DESA’nın “Dünyanın Ekonomik Durumu ve Beklentiler 2015” raporu yayınlandı
-Rapordan: Enflasyonun yükselmeye devam etmesi varsayımıyla merkez bankası faiz oranlarını tahmin dönemi boyunca (2015-2016) şimdiki seviyelere görece yakın tutacak... Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı büyük yükselen ekonomilerde devam eden yüksek cari işlem açıkları, özellikle de ABD para politikasında gelecekte yapılacak bir normalleştirme ve uluslararası kısa vadeli sermaye akışlarındaki bir değişiklik ışığında, endişe konusu olarak kalmayı sürdürüyor.
-UN DESA: Türkiye’de cari işlem açığının iyileşeceği tahmin ediliyor. Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir.
-DESA, 2013 ortalarında yaşanan gibi piyasa duyarlığındaki ani bir değişikliğin, büyük dış açıkları bulunan ülkelerde, daha sıkı para piyasası koşulları ve daha zayıf bir toplam talep üzerinden “acılı bir düzenleme sürecini” tetikleyebileceğini belirtti.
Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Kalkınma Politikaları ve Analizleri Birimi (UN DESA) Türkiye için 2015 yılı büyüme tahminini yükseltti. DESA geçen yıl ocak ayında yayınladığı raporda Türkiye’nin 2015’te yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü. Dün yayınlanan raporda ise “Türkiye, GSYH’da 2015’te yüzde 3.7 ve 2016’da yüzde 4.3 artış tahminiyle, ulusal para biriminin ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi şartıyla güçlü dış talepten yarar sağlayacak” denildi. Raporda, Türkiye’de cari işlem açığının iyileşeceği tahmininde bulunurken “Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir” görüşü savunuldu.
DESA’nın “Dünyanın Ekonomik Durumu ve Beklentiler 2015” raporu yayınlandı. Raporda Türkiye’de enflasyonun bu yıl yüzde 8.2, gelecek yıl yüzde 8.5 olacağı öngörüsünde de bulunuldu.
DESA’nın Türk ekonomisi hakkındaki öngörüleri şöyle:
“-Ekonominin 2015’te kamu harcamaları ve ihracat öncülüğünde ılımlı biçimde iyileşmesi bekleniyor.
-Batı Asya’nın en büyük ekonomisi olan Türkiye’de reel GSYH artışı 2014’te 2.7’ye geriledi. Yavaşlama temel olarak özel tüketim ve yatırımın yavaşlamasına bağlı. Özel talepteki bu yavaşlama büyük ölçüde 2014 Ocağında para biriminin değer kaybı ve enflasyonla mücadele için başlayan sıkı para politikasını yansıtıyor. 2015-2016’da ulusal para biriminde değer kaybının ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi koşuluyla, kamu harcamaları ve güçlü dış talep tarafından desteklenen ortalama yüzde 3.7 GSYH artışıyla birlikte ılımlı bir toparlanma bekleniyor.
-Enflasyonun yükselmeye devam etmesi varsayımıyla merkez bankası faiz oranlarını tahmin dönemi boyunca (2015-2016) şimdiki seviyelere yakın tutacak.
-Türkiye’de 2015-2016’da daha genişlemeci bir mali politika bekleniyor.
-Yükselen ekonomiler iç ve dış kırılganlıkların bir bileşimiyle karşı karşıya.
-Temel tahminler 2015 ve 2016’da, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye dâhil hemen hemen tüm yükselen ekonomilerde ılımlı bir büyüme öngörse de daha ileri bir yavaşlama ya da uzun bir büyüme sürecine ilişkin önemli riskler bulunuyor.
-Düşük petrol fiyatları ve Irak, Gazze ve Suriye’de silahlı çatışmalar Bazı Asya’da büyümeyi engelledi. Körfez ülkeleri zayıf petrol dış talebini kısmen mali harcamaları artırarak telafi etti, oysa Türkiye gibi diğer ülkeler kısıtlayıcı politikalar uygulamak ya mali açıklarını sınırlamak ya da ulusal para birimi değer kaybetmesi ve enflasyonist baskılardan sakınmak zorunda kaldı. Sonuç olarak Türkiye’de büyüme 2014’teki yüzde 4’ten, yüzde 2.9’a yavaşladı. Tahmin dönemi boyunca, önceki yıllarla karşılaştırıldığında sadece görece ılımlı bir GSYH artışı olsa da genel ekonominin hızlanması bekleniyor. İç talep Körfez ülkelerinde devam eden kamu altyapı yatırımlarını desteklemesiyle güçlü kalacak. Türkiye, GSYH’da 2015’te yüzde 3.7 ve 2016’da yüzde 4.3 artış tahminiyle, ulusal para biriminin ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi şartıyla güçlü dış talepten yarar sağlayacak. Aşağı yönlü riskler özellikle Irak ve Suriye’deki çatışmaların olası daha ileri yan etkilerini kapsıyor.
-Dönüşüm içindeki gelişmekte olan ülkelerde istihdam önemli ölçüde iyileşme kaydedemedi ve birçok ekonomide genişleme yavaşladı. Ancak, kimi daha büyük ekonomiler dâhil bazı ülkelerde finansal krizin başlangıcından bu yana önemli iyileştirmeler gerçekleşti. Örneğin, Arjantin, Brezilya, Endonezya Rusya, Suudi Arabistan ve Türkiye, 2014’de 2007’dekinden daha yüksek istihdam oranları kaydetti.
-Batı Asya’da enflasyonist baskılar, Suriye, Türkiye ve Yemen hariç iyi bir şekilde zaptedildi. Bu üç ülkenin görünüm dönemi boyunca yüzde 10’a yakın ya da yüksek enflasyonla karşılaşması ve bölgesel enflasyon oranını 2013’teki yüzde 4.4’ten, 2016’daki yüzde 5.3 tahminine yöneltmesi bekleniyor.
-Farklı tipte sermaye akışları arasında portföy sermayesi akışları 2014’te bir önceki yıl yaşanan hızlı düşüş sonrası önemli biçimde geri geldi, yenilenmiş bir kazanç arayışıyla 140 milyar dolara ulaştı. 2014 itibarıyla, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika ve Güney Afrika ve Türkiye dâhil, Asya ve Latin Amerika’ya giden bu akış önemli ölçüde yükseldi.
-Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı büyük yükselen ekonomilerde devam eden yüksek cari işlem açıkları, özellikle de ABD para politikasında gelecekte yapılacak bir normalleştirme ve uluslararası kısa vadeli sermaye akışlarında değişiklik ışığında, endişe konusu olarak kalmayı sürdürüyor. 2013 ortalarında yaşanan gibi piyasa duyarlığındaki ani bir değişiklik, büyük dış açıkları bulunan ülkelerde, daha sıkı para piyasası koşulları ve daha zayıf bir toplam talep üzerinden acılı bir düzenleme sürecini tetikleyebilir.
-Türkiye’de cari işlem açığındaki iyileşeceği tahmin ediliyor. Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir.”
Raporda 2013 ortalarıyla 2014 başları arasındaki finansal çalkantı döneminde küresel yatırımcıların portföylerini, ABD parasal sıkılaşma programı, küresel büyümeye ilişkin endişeler, yüksek belirsizlik ve ülkelere özgü şoklar arasında yeniden tahsis ettikleri hatırlatıldı.
Bunun güçlü portföy sermayesi çekişleri ve yükselen ekonomi para birimlerinde, özellikle de Brezilya, Endonezya Güney Afrika ve Türkiye gibi yüksek dış finansman ihtiyacı ve makroekonomik dengesizlikleri bulunan ülkelerde para birimlerinde değer kaybıyla sonuçlandığı bildirildi. İç varlık fiyatları ve para birimlerinde önemli aşağı yönlü baskıyla yüz yüze gelen bu ülkelerdeki merkez bankalarının ekonomide büyüme yavaşlasa da faiz oranlarını yukarı çektikleri kaydedilen raporda “Bu hareketler finansal piyasaları istikrara kavuştururken reel sektörde aktivitenin daha da yavaşlamasına neden oldu. 2014’te Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye ve marjinal biçimde Endonezya için büyüme tahminleri keskin biçimde düşürüldü” denildi.
DESA şirketler sektörünün borcunun GSYH’ya oranının Türkiye, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika’da yüksek olduğunu belirtti.
Raporda Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye para birimlerinde değer kaybının özellikle sert olduğu belirtilirken “Irak ile ticari ilişki bulunmasaydı bir varsayımla 2013’te cari işlem açıkları, şu anda olduğundan Ürdün’de yüzde 29, Türkiye’de yüzde 18.1, Lübnan’da yüzde 4.7 daha yüksek olacaktı. Bu Irak ile ticari ilişkinin komşuları için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor” denildi. Türkiye’nin Irak’taki olumsuzluk nedeniyle ihracatında 5.4 milyar dolar zarara uğradığı kaydedilirken, “Sonuç olarak cari işlemler açığının başlangıç tahmin değerleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’de yüzde 8, Lübnan’da yüzde 1.7, Ürdün’de yüzde 8.4 daha genişlemiş olduğu tahmin edildi” denildi.
Irak komşularının zor günler için yeterli dış rezerve sahip oldukları belirtilen raporda, Suriye’den devam eden göçmen akınının Ürdün, Lübnan ve Türkiye’nin ekonomik altyapısında aşırı yük oluşturmaya devam ettikleri kaydedildi. ANKA
-Rapordan: Enflasyonun yükselmeye devam etmesi varsayımıyla merkez bankası faiz oranlarını tahmin dönemi boyunca (2015-2016) şimdiki seviyelere görece yakın tutacak... Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı büyük yükselen ekonomilerde devam eden yüksek cari işlem açıkları, özellikle de ABD para politikasında gelecekte yapılacak bir normalleştirme ve uluslararası kısa vadeli sermaye akışlarındaki bir değişiklik ışığında, endişe konusu olarak kalmayı sürdürüyor.
-UN DESA: Türkiye’de cari işlem açığının iyileşeceği tahmin ediliyor. Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir.
-DESA, 2013 ortalarında yaşanan gibi piyasa duyarlığındaki ani bir değişikliğin, büyük dış açıkları bulunan ülkelerde, daha sıkı para piyasası koşulları ve daha zayıf bir toplam talep üzerinden “acılı bir düzenleme sürecini” tetikleyebileceğini belirtti.
Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler Kalkınma Politikaları ve Analizleri Birimi (UN DESA) Türkiye için 2015 yılı büyüme tahminini yükseltti. DESA geçen yıl ocak ayında yayınladığı raporda Türkiye’nin 2015’te yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü. Dün yayınlanan raporda ise “Türkiye, GSYH’da 2015’te yüzde 3.7 ve 2016’da yüzde 4.3 artış tahminiyle, ulusal para biriminin ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi şartıyla güçlü dış talepten yarar sağlayacak” denildi. Raporda, Türkiye’de cari işlem açığının iyileşeceği tahmininde bulunurken “Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir” görüşü savunuldu.
DESA’nın “Dünyanın Ekonomik Durumu ve Beklentiler 2015” raporu yayınlandı. Raporda Türkiye’de enflasyonun bu yıl yüzde 8.2, gelecek yıl yüzde 8.5 olacağı öngörüsünde de bulunuldu.
DESA’nın Türk ekonomisi hakkındaki öngörüleri şöyle:
“-Ekonominin 2015’te kamu harcamaları ve ihracat öncülüğünde ılımlı biçimde iyileşmesi bekleniyor.
-Batı Asya’nın en büyük ekonomisi olan Türkiye’de reel GSYH artışı 2014’te 2.7’ye geriledi. Yavaşlama temel olarak özel tüketim ve yatırımın yavaşlamasına bağlı. Özel talepteki bu yavaşlama büyük ölçüde 2014 Ocağında para biriminin değer kaybı ve enflasyonla mücadele için başlayan sıkı para politikasını yansıtıyor. 2015-2016’da ulusal para biriminde değer kaybının ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi koşuluyla, kamu harcamaları ve güçlü dış talep tarafından desteklenen ortalama yüzde 3.7 GSYH artışıyla birlikte ılımlı bir toparlanma bekleniyor.
-Enflasyonun yükselmeye devam etmesi varsayımıyla merkez bankası faiz oranlarını tahmin dönemi boyunca (2015-2016) şimdiki seviyelere yakın tutacak.
-Türkiye’de 2015-2016’da daha genişlemeci bir mali politika bekleniyor.
-Yükselen ekonomiler iç ve dış kırılganlıkların bir bileşimiyle karşı karşıya.
-Temel tahminler 2015 ve 2016’da, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye dâhil hemen hemen tüm yükselen ekonomilerde ılımlı bir büyüme öngörse de daha ileri bir yavaşlama ya da uzun bir büyüme sürecine ilişkin önemli riskler bulunuyor.
-Düşük petrol fiyatları ve Irak, Gazze ve Suriye’de silahlı çatışmalar Bazı Asya’da büyümeyi engelledi. Körfez ülkeleri zayıf petrol dış talebini kısmen mali harcamaları artırarak telafi etti, oysa Türkiye gibi diğer ülkeler kısıtlayıcı politikalar uygulamak ya mali açıklarını sınırlamak ya da ulusal para birimi değer kaybetmesi ve enflasyonist baskılardan sakınmak zorunda kaldı. Sonuç olarak Türkiye’de büyüme 2014’teki yüzde 4’ten, yüzde 2.9’a yavaşladı. Tahmin dönemi boyunca, önceki yıllarla karşılaştırıldığında sadece görece ılımlı bir GSYH artışı olsa da genel ekonominin hızlanması bekleniyor. İç talep Körfez ülkelerinde devam eden kamu altyapı yatırımlarını desteklemesiyle güçlü kalacak. Türkiye, GSYH’da 2015’te yüzde 3.7 ve 2016’da yüzde 4.3 artış tahminiyle, ulusal para biriminin ihracat sektörüne yardımcı olmaya devam etmesi şartıyla güçlü dış talepten yarar sağlayacak. Aşağı yönlü riskler özellikle Irak ve Suriye’deki çatışmaların olası daha ileri yan etkilerini kapsıyor.
-Dönüşüm içindeki gelişmekte olan ülkelerde istihdam önemli ölçüde iyileşme kaydedemedi ve birçok ekonomide genişleme yavaşladı. Ancak, kimi daha büyük ekonomiler dâhil bazı ülkelerde finansal krizin başlangıcından bu yana önemli iyileştirmeler gerçekleşti. Örneğin, Arjantin, Brezilya, Endonezya Rusya, Suudi Arabistan ve Türkiye, 2014’de 2007’dekinden daha yüksek istihdam oranları kaydetti.
-Batı Asya’da enflasyonist baskılar, Suriye, Türkiye ve Yemen hariç iyi bir şekilde zaptedildi. Bu üç ülkenin görünüm dönemi boyunca yüzde 10’a yakın ya da yüksek enflasyonla karşılaşması ve bölgesel enflasyon oranını 2013’teki yüzde 4.4’ten, 2016’daki yüzde 5.3 tahminine yöneltmesi bekleniyor.
-Farklı tipte sermaye akışları arasında portföy sermayesi akışları 2014’te bir önceki yıl yaşanan hızlı düşüş sonrası önemli biçimde geri geldi, yenilenmiş bir kazanç arayışıyla 140 milyar dolara ulaştı. 2014 itibarıyla, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika ve Güney Afrika ve Türkiye dâhil, Asya ve Latin Amerika’ya giden bu akış önemli ölçüde yükseldi.
-Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı büyük yükselen ekonomilerde devam eden yüksek cari işlem açıkları, özellikle de ABD para politikasında gelecekte yapılacak bir normalleştirme ve uluslararası kısa vadeli sermaye akışlarında değişiklik ışığında, endişe konusu olarak kalmayı sürdürüyor. 2013 ortalarında yaşanan gibi piyasa duyarlığındaki ani bir değişiklik, büyük dış açıkları bulunan ülkelerde, daha sıkı para piyasası koşulları ve daha zayıf bir toplam talep üzerinden acılı bir düzenleme sürecini tetikleyebilir.
-Türkiye’de cari işlem açığındaki iyileşeceği tahmin ediliyor. Açık 2014’te daraldı, eğilimin tahmin dönemi boyunca devam etme olasılığı var, ancak açığın finansmanı önceki yıllardakinden daha zorlayıcı olabilir.”
Raporda 2013 ortalarıyla 2014 başları arasındaki finansal çalkantı döneminde küresel yatırımcıların portföylerini, ABD parasal sıkılaşma programı, küresel büyümeye ilişkin endişeler, yüksek belirsizlik ve ülkelere özgü şoklar arasında yeniden tahsis ettikleri hatırlatıldı.
Bunun güçlü portföy sermayesi çekişleri ve yükselen ekonomi para birimlerinde, özellikle de Brezilya, Endonezya Güney Afrika ve Türkiye gibi yüksek dış finansman ihtiyacı ve makroekonomik dengesizlikleri bulunan ülkelerde para birimlerinde değer kaybıyla sonuçlandığı bildirildi. İç varlık fiyatları ve para birimlerinde önemli aşağı yönlü baskıyla yüz yüze gelen bu ülkelerdeki merkez bankalarının ekonomide büyüme yavaşlasa da faiz oranlarını yukarı çektikleri kaydedilen raporda “Bu hareketler finansal piyasaları istikrara kavuştururken reel sektörde aktivitenin daha da yavaşlamasına neden oldu. 2014’te Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye ve marjinal biçimde Endonezya için büyüme tahminleri keskin biçimde düşürüldü” denildi.
DESA şirketler sektörünün borcunun GSYH’ya oranının Türkiye, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika’da yüksek olduğunu belirtti.
Raporda Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye para birimlerinde değer kaybının özellikle sert olduğu belirtilirken “Irak ile ticari ilişki bulunmasaydı bir varsayımla 2013’te cari işlem açıkları, şu anda olduğundan Ürdün’de yüzde 29, Türkiye’de yüzde 18.1, Lübnan’da yüzde 4.7 daha yüksek olacaktı. Bu Irak ile ticari ilişkinin komşuları için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor” denildi. Türkiye’nin Irak’taki olumsuzluk nedeniyle ihracatında 5.4 milyar dolar zarara uğradığı kaydedilirken, “Sonuç olarak cari işlemler açığının başlangıç tahmin değerleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’de yüzde 8, Lübnan’da yüzde 1.7, Ürdün’de yüzde 8.4 daha genişlemiş olduğu tahmin edildi” denildi.
Irak komşularının zor günler için yeterli dış rezerve sahip oldukları belirtilen raporda, Suriye’den devam eden göçmen akınının Ürdün, Lübnan ve Türkiye’nin ekonomik altyapısında aşırı yük oluşturmaya devam ettikleri kaydedildi. ANKA