KESK tarafından düzenlenen “İşsizliğe, yoksullaşmaya, güvencesizliğe karşı birlikte mücadele” paneline katılan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’de çok derin bir ekonomik kriz sürecinin içerisinde bulunulduğuna dikkat çeken Başkan Çerkezoğlu, “Politikalar sonucunda Türkiye’nin 467 milyar dolar dış borcu var ve bu borcun üçte ikisi sermayelerin ve bankaların borcudur. Yıllardır ürettiğimiz milli gelirden payımızı alamadığımız için bu borç işçi sınıfı borçlu değildir aksine alacaklıdır” dedi. Krizin faturasını “Yılladır kasalarını dolduranlar mı ödeyecek, yoksa işçi sınıfı mı ödeyecek?” diye sordu.
Türkiye’deki kriz, tesadüfen
ortaya çıkmış bir kriz değildir
Türkiye’nin zor ve kritik bir dönemden geçtiğini belirten Çerkezoğlu, ülkenin ekonomik krize doğru sürüklendiğinin altını çizdi. “Ülkeyi yönetenler yaşanan ekonomik sıkıntılar psikolojiktir diyorlar. Ama her gün bakkala, manava ve pazara gittiğimizde ya da evimize elektrik su faturası geldiğinde kriz var mı yok mu, yoksa yaşadıklarımız psikolojik mi değil mi açık bir biçimde görüyoruz. Türkiye’deki kriz tesadüfen ortaya çıkmış bir kriz değildir. Her şeyden önce bu kriz tüm dünyada ve Türkiye’de işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara ve gençlere vadedeceği hiç bir şeyi kalmayan bütün masalların sonuna gelindiği bir süreçte dünyadaki kapitalist sistemin krizidir” değerlendirmesinde bulundu.
Bu kriz yüzde 1’in yarattığı bir kriz
“Ekonominin yıllardan beri dışarıdan para akışına ve dış finansmana, ucuz girdiye dayanan ama aldığı parayı üretime değil, betona gömen, sürekli tüketimi kışkırtan bir ekonomi modelin ortaya çıkardığı sonucu yaşıyoruz” diyen Çerkezoğlu, “Bu kriz bizim değil, bu ülkeyi yönetenlerin ve bu politikalardan nemalanan bir avuç sermayedarın krizidir. Bu kriz yüzde 1’in yarattığı bir krizdir. İlk olarak Cumhurbaşkanlığı 100 günlük programı yayınlandı. Sonra Maliye ve Hazine Bakanı Orta Vadeli Ekonomik Program sundu. Şu anda Cumhurbaşkanlığı’nın 2019 programı sunuldu. Bu krizin tüm faturasını işçilere, emekçilere, kadınlara ve gençlere kesmek üzerine kurulu” ifadesini kullandı.
Krizin en büyük göstergesi
yüksek enflasyon
Türkiye’nin çok ekonomik krizin yaşandığını hatırlatan Başkan Çerkezoğlu, kriz süreçlerinin ciddi siyasi sonuçlarının olacağını sözlerine ekledi. Çerkezoğlu, krizin en büyük göstergesinin yüksek enflasyon olduğunu vurgu yaparken, konuşmasına şöyle devam etti: “Şu anda enflasyon yüzde 25’i buldu, yıl sonunda yüzde 30’lara ulaşması içten bile değil. Dolayısıyla bütün ücretler ciddi değer kaybetti. Onun için asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlerin bir an önce arttırılması gerekiyor. Türkiye’de her evde üniversite mezunu bir işsiz var. Her yerden konkordato ve iflas haberleri geliyor. İşçi çıkarmaların artacağını düşündüğümüzden toplu işten çıkarmaların yargı iznine bağlanması gerekiyor. Dünyanın en ağır vergisi Türkiye’dedir. Bütün vergi yükü işçi ve emekçinin sırtına yüklenmiş, dolayısıyla adaletli bir vergi sistemi istiyoruz. Az kazanandan az çok kazanandan çok alınsın. Enflasyon ile mücadele edilecekse önce devlet üzerine düşeni yapmalı. Elektrik, su ve doğalgaza yapılan zamlar geri alınmalı.” Hüseyin Karataş
Türkiye’deki kriz, tesadüfen
ortaya çıkmış bir kriz değildir
Türkiye’nin zor ve kritik bir dönemden geçtiğini belirten Çerkezoğlu, ülkenin ekonomik krize doğru sürüklendiğinin altını çizdi. “Ülkeyi yönetenler yaşanan ekonomik sıkıntılar psikolojiktir diyorlar. Ama her gün bakkala, manava ve pazara gittiğimizde ya da evimize elektrik su faturası geldiğinde kriz var mı yok mu, yoksa yaşadıklarımız psikolojik mi değil mi açık bir biçimde görüyoruz. Türkiye’deki kriz tesadüfen ortaya çıkmış bir kriz değildir. Her şeyden önce bu kriz tüm dünyada ve Türkiye’de işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara ve gençlere vadedeceği hiç bir şeyi kalmayan bütün masalların sonuna gelindiği bir süreçte dünyadaki kapitalist sistemin krizidir” değerlendirmesinde bulundu.
Bu kriz yüzde 1’in yarattığı bir kriz
“Ekonominin yıllardan beri dışarıdan para akışına ve dış finansmana, ucuz girdiye dayanan ama aldığı parayı üretime değil, betona gömen, sürekli tüketimi kışkırtan bir ekonomi modelin ortaya çıkardığı sonucu yaşıyoruz” diyen Çerkezoğlu, “Bu kriz bizim değil, bu ülkeyi yönetenlerin ve bu politikalardan nemalanan bir avuç sermayedarın krizidir. Bu kriz yüzde 1’in yarattığı bir krizdir. İlk olarak Cumhurbaşkanlığı 100 günlük programı yayınlandı. Sonra Maliye ve Hazine Bakanı Orta Vadeli Ekonomik Program sundu. Şu anda Cumhurbaşkanlığı’nın 2019 programı sunuldu. Bu krizin tüm faturasını işçilere, emekçilere, kadınlara ve gençlere kesmek üzerine kurulu” ifadesini kullandı.
Krizin en büyük göstergesi
yüksek enflasyon
Türkiye’nin çok ekonomik krizin yaşandığını hatırlatan Başkan Çerkezoğlu, kriz süreçlerinin ciddi siyasi sonuçlarının olacağını sözlerine ekledi. Çerkezoğlu, krizin en büyük göstergesinin yüksek enflasyon olduğunu vurgu yaparken, konuşmasına şöyle devam etti: “Şu anda enflasyon yüzde 25’i buldu, yıl sonunda yüzde 30’lara ulaşması içten bile değil. Dolayısıyla bütün ücretler ciddi değer kaybetti. Onun için asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlerin bir an önce arttırılması gerekiyor. Türkiye’de her evde üniversite mezunu bir işsiz var. Her yerden konkordato ve iflas haberleri geliyor. İşçi çıkarmaların artacağını düşündüğümüzden toplu işten çıkarmaların yargı iznine bağlanması gerekiyor. Dünyanın en ağır vergisi Türkiye’dedir. Bütün vergi yükü işçi ve emekçinin sırtına yüklenmiş, dolayısıyla adaletli bir vergi sistemi istiyoruz. Az kazanandan az çok kazanandan çok alınsın. Enflasyon ile mücadele edilecekse önce devlet üzerine düşeni yapmalı. Elektrik, su ve doğalgaza yapılan zamlar geri alınmalı.” Hüseyin Karataş