TÜSİAD’ın 43. Olağan Genel Kurul toplantısının açılışında son konuşmasını yapan Ümit Boyner, Kürt meselesinden, yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarına, işçi ölümlerine, AB ile ilişkilere, TÜSİAD’ın bir sivil toplum kuruluşu olarak toplumsal,ekonomik ve siyasi konularla ilgili rolüne kadar geniş bir çerçevede değerlendirme yaparak “Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket ettik. Zaten eski başkanlarımızdan birinin bir vesileyle söylediği gibi TÜSİAD ‘kanarya sevenler derneği’ de değildi. Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık”dedi.
TÜSİAD’ın kurum olarak saldırılara da uğradığına dikkat çeken Ümit Boyner “Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm” diye konuştu
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Başkan olarak yaptığı son konuşmada “Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket ettik. Zaten eski başkanlarımızdan birinin bir vesileyle söylediği gibi TÜSİAD ‘kanarya sevenler derneği’ de değildi. Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık” dedi. TÜSİAD’ın kurum olarak saldırılara da uğradığına dikkat çeken Ümit Boyner “Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Defalarca düzelttiğimiz olgularda bile yanlışı sürdürmeyi içlerine sindirebildiler. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm”diye konuştu.
TÜSİAD’ın 43. Olağan Genel Kurul toplantısının açılışında son konuşmasını yapan Ümit Boyner bir dizi konuya geniş yer vererek “TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla son kez karşınızda olmaktan dolayı hem mutlu ve heyecanlıyım, hem görevimi tamamlamış olmanın hafifliğini yaşıyorum, hem ister istemez bir nebze hüzünlüyüm. Öncelikle görevi çok emin ellere teslim ediyor olmanın gönül rahatlığı içindeyim”dedi. Konuşmasında duygusal ifadeler de kullanan Boyner, “Ayrılık anları zor. İnsanın alıştığından uzaklaşması, kopması, bir dönemin defterini kapatması meşakkatli bir iş. Belki en zoru da insanın çalışma arkadaşlarından ayrılması. Birlikte görev yapmaktan büyük haz aldığım, kendilerinden çok şeyler öğrendiğim, omuz omuza çalışmaktan kıvanç duyduğum Yönetim Kurulu üyelerine bu üç yıl için şükran borçluyum. Onların dayanışması ve siz üyelerimizin desteği sayesindedir ki, en zorlu günlerde bile Çetin Altan’ın unutulmaz deyişiyle ‘enseyi karartmadım’. Gençlik dönemlerimde bende hayli iz bırakan Özdemir Asaf ‘Muhasebe’ adlı dörtlüğünde şöyle der: Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı/Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı/Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım/Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı.”
Konuşmasının başlangıcında Kürt meselesi ile ilgili konulara değinen Ümit Boyner şunları söyledi: “ Kürt meselesinde esen barış rüzgârları, içimde Paris’te işlenen cinayetlerin söndüremeyeceği bir umut ışığının yanmasına yol açıyor. Milletçe 30 yıllık kâbusumuzun biteceğine dair emarelerin artmasına seviniyorum. Toplumsal dokumuzu giderek daha derinden kemiren bir sorunun çözümünde sona yaklaştığımız duygusu içimi ısıtıyor. Yöntemlerle ilgili farklı düşünenler olabilir. Çözüme ulaşmakta farklı nedenler benimsemiş olabiliriz. Ama toplumun neredeyse tüm kesimleri artık çözüm diyor. Artık silahlarla değil, birbirimizle konuşalım diyor. Hepimiz – ne olursak olalım – kendimize hangi kimliği uygun görmüş olursak olalım – bu toprakların insanıyız. Bizler ve çocuklarımız barışı ve çözümü hak ediyoruz. Terörün sona erdirilmesi kadar Kürt sorununun çözümüne de odaklanacağımıza dair ümitler besliyorum. Tüm bu duygular ayrılık duygusunu ve ona bağlı hüznümü dengeliyor.”
Boyner, üç yıllık başkanlığı dönemindeki deneyimlerini aktarırken de şunları söyledi: “ Yurt içinde ülkenin dinamizminin, dünyaya açılmasının yarattığı canlılığı ve ışık hızıyla yaşanan dönüşümü gördüm. Türkiye’nin her köşesinde iş dünyasının enerjisini, yaratıcılığını, daha iyi bir gelecek kurma çabalarını izledim. Öğrencilerin özlemlerini, daha iyi bir eğitim, daha yetkin bir üniversite taleplerini paylaştım.Onlarla konuşurken aydınlanan iç dünyam, artan eğitimde sansür eğilimleri, üniversitelerin bir türlü akademik özerkliğine kavuşamaması, gittikçe artan tutuklu öğrenci sayısı gibi gelişmeler nedeniyle ara ara karardı. Kadınların, ülkeyi kasıp kavuran kendilerine yönelik şiddet dalgasına rağmen hayata nasıl asıldıklarını, kendileri ve çocukları için daha iyi bir geleceğin mücadelesini nasıl verdiklerini hayranlıkla gözlemledim. Genciyle yaşlısıyla Türkiye’nin dört bucağındaki vatandaşların sevgisini tattım, onlardan güç ve ilham aldım. Gittiğimiz her yerde Türkiye’nin geleceği için yapılması gerektiğine inandığımız şeyleri anlattık. Sermayeyi asla coğrafi olarak bölmeden, kayıtsız ekonominin kayıtlı olana nasıl haksızlık yaptığını haykırarak Anadolu’da ekonomik vizyonumuzu paylaştık. Ülkenin ortak çıkarı için konuştuğumuzu, esas mücadelenin refah, huzur ve barış mücadelesi olduğunu anlayanların coşkulu desteğini aldık.”
Silahla çözülemeyeceği görüldü
Koç, 2013 yılının, 2012'den daha iyi olacağını ümit ettiğini söyledi.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, İmralı sürecine ilişkin olarak, “Kürt sorunu önemli. Silahla çözülemeyeceği görüldü. Dolayısı ile oturup bunu müzakere şeklinde çözmek lazım” diye konuştu.
Koç, TÜSİAD’ın 43.Olağan Genel Kurul toplantısında verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtladı. TÜSİAD’da yeni döneme ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Mustafa Koç, gerek TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve gerekse TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu’nun söylediği gibi TÜSİAD’ın, politikalarına, çalışmalarına aynı şekilde devam edeceğini belirtti.
Gündemin yoğun olduğunu ve 2013’ün de enteresan bir yıl olacağına dikkati çeken Koç, “Ben 2012’den daha iyi olacağını inşallah ümit ediyorum. Bir siyasi çalkantı olmazsa, özellikle dış tarafta komşularımızda… Bu Kürt sorunu çok önemli tabii, demokratikleşme… Avrupa Birliği sürecinin biraz daha canlandırılması çok önemli, baya bir sekteye uğramıştı. Avrupalılar tarafından özellikle.Tabii ki ekonomik gündemde baş maddelerden bir tanesini oluşturuyor” diye konuştu. -
Bu yoğun gündemde TÜSİAD’ın yeni ekibinin çalışmalarını başarı ile yerine getireceğine inandığını dile getiren Koç, “Bu arada Ümit (Boyner) Hanım’a ve ekibine de yapmış oldukları çalışmalardan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Yoğun bir üç sene geçirdiler” dedi. Koç, “Şu anda Kürt sorununda esen barış rüzgarları ve Paris’teki olaya siz neler söylersiniz?” sorusu üzerine şu yanıtı verdi: “Bu barış sürecinin sekteye uğramamasını diliyorum. İnşallah bu görüşmeler bir şekilde devam eder. Çünkü silahla çözülemeyeceği görüldü. Dolayısı ile oturup bunu müzakere şeklinde çözülmesi lazım.” SHA
TÜSİAD’ın kurum olarak saldırılara da uğradığına dikkat çeken Ümit Boyner “Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm” diye konuştu
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Başkan olarak yaptığı son konuşmada “Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket ettik. Zaten eski başkanlarımızdan birinin bir vesileyle söylediği gibi TÜSİAD ‘kanarya sevenler derneği’ de değildi. Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık” dedi. TÜSİAD’ın kurum olarak saldırılara da uğradığına dikkat çeken Ümit Boyner “Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Defalarca düzelttiğimiz olgularda bile yanlışı sürdürmeyi içlerine sindirebildiler. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım. Her yerde doğru bildiklerimi ve inandıklarımı söylemeyi sürdürdüm”diye konuştu.
TÜSİAD’ın 43. Olağan Genel Kurul toplantısının açılışında son konuşmasını yapan Ümit Boyner bir dizi konuya geniş yer vererek “TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla son kez karşınızda olmaktan dolayı hem mutlu ve heyecanlıyım, hem görevimi tamamlamış olmanın hafifliğini yaşıyorum, hem ister istemez bir nebze hüzünlüyüm. Öncelikle görevi çok emin ellere teslim ediyor olmanın gönül rahatlığı içindeyim”dedi. Konuşmasında duygusal ifadeler de kullanan Boyner, “Ayrılık anları zor. İnsanın alıştığından uzaklaşması, kopması, bir dönemin defterini kapatması meşakkatli bir iş. Belki en zoru da insanın çalışma arkadaşlarından ayrılması. Birlikte görev yapmaktan büyük haz aldığım, kendilerinden çok şeyler öğrendiğim, omuz omuza çalışmaktan kıvanç duyduğum Yönetim Kurulu üyelerine bu üç yıl için şükran borçluyum. Onların dayanışması ve siz üyelerimizin desteği sayesindedir ki, en zorlu günlerde bile Çetin Altan’ın unutulmaz deyişiyle ‘enseyi karartmadım’. Gençlik dönemlerimde bende hayli iz bırakan Özdemir Asaf ‘Muhasebe’ adlı dörtlüğünde şöyle der: Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı/Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı/Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım/Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı.”
Konuşmasının başlangıcında Kürt meselesi ile ilgili konulara değinen Ümit Boyner şunları söyledi: “ Kürt meselesinde esen barış rüzgârları, içimde Paris’te işlenen cinayetlerin söndüremeyeceği bir umut ışığının yanmasına yol açıyor. Milletçe 30 yıllık kâbusumuzun biteceğine dair emarelerin artmasına seviniyorum. Toplumsal dokumuzu giderek daha derinden kemiren bir sorunun çözümünde sona yaklaştığımız duygusu içimi ısıtıyor. Yöntemlerle ilgili farklı düşünenler olabilir. Çözüme ulaşmakta farklı nedenler benimsemiş olabiliriz. Ama toplumun neredeyse tüm kesimleri artık çözüm diyor. Artık silahlarla değil, birbirimizle konuşalım diyor. Hepimiz – ne olursak olalım – kendimize hangi kimliği uygun görmüş olursak olalım – bu toprakların insanıyız. Bizler ve çocuklarımız barışı ve çözümü hak ediyoruz. Terörün sona erdirilmesi kadar Kürt sorununun çözümüne de odaklanacağımıza dair ümitler besliyorum. Tüm bu duygular ayrılık duygusunu ve ona bağlı hüznümü dengeliyor.”
Boyner, üç yıllık başkanlığı dönemindeki deneyimlerini aktarırken de şunları söyledi: “ Yurt içinde ülkenin dinamizminin, dünyaya açılmasının yarattığı canlılığı ve ışık hızıyla yaşanan dönüşümü gördüm. Türkiye’nin her köşesinde iş dünyasının enerjisini, yaratıcılığını, daha iyi bir gelecek kurma çabalarını izledim. Öğrencilerin özlemlerini, daha iyi bir eğitim, daha yetkin bir üniversite taleplerini paylaştım.Onlarla konuşurken aydınlanan iç dünyam, artan eğitimde sansür eğilimleri, üniversitelerin bir türlü akademik özerkliğine kavuşamaması, gittikçe artan tutuklu öğrenci sayısı gibi gelişmeler nedeniyle ara ara karardı. Kadınların, ülkeyi kasıp kavuran kendilerine yönelik şiddet dalgasına rağmen hayata nasıl asıldıklarını, kendileri ve çocukları için daha iyi bir geleceğin mücadelesini nasıl verdiklerini hayranlıkla gözlemledim. Genciyle yaşlısıyla Türkiye’nin dört bucağındaki vatandaşların sevgisini tattım, onlardan güç ve ilham aldım. Gittiğimiz her yerde Türkiye’nin geleceği için yapılması gerektiğine inandığımız şeyleri anlattık. Sermayeyi asla coğrafi olarak bölmeden, kayıtsız ekonominin kayıtlı olana nasıl haksızlık yaptığını haykırarak Anadolu’da ekonomik vizyonumuzu paylaştık. Ülkenin ortak çıkarı için konuştuğumuzu, esas mücadelenin refah, huzur ve barış mücadelesi olduğunu anlayanların coşkulu desteğini aldık.”
Silahla çözülemeyeceği görüldü
Koç, 2013 yılının, 2012'den daha iyi olacağını ümit ettiğini söyledi.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, İmralı sürecine ilişkin olarak, “Kürt sorunu önemli. Silahla çözülemeyeceği görüldü. Dolayısı ile oturup bunu müzakere şeklinde çözmek lazım” diye konuştu.
Koç, TÜSİAD’ın 43.Olağan Genel Kurul toplantısında verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtladı. TÜSİAD’da yeni döneme ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Mustafa Koç, gerek TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve gerekse TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu’nun söylediği gibi TÜSİAD’ın, politikalarına, çalışmalarına aynı şekilde devam edeceğini belirtti.
Gündemin yoğun olduğunu ve 2013’ün de enteresan bir yıl olacağına dikkati çeken Koç, “Ben 2012’den daha iyi olacağını inşallah ümit ediyorum. Bir siyasi çalkantı olmazsa, özellikle dış tarafta komşularımızda… Bu Kürt sorunu çok önemli tabii, demokratikleşme… Avrupa Birliği sürecinin biraz daha canlandırılması çok önemli, baya bir sekteye uğramıştı. Avrupalılar tarafından özellikle.Tabii ki ekonomik gündemde baş maddelerden bir tanesini oluşturuyor” diye konuştu. -
Bu yoğun gündemde TÜSİAD’ın yeni ekibinin çalışmalarını başarı ile yerine getireceğine inandığını dile getiren Koç, “Bu arada Ümit (Boyner) Hanım’a ve ekibine de yapmış oldukları çalışmalardan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Yoğun bir üç sene geçirdiler” dedi. Koç, “Şu anda Kürt sorununda esen barış rüzgarları ve Paris’teki olaya siz neler söylersiniz?” sorusu üzerine şu yanıtı verdi: “Bu barış sürecinin sekteye uğramamasını diliyorum. İnşallah bu görüşmeler bir şekilde devam eder. Çünkü silahla çözülemeyeceği görüldü. Dolayısı ile oturup bunu müzakere şeklinde çözülmesi lazım.” SHA