YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.25
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.25
Dr. İlter Serim

                                                 

            Yalan insanoğluna beyanı öğreten yüce Yaratıcının ağırlıklı olarak sözlerinde ifadelerinde doğruluktan ayrılması, gerçeği belirtmek yerine başka anlam ve algılamaya sebep olabilecek niyet ve kasıtla, bilerek ilgili kişinin gerçeği eksik ya da değiştirerek söylemde bunlunmasıdır.

            Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sölüğünde yalan: “aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe ayrıkı olarak söylenen söz, kıtır” olarak verilmiştir. Sıfat olarak ise: “gerçek olmayan, asılsız, uydurma” diye tanımlanmıştır.

            Yalan kelimesinin bazı dillerde şu gibi karşılıkları vardır: Fr. Faux, mesonge, controuvé; İng. Lie, false, wrong, fabricated; Alm. Lüge, falsch, erlogen; İsp. Mentira, cubil Ar. Kavl ez zur, zırva; İtal. Mentito (mentire: yalan söylemek) Fars. Düruğ (duruğzen: yalancı).

            Yalan, gerçekten, hakikatten ayrılmak olgularını içermesi yüzünden, toplumda ve bireysel ilişkilerde sosyal ve etik (ahlâki) yönlerden insani ilişkileri bozan, tahrip eden fevkalade tehlikeli söz veya fena etkendir. Son zamanlarda sözle ifade edilen yalan olgusuna ne yazk ki en az bunun kadar hatta yeni yeni genişleyen uygulamalarını gördüğümüz yazılı yalan, hile ve iftiralar ortaya çıkmış olup, yaygınlaşmaktadır. En çok da siyaset alanında tezahür etmekte, oysa ki en güvenilir, sözüne işlerine itimat ve itibar edilmesi gereken kesim, Devleti yöneten ya da yönetmeye aday olan parti ve potansiyel sivil toplum kurumları gurubu olmak durumunda zorundadır.

            Yalan yüzünden özellikle iftira demetleri biçiminde tertip – tezvirler dolaysiyle insanların aile düzeni, yaşam hürriyetleri ellerinden alınabilmekte, bozulmakta, yıkılmakta, hatta facialar ortaya çıkmakta. Bu şekilde mizansen yalan ve iftiralar, haksızlığa uğrayan kişiler, yakınları ve tüm toplum tarafından kınanmakta ve lânetlenmektedir. Böyle yeni türeme vetireler toplumda geniş moral ve içtimai sorunlara, çökmeye, kopmalara zemin hazırlamakta, neden ya da âmil olmaktadır. Yüce Yaratanımız nezdinde bu suretle ortaya serilen dökülen olayar, haksızlıklara adaletsizliklere sebep teşkil ettiğini, önünü arkasını bildiği cihetle Kur’anda yalan sözden kaçınınız* emrini vermiştir. Rabb’in en yüce isimlerinden biri de Hak’dır. Yani gerçek, doğru, doğrucu, doğrudan şaşmayan kavramlarını içeren sağlam, şaşmaz kavramı ifade eder. Anton Çehov bu konuda: Yalanı doğrulayabilen mantık yoktur demiştir. *(22. Sû./30)

            Ansiklopedik manada yalan: gerçeği gizlemek, gerçeği çarpıtmak, birini aldatmak vb. amacı ile bilerek söylenen gerçeğe aykırı söz. Grotius’un etkisiyle dilin toplumsal rolüne önem veren görüşe katılmıyorum: “Gerçeği açıklamaktan kaçınma hakkının doğduğu durumlarda bazı toplumsal durumlarda yalan söylenebilir” söylemi kökten yanlıştır. Burada sır olarak saklama, ancak, zorunluluk varsa yalan söylememek, susmak suretiyle olabilir. Yalan her şeyin yaratanı, fizik ve tüm doğa kanunlarının vaz edeni Yüce Tanrı’mız tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Son Semavi din olan İslamın peygamberi H. Muhammed’in münafıklığın üç belirtisinden başta gelen unsuru olarak yasakladığı yalanı, İslam ahlakçıları bütün kötülüklerin anası diye tanımlarlar. Kur’anda da “Allah’ın lâneti yalancıların üstüne olsun” (Âl-i İmran ayet 61) buyurulmuştur.

            İyi niyetle ya da kötücül olsun bir olayı, kavramı, düşünce veya aktarılmış görüşü anlatırken gerçeği – tam gerçeği – tam gerçeği ifade veya beyan yerine aşırıya kaçıp abartmak da yalan kapsamına girer. Başka yalanlarla, başkalarının yalan ve düzmece iftira ya da tertipleri yoluyla yapılan yalana dayalı sistem ve kurgular kişiden başlayarak ailede hatta toplumda büyük tepkilere haksızlıklara, adaletsizliklere, kalkışmalara savaşlara kadar büyüyebilen felaket fırtınalarına dönüşebilir. Yakın geçmişte yurt içinde ve dışında bu gibi durumlar ne yazık ki sıkça görülmektedir. Kötü (fena) zanda bulunmak yalandır. (Kur. Kerim.) Bu minvalde, bir kimseye asılsız suç yükleme (bühtan) olarak tanımlanan ve büyük günah olan ifira da düzme yalandır. Yalanlamak sözcüğünün bir karşılığı “tekzib” etmek olup, sözle olmasa da eylemle yapan var.

 

Gelelim konuyla ilgili bulunan bazı hadislere:

*Zandan sakının çünkü zan sözün en yalanıdır.

*Şüphesiz ki kişi doğru söylemekte devam ederek nihayet doğruca yazılır; yalan söylemekte devam ederek nihayet yalancı yazılır.

* Hakkı, gerçeği söylemeyen (yani yalancı) dilsiz şeytandır.

* Hz. Peygamber, Mümin yalan söyler mi? Sorusuna “Asla!” diye cevap verdiler.

Doğruluğa riayet etmeme cihetiyle (yalanı tasvip meyanında) şu hadis de çok önemlidir:

*Allah’ın en sevmediği kimse hakkı kabul etmekte inad edendir.

* Yalan kadar insanı alçaltan birşey yoktur.

*Yalan ile iman bir arada durmaz. İkinci sıradaki hadisi dikkate alınca yalancı kişi imansız kalır emektir maazallah!

*En kurnaz insan doğruyu söyleyendir.

* Allah’ın en sevdiği cihad, cevr ve zulmü temsil eden büyüklere karşı doğruyu söylemektir.

            Yalanın yalancılığın tam karşıtı olan doğru ve doğruculuk konusunda Kuran’da ayetler çoktur. Tevbe s. 9/119 ayet: “Ey inananlar Allah’tan korkun (sakının) ve doğrularla beraber olun!

 

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *