Gaziantep Üniversitesi’nde düzenlenen uluslararası “Göç” panelinde, “Göç ve kentleşme”. “Göç, Kültür ve ekonomi”, “Dünya ve Göç” konuları ele alındı
Gaziantep Üniversitesi’nde iki gün devam eden göç panelinde, göçün olumsuz etkilerine karşılık dünyada hemen tüm ülkelerin artık çok kültürlü hale geldiği dile getirilirken, Avrupa’nın Türk ve müslüman göçmenlere sempati ile bakmadığı, dünya ölçeğinde 214 milyon insanın kendi ülkesinde yaşamadığı ifade edildi.
Avrupa’nın Türkler’e karşı
çok ciddi antipatisi var
Avrupa’ya göçün birtakım bürokratik engellere takıldığını söyleyen Tulane Üniversitesi’nden Prof. Dr. Raymond Taras, bürokrasilerin çok katı yöntemlerinin olduğunu ve göçmenlerin durumunu zorlaştırdığını belirtti. Avrupa’nın Türklere karşı ciddi antipatisinin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Taras, bu konuda bazı ön yargıların olduğunu ifade etti. Türkiye’nin önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Taras, Türkiye’nin büyüyen ve dışarıya göç gönderen bir ülke olduğunu kaydetti. Göç açısından güzel bir dünya olmasını istediklerini belirtti.
Göç son yüzyılda tüm
dünyayı ilgilendiren bir konu
Göç konusunda olumlu gelişmelerin yaşandığını belirten BWK Genel Müdürü Nihat Sorgeç, göçün son yüzyılda tün dünyayı ilgilendiren önemli bir konu olduğuna dikkat çekti. Göçün insanları bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyan bir hareket olduğunu söyleyen Sorgeç, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel etkilerin insanları göçe zorladığını ifade etti. Sorgeç, yabancı göçmen kökenlilerin her alanda topluma katılımının sağlanması gerektiğini kaydetti.
Göçün daha çok bir dinamizm ile gündeme geldiğini ifade eden Goethe Üniversitesinden Dr. Aysun Yaşar, göçün aynı anda korku, tehdit, güvencesizliği de beraberinde getirdiğini belirtti. Dr. Yaşar, sadece göç değil günümüzün hızla artan teknolojisinde değerlerin değişmesinde de sebepler aranması gerektiğine dikkat çekti.
Hem yurt içinde hem yurt dışında göç alan bir ülkeyiz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile Toplum Hizmetleri Genel Müdürü Ömer Bozoğlu, göçün toplumun dejavantajlı dediğimiz korunması ve desteklenmesi gereken bu bireylerin, göç gibi sorunlu bir alanla karşılaştıklarında bu dezavantajlarının daha da artarak, katlanarak devam eden sorunlarını nasıl bir çözüm ve ne tür sorunlar beklediği noktasından bakıldığında farklılıkların var olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu. Bozoğlu, “Yaşadığımız coğrafyaya baktığımız zaman göç hareketliliğinin hem yurt içinde hem yurt dışında göç alan bir ülke noktasına gelmekteyiz. Göç bu coğrafyada kaçınılmaz ve var olan bir olgu olup, bundan sonraki dönemde de var olmaya devam edecektir” dedi.
214 milyon insan doğduğu
ülkeden başka bir ülkede yaşıyor
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Akadlı Ergöçmen, dünya ölçeğinde her 33 kişiden birisinin göçmen olduğunu ifade ederek, 214 milyon insan doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşadığını ve son 10 yılda bu rakam 65 milyon kadar arttığını söyleyerek, Türkiye’nin göçmen oranı bakımından dünyada düşük ülkeler arasında yer almakta olduğunu ifade etti.
Göç negatif sonuçlar doğuruyor
Göçün fonksiyonel olduğuna dikkat çeken Yarmouk Üniversitesi Öğretim Üyesi Mohammed Abdel Karem Al – Hourani, sosyolojik teorilere bakıldığı zaman göçün bir problemmiş gibi algılandığını kaydetti. Göçmenler ve o ülkenin içinde yaşayan insanlar arasında göçün negatif sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Al – Hourani, göçün hareketlilik, çaba ve konumlandırma olduğunu söyledi. Göçün anlamlı bir politik aksiyon olduğunu belirten Al – Hourani, Arap devriminin yeniden düşünmek için eşsiz bir bağlam sağladığını vurguladı.
Göç Gaziantep’te hızlı bir gecekondulaşma yarattı
Gaziantep’teki mevcut göç analizine dikkat çeken Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Öztürk, “Gaziantep Türkiye’nin en önemli sanayi, ticaret ve kültür şehirlerinden birisi. 1990’lı yıllardan bu yana yoğun göç almış, bu göç günümüze kadar katlanarak sürmüştür. Gaziantep’in göç alması şehirde gecekondulaşma, yeterli seviyelerde gerçekleştirilemeyen mahalli hizmetler gibi birtakım problemlere yol açıyor. Son yıllarda gerek merkezi, gerekse mahalli idareler bu problemleri çözmek için son yıllarda çalışmalar yapıyorlar. Fakat şehirde nüfus çok fazla olduğu için bu çalışmalar pek fazla yeterli gelmiyor” şeklinde konuştu.
İnsanlar sadece bedenleriyle değil
gelenek ve görenekleriyle de göçüyorlar
Türkiye’nin kültür açısından zengin olduğunu ifade eden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şükrü Aslan, “Türkiye’nin kültürel haritası dediğimiz zaman gözünüzün önüne şöyle bir şey gelebilir. Her etnik grubu, her inançsal grubu, her dilsel grubu bir renge boyarsak karşımıza rengarenk bir harita çıkacaktır. Bu genel olarak kültürel zenginlik olarak tarif edilir. İnsanlar göç ederken sadece bedenleriyle göçü gerçekleştirmiyorlar. Onlarla birlikte gelenekleri, görenekler, hayalleri, rüyaları da gidiyor” diye konuştu.
Göç acıyı iletmez, acıyı ileten
yerleşikliğin kendisidir
İnsanların çevresinde olan kimlik değişimlerini ve dönüşümlerini bazen fark edemediğini söyleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suat Kolukırık, “İçinde yaşadığımız ortamın sosyal çevrenin, fiziki çevrenin ciddi şekilde bizden farklı olabildiğini, psikolojik ve sosyal sınırlarla ayrılabildiğini görebiliyoruz. Göç değil, yerleşiklik tutsaktır. Göç acıyı iletmez, acıyı ileten yerleşikliğin kendisidir. Bu kişilerin göçü algılamasına göre değişir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisiyse, insanın hareket etmesinden, yer değiştirmesinden daha farklı bir şey olabilir mi” şeklinde konuştu.
Çatışmadan etkilenen göç, aynı
zamanda çatışmayı tetikliyor
Çatışmaların, insanların güven sorunu yaşamalarının göçü başlatan etkenler arasında yer aldığını belirten Regent’s Collega’dan Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, göçün bir noktada çatışmadan tetiklendiğini, göçün daha sonra da çatışmayı tetiklediğini ifade etti. Avrupa’nın komşu ülkelerinin sürekli olarak yaşa dışı göçü engellemesi için Türkiye’ye baskı yaptığına dikkat çeken Prof. Dr. Sirkeci, göçün insan hareketliliğinin bir döngüsü olarak düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Yeni çatışmaların yeni yapıları ortaya çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Sirkeci, son 10 yılda Türkiye’den göçen bazı göçmenlerin tekrar Türkiye’ye döndüğünü ifade etti.
Tüm toplumlar çok kültürlü hale geldi
Göç ve medeniyet ilişkisine dikkat çeken Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev, çağımızda dünyada göç olgusunun küreselleştiğini belirterek, tek kültürlü toplumların günümüzde pek fazla kalmadığını, bütün toplumların çok kültürlü hale geldiğini ifade etti. Medeniyetin 18’inci yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkan bir kavram olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yurdusev, 18’inci yüzyılın ikinci yarısından günümüze medeniyet şehrin, şehirlilerin yerleşikleri ürettiği bir olgu olarak ele alındığını belirtti.
Avrupa, müslüman ülkelerden
gelen azınlıkları istemiyor
İnsanların bir yere yerleştikleri zaman göçmen kabul edilmemesi gerektiğini söyleyen EMİSCO Genel Sekreteri Bashy Quraıshy, başarılı bir entegrasyona sahip olmak için yetkililerin politik bir mücadele göstermesi gerektiğini belirtti. Çok kültürlülüğün hiçbir zaman olmadığına dikkat çeken Quraıshy, kültürün her zaman çoğunluğun elinde olduğunu ifade etti. İnsanlar bir yerden başka bir yere gitmesinin hareketlilik olduğunu vurgulayan Quraıshy, kuşların göçtüğünü insanların ise hareket ettiğini kaydetti. Quraıshy, Avrupa’nın Müslüman ülkelerden gelen azınlıkları istemediğini söyledi.
Gaziantep Üniversitesi’nde iki gün devam eden göç panelinde, göçün olumsuz etkilerine karşılık dünyada hemen tüm ülkelerin artık çok kültürlü hale geldiği dile getirilirken, Avrupa’nın Türk ve müslüman göçmenlere sempati ile bakmadığı, dünya ölçeğinde 214 milyon insanın kendi ülkesinde yaşamadığı ifade edildi.
Avrupa’nın Türkler’e karşı
çok ciddi antipatisi var
Avrupa’ya göçün birtakım bürokratik engellere takıldığını söyleyen Tulane Üniversitesi’nden Prof. Dr. Raymond Taras, bürokrasilerin çok katı yöntemlerinin olduğunu ve göçmenlerin durumunu zorlaştırdığını belirtti. Avrupa’nın Türklere karşı ciddi antipatisinin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Taras, bu konuda bazı ön yargıların olduğunu ifade etti. Türkiye’nin önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Taras, Türkiye’nin büyüyen ve dışarıya göç gönderen bir ülke olduğunu kaydetti. Göç açısından güzel bir dünya olmasını istediklerini belirtti.
Göç son yüzyılda tüm
dünyayı ilgilendiren bir konu
Göç konusunda olumlu gelişmelerin yaşandığını belirten BWK Genel Müdürü Nihat Sorgeç, göçün son yüzyılda tün dünyayı ilgilendiren önemli bir konu olduğuna dikkat çekti. Göçün insanları bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyan bir hareket olduğunu söyleyen Sorgeç, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel etkilerin insanları göçe zorladığını ifade etti. Sorgeç, yabancı göçmen kökenlilerin her alanda topluma katılımının sağlanması gerektiğini kaydetti.
Göçün daha çok bir dinamizm ile gündeme geldiğini ifade eden Goethe Üniversitesinden Dr. Aysun Yaşar, göçün aynı anda korku, tehdit, güvencesizliği de beraberinde getirdiğini belirtti. Dr. Yaşar, sadece göç değil günümüzün hızla artan teknolojisinde değerlerin değişmesinde de sebepler aranması gerektiğine dikkat çekti.
Hem yurt içinde hem yurt dışında göç alan bir ülkeyiz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile Toplum Hizmetleri Genel Müdürü Ömer Bozoğlu, göçün toplumun dejavantajlı dediğimiz korunması ve desteklenmesi gereken bu bireylerin, göç gibi sorunlu bir alanla karşılaştıklarında bu dezavantajlarının daha da artarak, katlanarak devam eden sorunlarını nasıl bir çözüm ve ne tür sorunlar beklediği noktasından bakıldığında farklılıkların var olduğu görülmektedir” şeklinde konuştu. Bozoğlu, “Yaşadığımız coğrafyaya baktığımız zaman göç hareketliliğinin hem yurt içinde hem yurt dışında göç alan bir ülke noktasına gelmekteyiz. Göç bu coğrafyada kaçınılmaz ve var olan bir olgu olup, bundan sonraki dönemde de var olmaya devam edecektir” dedi.
214 milyon insan doğduğu
ülkeden başka bir ülkede yaşıyor
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Akadlı Ergöçmen, dünya ölçeğinde her 33 kişiden birisinin göçmen olduğunu ifade ederek, 214 milyon insan doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşadığını ve son 10 yılda bu rakam 65 milyon kadar arttığını söyleyerek, Türkiye’nin göçmen oranı bakımından dünyada düşük ülkeler arasında yer almakta olduğunu ifade etti.
Göç negatif sonuçlar doğuruyor
Göçün fonksiyonel olduğuna dikkat çeken Yarmouk Üniversitesi Öğretim Üyesi Mohammed Abdel Karem Al – Hourani, sosyolojik teorilere bakıldığı zaman göçün bir problemmiş gibi algılandığını kaydetti. Göçmenler ve o ülkenin içinde yaşayan insanlar arasında göçün negatif sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Al – Hourani, göçün hareketlilik, çaba ve konumlandırma olduğunu söyledi. Göçün anlamlı bir politik aksiyon olduğunu belirten Al – Hourani, Arap devriminin yeniden düşünmek için eşsiz bir bağlam sağladığını vurguladı.
Göç Gaziantep’te hızlı bir gecekondulaşma yarattı
Gaziantep’teki mevcut göç analizine dikkat çeken Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Öztürk, “Gaziantep Türkiye’nin en önemli sanayi, ticaret ve kültür şehirlerinden birisi. 1990’lı yıllardan bu yana yoğun göç almış, bu göç günümüze kadar katlanarak sürmüştür. Gaziantep’in göç alması şehirde gecekondulaşma, yeterli seviyelerde gerçekleştirilemeyen mahalli hizmetler gibi birtakım problemlere yol açıyor. Son yıllarda gerek merkezi, gerekse mahalli idareler bu problemleri çözmek için son yıllarda çalışmalar yapıyorlar. Fakat şehirde nüfus çok fazla olduğu için bu çalışmalar pek fazla yeterli gelmiyor” şeklinde konuştu.
İnsanlar sadece bedenleriyle değil
gelenek ve görenekleriyle de göçüyorlar
Türkiye’nin kültür açısından zengin olduğunu ifade eden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şükrü Aslan, “Türkiye’nin kültürel haritası dediğimiz zaman gözünüzün önüne şöyle bir şey gelebilir. Her etnik grubu, her inançsal grubu, her dilsel grubu bir renge boyarsak karşımıza rengarenk bir harita çıkacaktır. Bu genel olarak kültürel zenginlik olarak tarif edilir. İnsanlar göç ederken sadece bedenleriyle göçü gerçekleştirmiyorlar. Onlarla birlikte gelenekleri, görenekler, hayalleri, rüyaları da gidiyor” diye konuştu.
Göç acıyı iletmez, acıyı ileten
yerleşikliğin kendisidir
İnsanların çevresinde olan kimlik değişimlerini ve dönüşümlerini bazen fark edemediğini söyleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suat Kolukırık, “İçinde yaşadığımız ortamın sosyal çevrenin, fiziki çevrenin ciddi şekilde bizden farklı olabildiğini, psikolojik ve sosyal sınırlarla ayrılabildiğini görebiliyoruz. Göç değil, yerleşiklik tutsaktır. Göç acıyı iletmez, acıyı ileten yerleşikliğin kendisidir. Bu kişilerin göçü algılamasına göre değişir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisiyse, insanın hareket etmesinden, yer değiştirmesinden daha farklı bir şey olabilir mi” şeklinde konuştu.
Çatışmadan etkilenen göç, aynı
zamanda çatışmayı tetikliyor
Çatışmaların, insanların güven sorunu yaşamalarının göçü başlatan etkenler arasında yer aldığını belirten Regent’s Collega’dan Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, göçün bir noktada çatışmadan tetiklendiğini, göçün daha sonra da çatışmayı tetiklediğini ifade etti. Avrupa’nın komşu ülkelerinin sürekli olarak yaşa dışı göçü engellemesi için Türkiye’ye baskı yaptığına dikkat çeken Prof. Dr. Sirkeci, göçün insan hareketliliğinin bir döngüsü olarak düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Yeni çatışmaların yeni yapıları ortaya çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Sirkeci, son 10 yılda Türkiye’den göçen bazı göçmenlerin tekrar Türkiye’ye döndüğünü ifade etti.
Tüm toplumlar çok kültürlü hale geldi
Göç ve medeniyet ilişkisine dikkat çeken Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev, çağımızda dünyada göç olgusunun küreselleştiğini belirterek, tek kültürlü toplumların günümüzde pek fazla kalmadığını, bütün toplumların çok kültürlü hale geldiğini ifade etti. Medeniyetin 18’inci yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkan bir kavram olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yurdusev, 18’inci yüzyılın ikinci yarısından günümüze medeniyet şehrin, şehirlilerin yerleşikleri ürettiği bir olgu olarak ele alındığını belirtti.
Avrupa, müslüman ülkelerden
gelen azınlıkları istemiyor
İnsanların bir yere yerleştikleri zaman göçmen kabul edilmemesi gerektiğini söyleyen EMİSCO Genel Sekreteri Bashy Quraıshy, başarılı bir entegrasyona sahip olmak için yetkililerin politik bir mücadele göstermesi gerektiğini belirtti. Çok kültürlülüğün hiçbir zaman olmadığına dikkat çeken Quraıshy, kültürün her zaman çoğunluğun elinde olduğunu ifade etti. İnsanlar bir yerden başka bir yere gitmesinin hareketlilik olduğunu vurgulayan Quraıshy, kuşların göçtüğünü insanların ise hareket ettiğini kaydetti. Quraıshy, Avrupa’nın Müslüman ülkelerden gelen azınlıkları istemediğini söyledi.