Özel harekatçı 101 günü anlattı, Can’ın sözlerinden operasyonu MİT’in yapmadığı ortaya çıktı
Musul’da 101 gün süren esaretin ardından MİT’in operasyonu ile Türkiye’ye getirilen Musul Konsolosluğu görevlilerinden Özel Harekatçı Veysel Can’ın evinde bayram sevinci yaşandı.
3 kız çocuk babası Veysel Can (49) Musul’a gittiklerinde olayların başladığını ifade ett. Can’ın anlatımları, operasyonu MİT’in gerçekleştirmediğini ortaya koydu.
IŞİD komutanlarının, serbest bırakılmalarından 10 günce yanlarına gelerek, "Yarın sizi Türkiye'ye göndereceğiz" dediğini söyleyen Veysel Can, "Biz buna inanmadık çünkü daha önce de bırakacağız dediler, fakat bırakmadılar. Çok yalan söylüyorlardı. Zaten dedikleri gibi ertesi günde bırakmadılar. Sonra serbest bırakılacağımız gün gelerek bize hazırlanmamızı söylediler. Biz hazırlandık otobüse bindik. Yine başka bir yere transfer ediliyoruz diye düşünüyorduk. Sonra yanımıza onların Musul Valisi dediği kişi geldi. Anlaşmanın sağlandığını ve Türkiye'ye gönderileceğimiz söyledi. Biz yine inanamamıştık. Otobüslerle Suriye'nin içinden geçerek Rakka'ya, sonra Telabyad'a geldik. Biz burada kalacağız diye düşünüyorduk. Sonra Akçakale sınırına geldik. Burada Türkiye'ye gireceğimize inandık. MİT'e haber vermedikleri için 4 saat sınırda bekledik. Geçen süreden sonra Türk görevliler geldi, "Belgeleri imzalayıp sizi sayarak teslim alacağız" dedi. Sonra biz teslim aldılar sınırı geçerken bazı arkadaşlarımız Türk bayrağının yanından geçerken çığlıklarla ağlamaya başladı. Bizi MİT Bölge Müdürlüğü'ne götürdüler. Burada ailelerimizle ilk defa telefon görüşmesi yaptık" dedi.
Can yaşananları, “Gittiğimizde orada patlamalar devam ediyordu. Irak tarafından daha önceden onların liderleri vurulmuş ve Musul’da bildiri dağıtarak Musul’u kan gölüne çevireceklerini duyurmuşlardı. Konsolosluğun hemen karşısında Irak’a ait operasyon birliği vardı. Bazı arkadaşlar orada 14 bin askerin olduğunu söylüyorlardı. Ama ne yazık ki asker çatışmadı. Bizi orada bırakıp gittiler. Bizim dış korumamızı almadılar. Konsolosluğun kapılarına 3 tane patlayıcı yüklü araç yanaştırdılar. Her araçta sanırım yaklaşık 500 kilonun üzerinde patlayıcı vardı. Daha sonra bize seslendiler ve 10 dakika içinde kapıları açmamızı söylediler. Konsolosluğun etrafında tahminim yaklaşık 900 kişi vardı. Tabi onların elinde tank, havan topu gibi ağır silahlar vardı. Bizden sayı ve silah olarak çok daha güçlüydüler Karşı koymamız mümkün değildi. Bizim konsolos bu arada Ankara ile görüştü. O zaman Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanıyken onunla görüştü. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu talimatıyla çatışmaya girilmedi. Biz de karşı koymadık” diye anlattı.
Kaçırıldıktan sonra herhangi bir işkence veya kötü muamele görmediklerini belirten Can, “Bizi aldıktan sonra bir eve götürdüler. Orada 8 yer değiştik. Yer değiştirmeleri genelde gece yapıyorlardı. Bize hazırlanın gideceğiz diyorlardı. Şehir içinde yer değişikliği yapıyorduk. Hiç Musul’un dışına çıkmadık. Gece Akçakale sınırına geldik. Arkadaş bizi teslim alırken sayarak alacağını söyledi. Onların bölgesine bu arada MİT’e ait arabalar geldi. Araçlara bindik biz o arada araçlara bindikten sonra rahatladık. Sevinçten gözyaşı döken arkadaşlarımız da oldu. Özellikle Akçakale’nin yazılarını gördükten sonra iyice rahatladık. Sonra Başbakanımız Azerbaycan’dan Şanlıurfa’ya geldi. Kendi uçağıyla bizi Ankara’ya getirdi. Devletimiz bizi oradan almak için her türlü fedakarlığı yaptı” diye konuştu.
Eşi Melek Can ise, olayı ilk duyduklarında büyük bir şok yaşadıklarını anlatarak, “Ama ben ilk duyduğumda eşimin eve geleceği inancını hiç yitirmedim. Bu bir süreç dedim. Bu sürede devlet büyüklerimiz bizi hiç yalnız bırakmadı. Özellikle, İl Emniyet Müdürümüz, Özel Hareket Daire Başkanımız, Özel Harekat Gaziantep Şube Müdürümüz, il müftümüz, kaymakamız, Şahinbey Belediye Başkanımız bize gidip geldiler ve yalnız bırakmadılar. Özel Hareket Daire Başkanımız bizi özellikle hiç yalnız bırakmadı. Şube müdürümüz hasta çocuğumuz için ne zaman bir şey lazım olsaydı hemen yardımcı oluyordu. Televizyonu açtım kurtulduklarını gördüğümde sevinç çığlıkları attım kapıyı açıp apartman içinde bağırdım. Ben bu sevinci hiç unutamıyorum. Bazen evde olduğuna bile gerçekten mi geldi mi diyorum. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımız, MİT Müsteşarı ve MİT’teki arkadaşlar her türlü fedakarlığı yaptı. Allah hepsinden razı olsun” dedi.İHA
Musul’da 101 gün süren esaretin ardından MİT’in operasyonu ile Türkiye’ye getirilen Musul Konsolosluğu görevlilerinden Özel Harekatçı Veysel Can’ın evinde bayram sevinci yaşandı.
3 kız çocuk babası Veysel Can (49) Musul’a gittiklerinde olayların başladığını ifade ett. Can’ın anlatımları, operasyonu MİT’in gerçekleştirmediğini ortaya koydu.
IŞİD komutanlarının, serbest bırakılmalarından 10 günce yanlarına gelerek, "Yarın sizi Türkiye'ye göndereceğiz" dediğini söyleyen Veysel Can, "Biz buna inanmadık çünkü daha önce de bırakacağız dediler, fakat bırakmadılar. Çok yalan söylüyorlardı. Zaten dedikleri gibi ertesi günde bırakmadılar. Sonra serbest bırakılacağımız gün gelerek bize hazırlanmamızı söylediler. Biz hazırlandık otobüse bindik. Yine başka bir yere transfer ediliyoruz diye düşünüyorduk. Sonra yanımıza onların Musul Valisi dediği kişi geldi. Anlaşmanın sağlandığını ve Türkiye'ye gönderileceğimiz söyledi. Biz yine inanamamıştık. Otobüslerle Suriye'nin içinden geçerek Rakka'ya, sonra Telabyad'a geldik. Biz burada kalacağız diye düşünüyorduk. Sonra Akçakale sınırına geldik. Burada Türkiye'ye gireceğimize inandık. MİT'e haber vermedikleri için 4 saat sınırda bekledik. Geçen süreden sonra Türk görevliler geldi, "Belgeleri imzalayıp sizi sayarak teslim alacağız" dedi. Sonra biz teslim aldılar sınırı geçerken bazı arkadaşlarımız Türk bayrağının yanından geçerken çığlıklarla ağlamaya başladı. Bizi MİT Bölge Müdürlüğü'ne götürdüler. Burada ailelerimizle ilk defa telefon görüşmesi yaptık" dedi.
Can yaşananları, “Gittiğimizde orada patlamalar devam ediyordu. Irak tarafından daha önceden onların liderleri vurulmuş ve Musul’da bildiri dağıtarak Musul’u kan gölüne çevireceklerini duyurmuşlardı. Konsolosluğun hemen karşısında Irak’a ait operasyon birliği vardı. Bazı arkadaşlar orada 14 bin askerin olduğunu söylüyorlardı. Ama ne yazık ki asker çatışmadı. Bizi orada bırakıp gittiler. Bizim dış korumamızı almadılar. Konsolosluğun kapılarına 3 tane patlayıcı yüklü araç yanaştırdılar. Her araçta sanırım yaklaşık 500 kilonun üzerinde patlayıcı vardı. Daha sonra bize seslendiler ve 10 dakika içinde kapıları açmamızı söylediler. Konsolosluğun etrafında tahminim yaklaşık 900 kişi vardı. Tabi onların elinde tank, havan topu gibi ağır silahlar vardı. Bizden sayı ve silah olarak çok daha güçlüydüler Karşı koymamız mümkün değildi. Bizim konsolos bu arada Ankara ile görüştü. O zaman Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanıyken onunla görüştü. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu talimatıyla çatışmaya girilmedi. Biz de karşı koymadık” diye anlattı.
Kaçırıldıktan sonra herhangi bir işkence veya kötü muamele görmediklerini belirten Can, “Bizi aldıktan sonra bir eve götürdüler. Orada 8 yer değiştik. Yer değiştirmeleri genelde gece yapıyorlardı. Bize hazırlanın gideceğiz diyorlardı. Şehir içinde yer değişikliği yapıyorduk. Hiç Musul’un dışına çıkmadık. Gece Akçakale sınırına geldik. Arkadaş bizi teslim alırken sayarak alacağını söyledi. Onların bölgesine bu arada MİT’e ait arabalar geldi. Araçlara bindik biz o arada araçlara bindikten sonra rahatladık. Sevinçten gözyaşı döken arkadaşlarımız da oldu. Özellikle Akçakale’nin yazılarını gördükten sonra iyice rahatladık. Sonra Başbakanımız Azerbaycan’dan Şanlıurfa’ya geldi. Kendi uçağıyla bizi Ankara’ya getirdi. Devletimiz bizi oradan almak için her türlü fedakarlığı yaptı” diye konuştu.
Eşi Melek Can ise, olayı ilk duyduklarında büyük bir şok yaşadıklarını anlatarak, “Ama ben ilk duyduğumda eşimin eve geleceği inancını hiç yitirmedim. Bu bir süreç dedim. Bu sürede devlet büyüklerimiz bizi hiç yalnız bırakmadı. Özellikle, İl Emniyet Müdürümüz, Özel Hareket Daire Başkanımız, Özel Harekat Gaziantep Şube Müdürümüz, il müftümüz, kaymakamız, Şahinbey Belediye Başkanımız bize gidip geldiler ve yalnız bırakmadılar. Özel Hareket Daire Başkanımız bizi özellikle hiç yalnız bırakmadı. Şube müdürümüz hasta çocuğumuz için ne zaman bir şey lazım olsaydı hemen yardımcı oluyordu. Televizyonu açtım kurtulduklarını gördüğümde sevinç çığlıkları attım kapıyı açıp apartman içinde bağırdım. Ben bu sevinci hiç unutamıyorum. Bazen evde olduğuna bile gerçekten mi geldi mi diyorum. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımız, MİT Müsteşarı ve MİT’teki arkadaşlar her türlü fedakarlığı yaptı. Allah hepsinden razı olsun” dedi.İHA