Kadın mühendisler mesleklerindeki cinsiyetçi uygulamaları kabul etmediklerini ve bu bilim dışı anlayışla mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti. ‘Erkek mesleği’ yaklaşımını bilim dışı bir anlayışı kabul etmiyoruz
Kadınlar çalışma hayatında cinsiyetçi uygulamalara karşı mücadele ederken, bazı meslek gruplarında ise bu cinsiyetçi uygulamalar ve cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele sürüyor. Bu meslek gruplarından biri de mühendislik. Mühendislik bölümünde eğitim hayatındaki ayrımcılık çalışma hayatında devam ediyor mu diye görüştüğümüz kadın mühendisler, çalışma koşulların erkeklere göre düzenlendiğini, terfi ayrımcılığı gibi cinsiyetçi ayrımcılığa maruz kaldıklarını ve ilk kriz anında işten çıkarılan kesim olduklarını dile getirdi.
Kız çocukları teknik
bölümlere yönlendirilmiyor
Gaziantep Şehitkamil Belediyesi İmar Ve Şehircilik Müdürlük görevinde yer alan ve İnşaat Mühendisler Odası yönetim kurulu üyesi ayrıca 46. Dönem Genel Merkez Kadın İnşaat Mühendis Komisyonu Üyesi olan Dilara Bacaksız, meslek hayatına şantiye şefi olarak başladığını söyledi. Kadın mühendislerin eğitim hayatlarında maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığının çalışma hayatında da devam ettiğine dikkat çeken Bacaksız, “Kız öğrencilerin, yükseköğrenim tercihlerinde kadın meslekleri olarak nitelendirilen öğretmenlik ve hemşirelik gibi meslekleri tercih etmeleri ön plana çıkarken, bilgi, uzay teknolojisi, inşaat mühendisliği, elektrik mühendisliği gibi teknik bölümlere daha az yönlendiriliyor” ifadelerinde bulundu.
Bacaksız, “İnşaat mühendisliği mesleğini fiziksel güçle ilişkilendirerek ‘erkek mesleği’ ilan eden bilim dışı bir anlayışı asla kabul etmiyor, yetenek, beceri, donanım, eğitim ve üretebilme kabiliyetiyle şekillenen mesleğimizin tüm çalışma alanlarında kendini gösteren cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadeleyi sürdürmeye kadın mühendis olarak devam edeceğim” dedi.
‘Kadınlar çalışma hayatında terfi
ayrımcılığına maruz kalıyor’
Yüksek orandaki genç işsizliğin kadın mühendis adaylarını mağdur ettiğine değinen Bacaksız, “Henüz meslek yaşamlarının başında karşılaştıkları bu olumsuz durum, onları hem mesleklerini uygulama pratiklerine hem de çalışma yaşamlarına karşı antipati oluşturacak bir duruma itiyor. Bu durum çalışma imkanı olarak ne yazık ki meslek dışı alanlara yönelmelerine neden oluyor. Üniversite mezunu/istihdam dengesi kurulmaksızın açılan İnşaat Mühendisliği eğitimi veren bölümlerin çokluğu genç mezun arkadaşlarımızın karşısına böyle bir olumsuzluk olarak çıkıyor. İşten çıkarılmalarda; aile reisinin erkek olarak düşünülmesi ve evi geçindirme rolünün erkeğin görevi olarak görülmesi gibi birçok nedenlerle, ekonomik kriz dönemlerinde öncelikli olarak kadın çalışanlar çıkarılıyor. Bugün kadınların sosyal ve ekonomik yaşamda rolleri artmış olmasına rağmen, üst yönetim kademelerine erkekler kadar ulaşamadıkları ve terfi ayrımcılığına maruz kaldıkları görülmektedir” şeklinde konuştu.
‘Kadın mühendislerin en büyük sorunu
erkeklere göre düzenlen çalışma koşulları’
“İnşaat sektöründe çalışan kadın mühendislerin şantiyedeki iş yaşamları oldukça güç” diyen Bacaksız, “Her şeyden önce minimum konfor alanına sahibiz” dedi. Kadın mühendislerin çalışma koşulların nasıl olduğuna ve bu koşulların çalışma hayatlarını nasıl etkilediğine değinen Bacaksız, “Sahada çalışan kadın mühendislerimizin en büyük sorunu çalışma koşullarının erkeklere göre düzenlenmesi, sahada tuvalet gibi basit insani ihtiyaçların bile karşılanmadığı şantiyelerin olduğu, yaşadığımız süreçte önümüze sorun olarak çıkmaktadır. Çok yoğun bir çalışma süreci gerektiren inşaat sektöründe şantiyede olmak neredeyse 7/24 çalışmayı gerektiriyor. Bu derece yoğun ve yorucu bir çalışma temposu hamile bir kadın için pek de sağlıklı olmuyor. Bu noktada meslektaşlarımız kadın inşaat mühendisi olmak ve anne olmak arasında bir seçim yapmak noktasına gelebiliyor “dedi.
‘Kadınlar, ev içindeki teknik ya da
mekanik işlerden uzak kalıyor’
Kadınların çifte emek harcadığına dikkat çeken Bacaksız,“ Farklı projeler için bir şehirden başka bir şehre gitmek zorunda olan, gittiği şehirde de bir süre kalması gereken kadın mühendislerin çocuklarının bakımı konusunda kaygı yaşamaları, bu konuda çalışma ve aile hayatı arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaları olası bir durum haline gelebiliyor. Yani anlaşılan işimiz zor, ama çözümlenemez değil. Günlük hayatta bile kadınların evin içindeki teknik ya da mekanik işlerden uzak kaldığı bir gerçektir. Örneğin, bir ampul takmak, conta değiştirmek, vida sıkmak gibi basit işlerin büyük bir çoğunlukla erkek eliyle halledildiğini gözlemliyoruz. Bu konularda kendimizi geliştirip algıyı değiştirmemiz gerekmektedir” ifadesini kullandı.
‘Kadın sorununu çözecek anahtar
yine biz kadınların elinde’
Bacaksız son olarak şunları söyledi: “Kadınlara yönelik taciz, psikolojik ve fiziksel şiddet, ülkemizin maalesef ki önüne geçilemeyen, kanayan yarasıdır. Son dönemlerde artan kadına şiddet olayları hepimizi ürkütüyor, ancak kadın sorununu çözecek anahtar yine biz kadınların elinde. Her platformda bir araya gelerek biz bize, kadın kadına destek olabilir, kucak açabilir, sorunların çözümü noktasında neler üretebiliriz bunları tartışabiliriz. Sorunu yaşamadan önce önlem almada çözüm odaklı çalışmalar yapmalıyız. Kadınlar için etkin koruma yapıp, ceza sisteminin etkinleştirilmesi ve adaletin sağlanmasını, kadınların güçlendirilmesi için gerekli her türlü önlemin alınmasını istiyoruz.”
‘Toplumumuzda profesyonel meslekler
eril niteliklerle özdeşleşmiştir’
Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İslim Arıkan ise şunları söyledi: “Kadın-erkek ayrımının en çok ön plana çıktığı mesleklerden biri maalesef mühendislik. Biz kadınlar olarak bunu bilgi ile yenmeye çalışıyoruz. Bu konuda yapılan araştırmalara göre; Mühendisliğin erkekler için saygın bir meslek olarak kabul edilmesinde, 1965 ve sonrasında ülkemizde erkek mühendislerin politikada yükselişi etken olmuş, kadınlar için ise alışılmadık bir alan olarak algılanmıştır. Aslında tarihsel sürecin yarattığı olumsuzlukları mesleğimiz yaşamıştır. Kadın mühendislerin ilerleme süreçleri teknoloji ile birlikte hız kazanmıştır. Toplumumuzda profesyonel meslekler eril niteliklerle özdeşleşmiştir. Bu anlayış ancak akademik, siyaset, sanat, spor alanlarında başarılar elde etmiş kadınlarımızın sayılarının artması ile değişmektedir.” Esra Aydın
Kadınlar çalışma hayatında cinsiyetçi uygulamalara karşı mücadele ederken, bazı meslek gruplarında ise bu cinsiyetçi uygulamalar ve cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele sürüyor. Bu meslek gruplarından biri de mühendislik. Mühendislik bölümünde eğitim hayatındaki ayrımcılık çalışma hayatında devam ediyor mu diye görüştüğümüz kadın mühendisler, çalışma koşulların erkeklere göre düzenlendiğini, terfi ayrımcılığı gibi cinsiyetçi ayrımcılığa maruz kaldıklarını ve ilk kriz anında işten çıkarılan kesim olduklarını dile getirdi.
Kız çocukları teknik
bölümlere yönlendirilmiyor
Gaziantep Şehitkamil Belediyesi İmar Ve Şehircilik Müdürlük görevinde yer alan ve İnşaat Mühendisler Odası yönetim kurulu üyesi ayrıca 46. Dönem Genel Merkez Kadın İnşaat Mühendis Komisyonu Üyesi olan Dilara Bacaksız, meslek hayatına şantiye şefi olarak başladığını söyledi. Kadın mühendislerin eğitim hayatlarında maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığının çalışma hayatında da devam ettiğine dikkat çeken Bacaksız, “Kız öğrencilerin, yükseköğrenim tercihlerinde kadın meslekleri olarak nitelendirilen öğretmenlik ve hemşirelik gibi meslekleri tercih etmeleri ön plana çıkarken, bilgi, uzay teknolojisi, inşaat mühendisliği, elektrik mühendisliği gibi teknik bölümlere daha az yönlendiriliyor” ifadelerinde bulundu.
Bacaksız, “İnşaat mühendisliği mesleğini fiziksel güçle ilişkilendirerek ‘erkek mesleği’ ilan eden bilim dışı bir anlayışı asla kabul etmiyor, yetenek, beceri, donanım, eğitim ve üretebilme kabiliyetiyle şekillenen mesleğimizin tüm çalışma alanlarında kendini gösteren cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadeleyi sürdürmeye kadın mühendis olarak devam edeceğim” dedi.
‘Kadınlar çalışma hayatında terfi
ayrımcılığına maruz kalıyor’
Yüksek orandaki genç işsizliğin kadın mühendis adaylarını mağdur ettiğine değinen Bacaksız, “Henüz meslek yaşamlarının başında karşılaştıkları bu olumsuz durum, onları hem mesleklerini uygulama pratiklerine hem de çalışma yaşamlarına karşı antipati oluşturacak bir duruma itiyor. Bu durum çalışma imkanı olarak ne yazık ki meslek dışı alanlara yönelmelerine neden oluyor. Üniversite mezunu/istihdam dengesi kurulmaksızın açılan İnşaat Mühendisliği eğitimi veren bölümlerin çokluğu genç mezun arkadaşlarımızın karşısına böyle bir olumsuzluk olarak çıkıyor. İşten çıkarılmalarda; aile reisinin erkek olarak düşünülmesi ve evi geçindirme rolünün erkeğin görevi olarak görülmesi gibi birçok nedenlerle, ekonomik kriz dönemlerinde öncelikli olarak kadın çalışanlar çıkarılıyor. Bugün kadınların sosyal ve ekonomik yaşamda rolleri artmış olmasına rağmen, üst yönetim kademelerine erkekler kadar ulaşamadıkları ve terfi ayrımcılığına maruz kaldıkları görülmektedir” şeklinde konuştu.
‘Kadın mühendislerin en büyük sorunu
erkeklere göre düzenlen çalışma koşulları’
“İnşaat sektöründe çalışan kadın mühendislerin şantiyedeki iş yaşamları oldukça güç” diyen Bacaksız, “Her şeyden önce minimum konfor alanına sahibiz” dedi. Kadın mühendislerin çalışma koşulların nasıl olduğuna ve bu koşulların çalışma hayatlarını nasıl etkilediğine değinen Bacaksız, “Sahada çalışan kadın mühendislerimizin en büyük sorunu çalışma koşullarının erkeklere göre düzenlenmesi, sahada tuvalet gibi basit insani ihtiyaçların bile karşılanmadığı şantiyelerin olduğu, yaşadığımız süreçte önümüze sorun olarak çıkmaktadır. Çok yoğun bir çalışma süreci gerektiren inşaat sektöründe şantiyede olmak neredeyse 7/24 çalışmayı gerektiriyor. Bu derece yoğun ve yorucu bir çalışma temposu hamile bir kadın için pek de sağlıklı olmuyor. Bu noktada meslektaşlarımız kadın inşaat mühendisi olmak ve anne olmak arasında bir seçim yapmak noktasına gelebiliyor “dedi.
‘Kadınlar, ev içindeki teknik ya da
mekanik işlerden uzak kalıyor’
Kadınların çifte emek harcadığına dikkat çeken Bacaksız,“ Farklı projeler için bir şehirden başka bir şehre gitmek zorunda olan, gittiği şehirde de bir süre kalması gereken kadın mühendislerin çocuklarının bakımı konusunda kaygı yaşamaları, bu konuda çalışma ve aile hayatı arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaları olası bir durum haline gelebiliyor. Yani anlaşılan işimiz zor, ama çözümlenemez değil. Günlük hayatta bile kadınların evin içindeki teknik ya da mekanik işlerden uzak kaldığı bir gerçektir. Örneğin, bir ampul takmak, conta değiştirmek, vida sıkmak gibi basit işlerin büyük bir çoğunlukla erkek eliyle halledildiğini gözlemliyoruz. Bu konularda kendimizi geliştirip algıyı değiştirmemiz gerekmektedir” ifadesini kullandı.
‘Kadın sorununu çözecek anahtar
yine biz kadınların elinde’
Bacaksız son olarak şunları söyledi: “Kadınlara yönelik taciz, psikolojik ve fiziksel şiddet, ülkemizin maalesef ki önüne geçilemeyen, kanayan yarasıdır. Son dönemlerde artan kadına şiddet olayları hepimizi ürkütüyor, ancak kadın sorununu çözecek anahtar yine biz kadınların elinde. Her platformda bir araya gelerek biz bize, kadın kadına destek olabilir, kucak açabilir, sorunların çözümü noktasında neler üretebiliriz bunları tartışabiliriz. Sorunu yaşamadan önce önlem almada çözüm odaklı çalışmalar yapmalıyız. Kadınlar için etkin koruma yapıp, ceza sisteminin etkinleştirilmesi ve adaletin sağlanmasını, kadınların güçlendirilmesi için gerekli her türlü önlemin alınmasını istiyoruz.”
‘Toplumumuzda profesyonel meslekler
eril niteliklerle özdeşleşmiştir’
Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İslim Arıkan ise şunları söyledi: “Kadın-erkek ayrımının en çok ön plana çıktığı mesleklerden biri maalesef mühendislik. Biz kadınlar olarak bunu bilgi ile yenmeye çalışıyoruz. Bu konuda yapılan araştırmalara göre; Mühendisliğin erkekler için saygın bir meslek olarak kabul edilmesinde, 1965 ve sonrasında ülkemizde erkek mühendislerin politikada yükselişi etken olmuş, kadınlar için ise alışılmadık bir alan olarak algılanmıştır. Aslında tarihsel sürecin yarattığı olumsuzlukları mesleğimiz yaşamıştır. Kadın mühendislerin ilerleme süreçleri teknoloji ile birlikte hız kazanmıştır. Toplumumuzda profesyonel meslekler eril niteliklerle özdeşleşmiştir. Bu anlayış ancak akademik, siyaset, sanat, spor alanlarında başarılar elde etmiş kadınlarımızın sayılarının artması ile değişmektedir.” Esra Aydın