Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, gazetemize yaptığı açıklamada, “Türkiye de tarım ve gıda rejimi konusunda son dönemlerde yaşanan istikrarsızlıklar, gıda fiyatlarındaki artış bize gösteriyor ki, ülkemizin makro gıda tarım ve hayvancılık politikası çökmüş durumda. Patates, soğan havuç, fasulye gibi temel gıda madde fiyatlarında meydana gelen durdurulamaz artışlar vatandaşın alım gücünü giderek zora sokmuştur” dedi.
Yıllık enflasyon
oranları yüzde 14’lerde
İthal üründe TL’nin erimesinden kaynaklı vatandaşın alım gücünün büyük oranda düştüğünü ifade eden Aydın, “Yerli ürünlerin fiyatlarının yükselmesiyle açlık sınırına gelmeye başlamıştır. TÜİK verilerine göre 2018 Mayıs ayında gıda maddelerinde bir önceki yıla göre yüzde 12.15 artış gerçekleşmiştir. Çok değil bir kaç yıl önce pazar arabalarını yarı fiyatına dolduran milletimiz; bu gün temel protein, vitamin ve karbonhidrat kaynaklarını temin etmekte fakirleşmektedir. İşlenmiş gıdalarda ise ithalata bağımlılığımız nedeniyle yıllık enflasyon oranları yüzde 14’leri bulmaktadır. Türk lirasındaki erimeyle açıklanamayacak bir gıda enflasyonu yaşıyoruz ve mevcut gıda politikaları iyiye gideceğimiz konusunda hiç bir emare göstermiyor” şeklinde açıklamada bulundu.
Küresel açlık bir milyar
insanı etkilemektedir
Küresel açlığın 1 milyar insanı etkilediğini vurgulayan Aydın, Birleşmiş Milletlerin 2030 yılına kadar sıfır açlık/zero hunger hedefini Gıda Mühendisleri Odası olarak önemsediklerini ve ülkemizin sıfır açlık hedefi ile ilgili iktisadi ve sosyal politikalarını yakından takip ettiklerine dikkat çekerken, “Sosyal yardımlar açlıkla mücadelede çok önemli fakat sosyal yardımların en büyük handikapı sürdürülebilirlik. Türkiye sürdürülebilir bir kırsal kalkınmaya acilen ihtiyaç duymaktadır. Bu program yerli üreticinin küresel rekabet ortamında boğulmadığı, ülkemizin doğal ve endüstriyel kaynaklarını etkin bir şekilde kullandığı, gıda tarım ve hayvancılıkta ithal ikameci tehditlerin yerini yerli ürünlerin korunmasında konservatif ve kararlı olunmasından geçtiğini düşünüyorum. Yani patates fiyatlarının artışına kızıp, patatesi ithal edeceğiz derseniz tarımı kalkındıramazsınız. Et ürünlerinin fiyatını düşüremeyip, çiftçinin maliyetlerini azaltmak yerine yabancılardan et alırsanız. Çiftçi Mehmet amcayı köyden kaçırırsınız” uyarısında bulundu.
Türkiye’nin iktisadi kalkınmasının
tek yolu gıda egemenliğidir
Türkiye’nin Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: “Nitekim de böyle oldu 2000 yılında kırsal alanda yaşayan çiftçilerin oranı yüzde 35,3 iken günümüzde bu oran yüzde 20’lere düştü. Türkiye’nin ve gelişmekte olan diğer ülkelerin iktisadi kalkınmasının tek yolu gıda egemenliğidir. Gıda egemenliği ülkemizde gıda ile ilgili alınan kararlara çiftçinin, işçi örgütlerinin, TMMOB, Odalar ve borsaların etkin katılarak alınmasıdır. Ülkenin gıda politikalarının büyük şirketler ve sermayelere bırakılması bu ülkeye yapılmış en büyük ihanettir. Yerli ve milli ürünlerimizin uluslararası pazarda marka değeri haline gelmesi gerekir. İşlenmiş tarım ve gıda ürünlerinde ithalatçı pozisyondan bir an önce çıkmamız gerekir. Uluslararası sermaye bizim tarlamızda yetişen patatesi alıp, işleyip tekrar bize 10 katına satıyorsa bu işe dur demektir.” Hüseyin Karataş
Yıllık enflasyon
oranları yüzde 14’lerde
İthal üründe TL’nin erimesinden kaynaklı vatandaşın alım gücünün büyük oranda düştüğünü ifade eden Aydın, “Yerli ürünlerin fiyatlarının yükselmesiyle açlık sınırına gelmeye başlamıştır. TÜİK verilerine göre 2018 Mayıs ayında gıda maddelerinde bir önceki yıla göre yüzde 12.15 artış gerçekleşmiştir. Çok değil bir kaç yıl önce pazar arabalarını yarı fiyatına dolduran milletimiz; bu gün temel protein, vitamin ve karbonhidrat kaynaklarını temin etmekte fakirleşmektedir. İşlenmiş gıdalarda ise ithalata bağımlılığımız nedeniyle yıllık enflasyon oranları yüzde 14’leri bulmaktadır. Türk lirasındaki erimeyle açıklanamayacak bir gıda enflasyonu yaşıyoruz ve mevcut gıda politikaları iyiye gideceğimiz konusunda hiç bir emare göstermiyor” şeklinde açıklamada bulundu.
Küresel açlık bir milyar
insanı etkilemektedir
Küresel açlığın 1 milyar insanı etkilediğini vurgulayan Aydın, Birleşmiş Milletlerin 2030 yılına kadar sıfır açlık/zero hunger hedefini Gıda Mühendisleri Odası olarak önemsediklerini ve ülkemizin sıfır açlık hedefi ile ilgili iktisadi ve sosyal politikalarını yakından takip ettiklerine dikkat çekerken, “Sosyal yardımlar açlıkla mücadelede çok önemli fakat sosyal yardımların en büyük handikapı sürdürülebilirlik. Türkiye sürdürülebilir bir kırsal kalkınmaya acilen ihtiyaç duymaktadır. Bu program yerli üreticinin küresel rekabet ortamında boğulmadığı, ülkemizin doğal ve endüstriyel kaynaklarını etkin bir şekilde kullandığı, gıda tarım ve hayvancılıkta ithal ikameci tehditlerin yerini yerli ürünlerin korunmasında konservatif ve kararlı olunmasından geçtiğini düşünüyorum. Yani patates fiyatlarının artışına kızıp, patatesi ithal edeceğiz derseniz tarımı kalkındıramazsınız. Et ürünlerinin fiyatını düşüremeyip, çiftçinin maliyetlerini azaltmak yerine yabancılardan et alırsanız. Çiftçi Mehmet amcayı köyden kaçırırsınız” uyarısında bulundu.
Türkiye’nin iktisadi kalkınmasının
tek yolu gıda egemenliğidir
Türkiye’nin Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: “Nitekim de böyle oldu 2000 yılında kırsal alanda yaşayan çiftçilerin oranı yüzde 35,3 iken günümüzde bu oran yüzde 20’lere düştü. Türkiye’nin ve gelişmekte olan diğer ülkelerin iktisadi kalkınmasının tek yolu gıda egemenliğidir. Gıda egemenliği ülkemizde gıda ile ilgili alınan kararlara çiftçinin, işçi örgütlerinin, TMMOB, Odalar ve borsaların etkin katılarak alınmasıdır. Ülkenin gıda politikalarının büyük şirketler ve sermayelere bırakılması bu ülkeye yapılmış en büyük ihanettir. Yerli ve milli ürünlerimizin uluslararası pazarda marka değeri haline gelmesi gerekir. İşlenmiş tarım ve gıda ürünlerinde ithalatçı pozisyondan bir an önce çıkmamız gerekir. Uluslararası sermaye bizim tarlamızda yetişen patatesi alıp, işleyip tekrar bize 10 katına satıyorsa bu işe dur demektir.” Hüseyin Karataş