Mahkeme kararlarına uymamak sıradanlaştı; kendi yaptığı yasalara, hatta kendi yazdığı Anayasa maddelerine bile uymayan bir yönetim biçimi inşa edildi
DİSK Gaziantep Bölge Temsilcisi Ali Güdücü, “Başkanlık rejimiyle Türkiye ağır bir demokrasi krizi içine girdi. Anayasa ve yasalarla oluşturulmuş denge ve denetleme mekanizmaları işlemez oldu. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tamamen yitirdi; uluslararası antlaşmalar ve Anayasa bir kenara atıldı. Hukuk devletinden giderek uzaklaşıldı” dedi.
Uygulanan ekonomi politikalarıyla enflasyon fırladı
Başkanlık rejiminin işçi ve halk için ağır sonuçları olduğunu dile getiren Güdücü,
Sistem değişikliğinden sonra uygulanan ekonomi politikalarıyla enflasyon fırladı. Türk Lirası ve dolayısıyla işçilerin emeği değersizleştirilerek sermaye için özlenen “rekabet gücü” elde edilmek istendi. Öte yandan insan onuruna yaraşır bir ücret yerine düşük faiz politikası, borcunu yeni bir borçla çeviren işçi sınıfına “tek nefes alma yolu” olarak kabul ettirildi” ifadelerini kullandı.
İşçiler açlık sınırının altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakıldı
“Nüfusu büyük oranda işçileşmiş ülkemiz, dünyanın ucuz işgücü deposu olarak görüldü” diyen Güdücü, “Politikaların sonucu olarak Türkiye işçi sınıfı, dünyanın en uzun çalışma sürelerine; en düşük ücretlerine; en yaygın örgütsüzlüğüne, güvencesizliğe ve iş cinayetlerine mahkûm edildi. Başta taşeron olmak üzere mevcut güvencesiz çalıştırma biçimleri kamuda dahi devam ederken, kadınların daha güvencesiz işlerde çalıştırılması hedefiyle programlar açıklandı. Bu ülke için yıllarca çalışan, yıllarca üreten emekliler, sermaye açısından bir kullanım değeri ifade etmediği ve kamu kaynaklarının sermayeye akmasını istedikleri için açlık sınırının altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakıldı” tespitini yaptı.
Türkiye işçi sınıfının yüzde 90’dan fazlası sendikal korumadan yoksun
Ülkemizde sendikal hakların yaklaşık yarım yüzyıldır çok ağır baskılarla yüz yüze kaldığını kaydeden Güdücü, “Sendikal haklar hem yasal düzeyde hem uygulamada aşındı. Bunun sonucunda sendikalaşma ve toplu pazarlık kapsamı ciddi biçimde zayıfladı. Sonuçta bugün Türkiye işçi sınıfının yüzde 90’dan fazlası sendikal korumadan yoksun kaldı. İşçi sınıfı, temel haklarını ve demokratik kazanımlarını talep etme konusunda baskı altına alındı. Neoliberal sendikasızlaştırma saldırısı özellikle AKP döneminde hız kazandı. Bu saldırıların sonucu olarak ülkemiz yıllardır, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde dünyada işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında” hatırlatmasını yaptı.
Her türlü demokratik hak arayışı keyfi biçimde kısıtlanıyor ve engelleniyor
DİSK Gaziantep Bölge Temsilcisi Ali Güdücü, konuşmasını şöyle bitirdi: “Türkiye, sendikalaşma açısından OECD ülkeleri arasında son sıralardaki yerini koruyor. Böylece işçi sınıfı, tek adam tarafından belirlenen ve ortalama ücret haline gelen asgari ücrete mahkûm ediliyor. Giderek düşen ücreti nedeniyle işçi sınıfı bankalara borçlanarak hayatta kalmaya çalışıyor; iktidar eliyle işçi sınıfının sadece bugünü değil geleceği de sermaye ve finans güçlerine peşkeş çekiliyor. Sermayenin coşkulu alkışları arasında Anayasal grev hakkını yasaklamakla övünen bir zihniyet tarafından yönetilen ülkemizde, toplantılardan yürüyüşlere, imza toplamaktan mahkemede hakkını savunmaya kadar her türlü demokratik hak arayışı keyfi biçimde kısıtlanıyor ve engelleniyor.”