İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şubesi 10-17 Dünya İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Yeşilsu’da basın açıklaması yaptı. Dünyadaki olumsuz gidişatın Türkiye’yi de etkilediğini vurgulayan İnsan Hakları Derneği Gaziantep Şubesi Başkanı Salman Yergün, “Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi sorununu giderek büyüdüğü, Türkiye'nin temel sorunlarını çözmekten uzaklaştığı ve giderek otoriterleştiği yeni bir döneme girilmiştir. Ekonomik krizin etkisiyle ekonomik ve sosyal haklarda ciddi bir girdiği ve bunun sonucunda işsizlik ile birlikte yoksulluğun giderek arttığı buna karşı mücadele etmek isteyen işçi ve emekçi örgütlerinin üzerine baskı kurulduğu bir ortamdayız” diye konuştu.
BM, sorunları
çözmede etkin olamıyor
“Evrensel Beyanname de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır” diyen Yergün, “İnsanların ırkından, renginden, cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, dilinden din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinde siyasi vicdanı ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. Maalesef günümüzde Birleşmiş Milletler örgütü de varoluş gerekçesi ile çelişir bir biçimde hak ihlallerinin başka sebep olan savaşları ve iç savaşları, önlemede, sonlandırmadan mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır” eleştirisinde bulundu.
İlke ve değerlere
sahip çıkmak gerekiyor
Yergün, “Tüm dünyada insan haklarına dayalı bir ortak yaşam ideali, ekonomik, kültürel, dinsel, etnik ve her türden “savaş” gerekçesiyle yaşanan küresel çapta olağanüstü hal rejimleriyle büyük bir tehdit altındadır. Söz konusu ideal, ikili ticari ve uluslararası bölgesel çıkar anlaşmalarına kurban ediliyor Aslında karşı karşıya olan büyük bir insanlık krizidir. Bu krizin hem Türkiye özelinde hem de dünya genelinde tezahürü ise şiddetin her türün sistematikleşmesi yaygınlaşması ve hayatın tek gerçeği olarak topluma dayatılmasıdır. Evrensel Beyannamesi kabul edilişinin 70’inci yılında insanlığın hazin bir şekilde karşı karşıya kaldığı bu krizden çıkmanın tek yolu ise yine Evrensel Beyanname nin içerdiği ilke ve değerlere sahip çıkarak kayıtsız şartsız yaşama geçirmektir” değerlendirmesinde bulundu. Fatma Karabacak
BM, sorunları
çözmede etkin olamıyor
“Evrensel Beyanname de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır” diyen Yergün, “İnsanların ırkından, renginden, cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, dilinden din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinde siyasi vicdanı ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. Maalesef günümüzde Birleşmiş Milletler örgütü de varoluş gerekçesi ile çelişir bir biçimde hak ihlallerinin başka sebep olan savaşları ve iç savaşları, önlemede, sonlandırmadan mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır” eleştirisinde bulundu.
İlke ve değerlere
sahip çıkmak gerekiyor
Yergün, “Tüm dünyada insan haklarına dayalı bir ortak yaşam ideali, ekonomik, kültürel, dinsel, etnik ve her türden “savaş” gerekçesiyle yaşanan küresel çapta olağanüstü hal rejimleriyle büyük bir tehdit altındadır. Söz konusu ideal, ikili ticari ve uluslararası bölgesel çıkar anlaşmalarına kurban ediliyor Aslında karşı karşıya olan büyük bir insanlık krizidir. Bu krizin hem Türkiye özelinde hem de dünya genelinde tezahürü ise şiddetin her türün sistematikleşmesi yaygınlaşması ve hayatın tek gerçeği olarak topluma dayatılmasıdır. Evrensel Beyannamesi kabul edilişinin 70’inci yılında insanlığın hazin bir şekilde karşı karşıya kaldığı bu krizden çıkmanın tek yolu ise yine Evrensel Beyanname nin içerdiği ilke ve değerlere sahip çıkarak kayıtsız şartsız yaşama geçirmektir” değerlendirmesinde bulundu. Fatma Karabacak