“Yeni tasarı açık bir biçimde, ‘Gökten yağan yağmurun birikmesi, düşen karın erimesiyle oluşan çiftçinin olan sular, şirketler aracılığı ile çiftçiye para karşılığı satılacak’ diyor
Gaziantep Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Kenan Seçkin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve yeni torba tasarısı hakkında basın toplantısı düzenledi. “Yapılmak istenen şeker fabrikalarının ve suların özelleştirilmesi, kamuya ait ormanların ve çiftçiye ait arazilerin özelleştirilmesinin önünün açılması politikalarından en büyük zararı, üretici ve halk görecektir” dedi.
Su varlıkları çiftçiye ait olmalı
“TBMM’ye sevk edilen ve komisyon görüşmeleri tamamlanıp Genel Kurula sunulan yeni bir torba tasarıda da sularımıza, arazilerimize ve ormanlarımıza yönelik yeni sorunları ortaya çıkartacaktır” diyen Seçkin, “Torba tasarıyla bir veya birden çok havzadaki su varlıklarının gerçek ve tüzel kişilere, su kullanımı izni verilerek tahsis edilmesi, suyun özelleştirilmesinin önünün açılması anlamına gelmektedir. Daha önce mikro HES uygulamaları ile doğanın kılcal damarları olan derelerimizin, çaylarımızın su kullanım hakları özel sektöre verilmiş, kadimden beri kırsaldaki insanımızın tasarrufunda olan sular, yöre halkından ve ekosistemdeki canlılardan kaçırılmıştı. Yeni tasarı açık bir biçimde, “gökten yağan yağmurun birikmesi, düşen karın erimesiyle oluşan kadimden beri çiftçinin olan suların, şirketler aracılığı ile çiftçiye para karşılığı satılacak” diyor. Halkın ortak varlığı olan su varlıklarımız sermayeye değil; çiftçi ve çiftçi örgütlerine ait olmalıdır; Sermayenin değil. Suyun metalaştırılıp, çiftçiye fahiş fiyatla sulama suyu olarak satılması tarıma ve üretime vurulmuş büyük bir darbe olacaktır” şeklinde konuştu.
Şeker pancarı kırsal
kalkınmanın temel direğidir
Şeker pancarının ülke tarımının gelişmesinin, modern tarım tekniklerinin uygulanmasının, tarımsal sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direği olduğunu kaydeden Seçkin, fabrikaların satılmasının salt ekonomi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı. “Neo liberal politikalara geçiş uğruna terk edilen bu düşünce yerlilik, millilik, bağımsızlık değildir. 24 Ocak kararlarının uygulanması için kurgulanmış 12 Eylül darbesi sonrası planlamadan vazgeçilmiş, tarımda desteklemeler kaldırılmış ve küresel sermaye dayatmaları sonucu özelleştirme adı altında ülke yağma ve talana açılmıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi aynı zamanda, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansımasıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarla nişasta bazlı şekerin sağlığımıza olan zararlarını ortaya çıkarmaktadır. Nişasta bazlı şekerin üretimine ve ithalatına ilişkin etkin kontroller söz konusu değilken, bir anlam ifade etmeyecek kota azaltmalarının, kamuoyunu yatıştırmaya yönelik bir hamle olması dışında bir anlam ifade etmemektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Zorunlu kamulaştırmanın
yolu açılacak
Hazırlanan tasarıyla sulama birliklerinin ve kooperatiflerin önce DSİ’ye sonra yerel yönetimlere ve özellikle özel sektöre devrinin önünün açılacağına dikkat çeken Başkan Seçkin, “Tasarıda endişe uyandıran bir konu da zorunlu arazi toplulaştırmasıdır. Halen toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekmesine karşın, tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu Kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir” hükmü yer almaktadır. Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı “kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için, zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir” diye açıklama yaptı. Hüseyin Karataş
Gaziantep Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Kenan Seçkin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve yeni torba tasarısı hakkında basın toplantısı düzenledi. “Yapılmak istenen şeker fabrikalarının ve suların özelleştirilmesi, kamuya ait ormanların ve çiftçiye ait arazilerin özelleştirilmesinin önünün açılması politikalarından en büyük zararı, üretici ve halk görecektir” dedi.
Su varlıkları çiftçiye ait olmalı
“TBMM’ye sevk edilen ve komisyon görüşmeleri tamamlanıp Genel Kurula sunulan yeni bir torba tasarıda da sularımıza, arazilerimize ve ormanlarımıza yönelik yeni sorunları ortaya çıkartacaktır” diyen Seçkin, “Torba tasarıyla bir veya birden çok havzadaki su varlıklarının gerçek ve tüzel kişilere, su kullanımı izni verilerek tahsis edilmesi, suyun özelleştirilmesinin önünün açılması anlamına gelmektedir. Daha önce mikro HES uygulamaları ile doğanın kılcal damarları olan derelerimizin, çaylarımızın su kullanım hakları özel sektöre verilmiş, kadimden beri kırsaldaki insanımızın tasarrufunda olan sular, yöre halkından ve ekosistemdeki canlılardan kaçırılmıştı. Yeni tasarı açık bir biçimde, “gökten yağan yağmurun birikmesi, düşen karın erimesiyle oluşan kadimden beri çiftçinin olan suların, şirketler aracılığı ile çiftçiye para karşılığı satılacak” diyor. Halkın ortak varlığı olan su varlıklarımız sermayeye değil; çiftçi ve çiftçi örgütlerine ait olmalıdır; Sermayenin değil. Suyun metalaştırılıp, çiftçiye fahiş fiyatla sulama suyu olarak satılması tarıma ve üretime vurulmuş büyük bir darbe olacaktır” şeklinde konuştu.
Şeker pancarı kırsal
kalkınmanın temel direğidir
Şeker pancarının ülke tarımının gelişmesinin, modern tarım tekniklerinin uygulanmasının, tarımsal sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direği olduğunu kaydeden Seçkin, fabrikaların satılmasının salt ekonomi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı. “Neo liberal politikalara geçiş uğruna terk edilen bu düşünce yerlilik, millilik, bağımsızlık değildir. 24 Ocak kararlarının uygulanması için kurgulanmış 12 Eylül darbesi sonrası planlamadan vazgeçilmiş, tarımda desteklemeler kaldırılmış ve küresel sermaye dayatmaları sonucu özelleştirme adı altında ülke yağma ve talana açılmıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi aynı zamanda, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansımasıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarla nişasta bazlı şekerin sağlığımıza olan zararlarını ortaya çıkarmaktadır. Nişasta bazlı şekerin üretimine ve ithalatına ilişkin etkin kontroller söz konusu değilken, bir anlam ifade etmeyecek kota azaltmalarının, kamuoyunu yatıştırmaya yönelik bir hamle olması dışında bir anlam ifade etmemektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Zorunlu kamulaştırmanın
yolu açılacak
Hazırlanan tasarıyla sulama birliklerinin ve kooperatiflerin önce DSİ’ye sonra yerel yönetimlere ve özellikle özel sektöre devrinin önünün açılacağına dikkat çeken Başkan Seçkin, “Tasarıda endişe uyandıran bir konu da zorunlu arazi toplulaştırmasıdır. Halen toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekmesine karşın, tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu Kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir” hükmü yer almaktadır. Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı “kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için, zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir” diye açıklama yaptı. Hüseyin Karataş
RSS