayda 12.7 milyar dolarlık altın ihracatı, 7.3 milyar dolar ithalat yaptık ve 5.4 milyar dolar fazla verdik. Bu kötü bir şey mi? Geçen yıl yastık altından çıkan ve sadece külçe altında sektörde bu işin ihracatını yapanlar kilosunda 2.5-3-3.5 dolar para kazanıyorlar. Katma değer bu” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin işlenmiş altın ihracatı da yaptığına değinen Bakan Çağlayan, bu kapsamda 2012 yılında altın hariç mücevherat ihracatının 2.5 milyar dolar olduğunu ve geçen yıla göre yüzde 33’lük artış kaydedildiğini bildirdi. Ülkelere mücevherat ihracatını, rakamları ile birlikte Çağlayan, şöyle açıkladı: “Birleşik Arap Emirlikleri’ne 964 milyon dolar, Irak’a 249 milyon dolar, Rusya’ya 176 milyon dolar, Kazakistan’a 124 milyon dolar, ABD’ye 100 milyon dolarlık mücevherat satışı gerçekleştirdik. Altın hariç. Altın ve mücevheratı topladığınızda yaklaşık 15 milyar dolarlık bir ihracat rakamına denk geliyor.”
Altın ihracatının devam edeceğini belirten Çağlayan, “Bizden kim ne mal istiyorsa, biz onu satarız. Bizim satacağımız ürünlerimiz neyse biz gider satarız. İhracat desteklerimizi bunun için veriyoruz. Verirken ‘altın satarsan vermeyiz, gümüşü satarsan veririz…’ böyle bir ayrım olur mu? Ne satarsa satsın benim ihracatçım. Yeter ki uluslar arası ve legal kurallar içinde olsun” dedi. SHA
İhracatçı firmalara cesaret verecek yeni destek mekanizmaları geliştirdiklerini açıklayan Bakan Çağlayan, “2012-2013 dönemi için 17 hedef ve 27 öncelikli ülke belirledik. Buralarda destek oranlarımızı yükselttik, çok şükür bu çalışmalarımızın meyvelerini de topluyoruz. 2009-2011 yılları arasında pazar çeşitlendirme faaliyetlerimiz sayesinde ihracatımızı 29 milyar dolar fazladan artırdık. İnşallah yıl sonunda bu rakam 40 milyar doları bulacak” dedi. Destek sistematiğimizde 3 olgunluk seviyesi olduğunu ve birincisini ihracata hazırlık aşaması olarak açıklayan Çağlayan, “Bu seviyedeki firmalarımız, ihracatı yeni öğrenen veya düzenli bir ihracatı olmayan KOBİ'ler. Bu noktada, firmalarımızın alt yapısını güçlendirmek, deyim yerindeyse kaslarını geliştirmek için hazırlık aşamasında Ar-Ge desteğimiz ile firmalarımızın pazara ilk adımlarını atarken yanlarında oluyoruz” dedi. Çağlayan, ikinci aşamanın pazarlama, üçüncünün de markalaşma olduğunu sözlerine ekledi.
Soruları da yanıtlayan Bakan Çağlayan, “Altın 2013 ihracatında hep gölge olacak gibi duruyor. Bunu nasıl yorumlamak gerekir?” şeklindeki bir soru üzerine, 2012 ihracatının altının gölgesinde kaldığını kabul etmediğini vurguladı. Bu yaklaşıma neden girildiğini anlamakta da zorluk çektiğini dile getiren Çağlayan, daha evvel de bu konuda maalesef, talihsiz bir açıklama yapıldığını belirterek, “Denilmişti ki ‘biz İran ile altını bir ödeme aracı olarak kullanıyoruz’. Böyle bir şey doğru değil. Çok net altını çizerek söylüyorum. Çünkü biz altını Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak İran Cumhuriyeti’ne satmıyoruz. Altın, devletten devlete yapılan bir satış değil. Altın, 20 binden fazla ürün çeşidi ihracat yapan bir ülkenin ürünlerinden bir tanesi. Ben altında satarım, demir de, bakır da, alüminyum da, kağıt da, çimento da, makine de, dizi film de satarım. Yani ‘yağ satarım, bal satarım’ gibi… Bunları yapmak zaten bizim görevimiz” diye konuştu.
Çağlayan, bir ürünün fiziki ve kimyevi unsuru değiştirildiğinde bunun adının sanayicilik, bu ürünün iç piyasa satıldığında ticaret, dış piyasa satıldığında adının ihracat olduğunu belirtti. Altın da 20 bin ihracat ürününden bir tanesi olduğuna vurgu yapan Bakan Çağlayan, “Biz bunu petrol, doğalgaz karşılığı yaptığımız şeklinde hiçbir ifade doğru değildir. Bu özel firmalar tarafından alan ve satan arasında ve legal sistemle yapılan bir yapıdır. Bunlar koltuk altı masa altında yapılmıyor. Ambargo altına girmemiş olan, İran bankaları ile Türkiye’de bu işe aracılık eden bankaları arasında bu işlemler yapılıyor. Buradaki atıyorum Ahmet, İran’daki Abdullah’a satıyor. Dolayısıyla, biz bu ürünü, bizden kim isterse bal gibi satarız. Niye satmayım? Benim işim bu” diye konuştu.
Altın satışından 2012 yılında Türkiye’nin 5 milyar dolar dış ticaret fazlası verdiğini, geçen sene altın ithalatı yapıldığını ve 5 milyar dolar dış ticaret açığı verildiğini hatırlatan Bakan Çağlayan, “O zaman gölge yoktu, şimdi satınca mı gölge oluyor? Bizi hiçbir kuvvet, altın ticareti yapmaktan alı koyamaz ve yapacağız. Ki dünyanın neresinde hangi müşteri varsa satacağız” dedi. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde bir ilki yakaladığını ve 243 gümrük bölgesine mal sattığına dikkati çeken Zafer Çağlayan, “Satamadığımız şu anda sadece, böyle iğne başı, toplu iğne başı büyüklüğünde Asya-Pasifik’te Mikronezya Federe Devletleri, küçük küçük adacıklar. Bir de Nauru var. Ahdettim, gidince oraya da satacağız. Hiç bir şey olmazsa kendi yanımda götürüp satacağım” ifadelerini kullandı.
Çağlayan, altının İran, BAE, İngiltere ve İsviçre’ye de satıldığını, geçen yıl İsviçre’ye 1 milyar dolar civarında altın satışı gerçekleştiğini açıkladı. Altın ihracatıyla ilgili rakamları Bakan Çağlayan, “6.5 milyar dolar İran’a, 4.2 milyar dolar BAE’ye sattık. Biz, 11 ayda 12.7 milyar dolarlık altın ihracatı, 7.3 milyar dolar ithalat yaptık ve 5.4 milyar dolar fazla verdik. Bu kötü bir şey mi? Geçen yıl yastık altından çıkan ve sadece külçe altında sektörde bu işin ihracatını yapanlar kilosunda 2.5-3-3.5 dolar para kazanıyorlar. Katma değer bu” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin işlenmiş altın ihracatı da yaptığına değinen Bakan Çağlayan, bu kapsamda 2012 yılında altın hariç mücevherat ihracatının 2.5 milyar dolar olduğunu ve geçen yıla göre yüzde 33’lük artış kaydedildiğini bildirdi. Ülkelere mücevherat ihracatını, rakamları ile birlikte Çağlayan, şöyle açıkladı: “Birleşik Arap Emirlikleri’ne 964 milyon dolar, Irak’a 249 milyon dolar, Rusya’ya 176 milyon dolar, Kazakistan’a 124 milyon dolar, ABD’ye 100 milyon dolarlık mücevherat satışı gerçekleştirdik. Altın hariç. Altın ve mücevheratı topladığınızda yaklaşık 15 milyar dolarlık bir ihracat rakamına denk geliyor.”
Altın ihracatının devam edeceğini belirten Çağlayan, “Bizden kim ne mal istiyorsa, biz onu satarız. Bizim satacağımız ürünlerimiz neyse biz gider satarız. İhracat desteklerimizi bunun için veriyoruz. Verirken ‘altın satarsan vermeyiz, gümüşü satarsan veririz…’ böyle bir ayrım olur mu? Ne satarsa satsın benim ihracatçım. Yeter ki uluslar arası ve legal kurallar içinde olsun” dedi. SHA