‘Cumhuriyet savcıları, öldürmeye teşebbüs vakalarını kasten yaralama olarak ele alıp iddianame hazırlıyor’
Gaziantep Barosu avukatlarından kayıtlı Aysu Berfin Çelik, kadınları koruyan yasaların uygulanmadığını ve iddianamelerin yumuşatılarak, “kasten yaralama” olarak hazırlandığına dikkat çekti.
Türkiye’de son dönemlerde artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddeti, Gaziantep Barosu avukatlarından Aysu Berfin Çelik ile konuştuk. İstanbul Sözleşmesini, 6284 Kanunu’nu, kadın cinayetlerinin adliye koridorlarına nasıl yansıdığını değerlendiren Çelik, Türkiye’de yasaların ve kanunların uygulamada yetersiz olduğunu belirtirken, kadın cinayetlerini işleyen faile iyi hal indirimi uygulanmasından yakındı ve yargı organlarının, keyfi şekilde şiddet uygulayanları tutuksuz yargıladığını dile getirdi.
Türkiye’de son zamanlarda gündem olan İstanbul Sözleşmesi’nin şiddete maruz kalan kadınları ve LGBTİ bireyleri de kapsadığını belirten Aysu Berfin Çelik, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlar ile Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi’dir. 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Anayasanın madde 90’a göre İstanbul Sözleşmesi kanun niteliğindedir. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete yönelik olarak şiddeti önleme, kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretme konusunda taraf devletlere bağlayıcı yükümlülükler getirir. Taraf devletler sözleşmeyi uygularken toplumsal cinsiyet bakış açısına yer vermeyi, kadın ve erkek eşitliğini ve kadınları güçlendirecek politikalar geliştirip uygulamayı taahhüt etmişlerdir. Ayrıca sözleşmeye göre kadın tanımı, 18 yaş altı kız çocuklarını da kapsar” ifadelerini kullandı.
‘6284 Sayılı Kanun, şiddete uğrayan kadın, çocuk
ve aile bireylerinin korunmasını amaçlıyor’
Kadınların koruma kalkanı olan 6284 Sayılı Kanunu da Çelik şu şekilde anlattı:”6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amaçlanır.
Şiddet deyince aklımıza sadece fiziksel şiddet gelmemelidir. Psikolojik, ekonomik, cinsel ve ısrarlı takip(takıntılı davranışlar) vb. Şiddet gören veya tehdit altında olan kadınlar geçici koruma talep edebilirler. Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması istenebilir. Şiddet uygulayanın sizi rahatsız etmesini engellenmesini talep edebilirsiniz. Adresinizin gizlenmesini talep edebilirsiniz. Kimlik ve ilgili diğer bilgilerinizin değiştirilmesini talep edebilirsiniz. Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini talep edebilirsiniz. Geçici velayet ve geçici tedbir nafakası talep edebilirsiniz. Geçici maddi yardım talep edebilirsiniz. Oturduğunuz eve aile konutu şerhi konulmasını talep edebilirsiniz. Herhangi bir sağlık sigortasından yararlanmıyorsanız genel sağlık sigortasından yararlanmayı talep edebilirsiniz. Herhangi birinin şiddete maruz kaldığına tanık olursanız 6284 Sayılı Kanuna göre 155’i (polis imdat) arayarak şikayet ve ihbar etmeniz kanuni yükümlülüğünüzdür. Ayrıca 6284 Sayılı Kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç ve benzeri hiçbir ad altında masraf ödenmez.”
‘Kadın cinayetlerinin artmasında ataerkil
toplum yapısının büyük bir etkisi var’
Son zamanlarda artarak devam eden kadın cinayetlerini ve şiddeti ataerkil aile yapısına bağlayan Çelik, “Kadın cinayetlerinin artmasında ataerkil toplum yapısının büyük bir etkisi var. Toplumun cinsiyet eşitliğinin önemini kavraması gerekir. Namus gibi kültüre, dine, geleneğe dayanan kavramların şiddete gerekçe oluşturması ve bireysel silahlanmanın kolay olması şiddete eğilimi artırmaktadır. Öldürülen kadınların yüzde 49’u ateşli silahlarla öldürülmüştür. İstanbul sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun'un uygulamasındaki büyük yetersizlik ve hatalar kadın cinayetlerinin artmasında en büyük etkendir” dedi.
‘Yargı organları, keyfi şekilde şiddet
uygulayanları tutuksuz yargılıyor’
Çelik, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Kanun’un uygulanmasında aksaklıklar olduğunu vurgularken, “Devletin işleyen mekanizmaları kontrol edememesi ve yeterli imkanlar sağlamaması, örneğin; kolluk görevlilerinin kanunun gerekliliklerini yerine getirmemesi, inisiyatif kullanarak şiddet uygulayan kişinin ifadesini alıp işlem yapmak yerine şiddete uğrayan kadınla uzlaştırmaya çalışması dikkat çekici. Yargı organları, keyfi şekilde şiddet uygulayanları tutuksuz yargılıyor. Aile mahkemelerinin koruma tedbiri kararını ivedi almaması veya koruma kararları almak için 6284 Sayılı Kanuna aykırı şekilde ispat karinesi, şiddet mağduru kadınlara yükleniyor” şeklinde konuştu.
‘Baroların, STK’ların davalara katılma
talepleri gerekçesiz bir şekilde reddediliyor’
“Artarak devam eden kadın cinayetleri adliye koridorlarına nasıl yansıyor?” sorusunu Çelik şu şekilde yanıtladı: “Cumhuriyet savcıları iddianameleri yumuşatarak hazırlıyorlar. Ayrıca Cumhuriyet savcıları özellikle öldürmeye teşebbüs vakalarını kasten yaralama olarak ele alıp iddianame hazırlıyorlar. Hakimlerin iyi hal TCK 62’yi yanlış uygulamaları (kravat taktı diye iyi hal indirimi uygulamaları gibi ), hakimlerin haksız tahrik uygulamasını zorlamaları ( aldatma, kıskançlık gibi ) bu durumları haksız tahrik içine alıyor. Bazı avukatlar, sanıkların akıl sağlığının yerinde olmadığına dair rapor aldırarak, suçluları aklamaya çalışıyorlar. Baroların, STK’ların davalara katılma talepleri gerekçesiz bir şekilde reddediliyor.”
‘Şiddetin bahanesi olmaz
cinayetin hele hiç olmaz’
Türkiye ve Gaziantep’te şiddete maruz kalan kadınlara devletin belli haklar tanıdığına, ancak hakların yetersiz olduğuna değinen Aysu Berfin Çelik, “Kadınlar, koruma ve sığınma talep ettiği halde öldürülüyor. Bunun birçok nedeni var. Aile mahkemesi hakimlerinin ivedi bir şekilde karar verememesi, kanuni eksiklik olarak koruma kararlarının mağdura tebliğ edilmemesi, mağdurun adliyeye gelip öğrenmek zorunda kalması, 6284 Kanun’un uygulamasında kimlik değişimi, adres gizleme, maddi yardım, geçici nafaka uygulanmaması, geçici nafaka verilse bile miktarın çok düşük olması, sığınma evlerinin geçici çözüm olması gibi” dedi. Sığınma evlerinin gizli tutulmasına dikkat çeken Çelik, şiddete maruz kalan kadının çevre illerdeki sığınma evlerine gönderilmesi, devletin bu kadınlara iş ve maddi destek sağlaması gerektiğini belirtti. Esra Aydın
Gaziantep Barosu avukatlarından kayıtlı Aysu Berfin Çelik, kadınları koruyan yasaların uygulanmadığını ve iddianamelerin yumuşatılarak, “kasten yaralama” olarak hazırlandığına dikkat çekti.
Türkiye’de son dönemlerde artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddeti, Gaziantep Barosu avukatlarından Aysu Berfin Çelik ile konuştuk. İstanbul Sözleşmesini, 6284 Kanunu’nu, kadın cinayetlerinin adliye koridorlarına nasıl yansıdığını değerlendiren Çelik, Türkiye’de yasaların ve kanunların uygulamada yetersiz olduğunu belirtirken, kadın cinayetlerini işleyen faile iyi hal indirimi uygulanmasından yakındı ve yargı organlarının, keyfi şekilde şiddet uygulayanları tutuksuz yargıladığını dile getirdi.
Türkiye’de son zamanlarda gündem olan İstanbul Sözleşmesi’nin şiddete maruz kalan kadınları ve LGBTİ bireyleri de kapsadığını belirten Aysu Berfin Çelik, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlar ile Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi’dir. 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Anayasanın madde 90’a göre İstanbul Sözleşmesi kanun niteliğindedir. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete yönelik olarak şiddeti önleme, kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretme konusunda taraf devletlere bağlayıcı yükümlülükler getirir. Taraf devletler sözleşmeyi uygularken toplumsal cinsiyet bakış açısına yer vermeyi, kadın ve erkek eşitliğini ve kadınları güçlendirecek politikalar geliştirip uygulamayı taahhüt etmişlerdir. Ayrıca sözleşmeye göre kadın tanımı, 18 yaş altı kız çocuklarını da kapsar” ifadelerini kullandı.
‘6284 Sayılı Kanun, şiddete uğrayan kadın, çocuk
ve aile bireylerinin korunmasını amaçlıyor’
Kadınların koruma kalkanı olan 6284 Sayılı Kanunu da Çelik şu şekilde anlattı:”6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amaçlanır.
Şiddet deyince aklımıza sadece fiziksel şiddet gelmemelidir. Psikolojik, ekonomik, cinsel ve ısrarlı takip(takıntılı davranışlar) vb. Şiddet gören veya tehdit altında olan kadınlar geçici koruma talep edebilirler. Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması istenebilir. Şiddet uygulayanın sizi rahatsız etmesini engellenmesini talep edebilirsiniz. Adresinizin gizlenmesini talep edebilirsiniz. Kimlik ve ilgili diğer bilgilerinizin değiştirilmesini talep edebilirsiniz. Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini talep edebilirsiniz. Geçici velayet ve geçici tedbir nafakası talep edebilirsiniz. Geçici maddi yardım talep edebilirsiniz. Oturduğunuz eve aile konutu şerhi konulmasını talep edebilirsiniz. Herhangi bir sağlık sigortasından yararlanmıyorsanız genel sağlık sigortasından yararlanmayı talep edebilirsiniz. Herhangi birinin şiddete maruz kaldığına tanık olursanız 6284 Sayılı Kanuna göre 155’i (polis imdat) arayarak şikayet ve ihbar etmeniz kanuni yükümlülüğünüzdür. Ayrıca 6284 Sayılı Kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç ve benzeri hiçbir ad altında masraf ödenmez.”
‘Kadın cinayetlerinin artmasında ataerkil
toplum yapısının büyük bir etkisi var’
Son zamanlarda artarak devam eden kadın cinayetlerini ve şiddeti ataerkil aile yapısına bağlayan Çelik, “Kadın cinayetlerinin artmasında ataerkil toplum yapısının büyük bir etkisi var. Toplumun cinsiyet eşitliğinin önemini kavraması gerekir. Namus gibi kültüre, dine, geleneğe dayanan kavramların şiddete gerekçe oluşturması ve bireysel silahlanmanın kolay olması şiddete eğilimi artırmaktadır. Öldürülen kadınların yüzde 49’u ateşli silahlarla öldürülmüştür. İstanbul sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun'un uygulamasındaki büyük yetersizlik ve hatalar kadın cinayetlerinin artmasında en büyük etkendir” dedi.
‘Yargı organları, keyfi şekilde şiddet
uygulayanları tutuksuz yargılıyor’
Çelik, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Kanun’un uygulanmasında aksaklıklar olduğunu vurgularken, “Devletin işleyen mekanizmaları kontrol edememesi ve yeterli imkanlar sağlamaması, örneğin; kolluk görevlilerinin kanunun gerekliliklerini yerine getirmemesi, inisiyatif kullanarak şiddet uygulayan kişinin ifadesini alıp işlem yapmak yerine şiddete uğrayan kadınla uzlaştırmaya çalışması dikkat çekici. Yargı organları, keyfi şekilde şiddet uygulayanları tutuksuz yargılıyor. Aile mahkemelerinin koruma tedbiri kararını ivedi almaması veya koruma kararları almak için 6284 Sayılı Kanuna aykırı şekilde ispat karinesi, şiddet mağduru kadınlara yükleniyor” şeklinde konuştu.
‘Baroların, STK’ların davalara katılma
talepleri gerekçesiz bir şekilde reddediliyor’
“Artarak devam eden kadın cinayetleri adliye koridorlarına nasıl yansıyor?” sorusunu Çelik şu şekilde yanıtladı: “Cumhuriyet savcıları iddianameleri yumuşatarak hazırlıyorlar. Ayrıca Cumhuriyet savcıları özellikle öldürmeye teşebbüs vakalarını kasten yaralama olarak ele alıp iddianame hazırlıyorlar. Hakimlerin iyi hal TCK 62’yi yanlış uygulamaları (kravat taktı diye iyi hal indirimi uygulamaları gibi ), hakimlerin haksız tahrik uygulamasını zorlamaları ( aldatma, kıskançlık gibi ) bu durumları haksız tahrik içine alıyor. Bazı avukatlar, sanıkların akıl sağlığının yerinde olmadığına dair rapor aldırarak, suçluları aklamaya çalışıyorlar. Baroların, STK’ların davalara katılma talepleri gerekçesiz bir şekilde reddediliyor.”
‘Şiddetin bahanesi olmaz
cinayetin hele hiç olmaz’
Türkiye ve Gaziantep’te şiddete maruz kalan kadınlara devletin belli haklar tanıdığına, ancak hakların yetersiz olduğuna değinen Aysu Berfin Çelik, “Kadınlar, koruma ve sığınma talep ettiği halde öldürülüyor. Bunun birçok nedeni var. Aile mahkemesi hakimlerinin ivedi bir şekilde karar verememesi, kanuni eksiklik olarak koruma kararlarının mağdura tebliğ edilmemesi, mağdurun adliyeye gelip öğrenmek zorunda kalması, 6284 Kanun’un uygulamasında kimlik değişimi, adres gizleme, maddi yardım, geçici nafaka uygulanmaması, geçici nafaka verilse bile miktarın çok düşük olması, sığınma evlerinin geçici çözüm olması gibi” dedi. Sığınma evlerinin gizli tutulmasına dikkat çeken Çelik, şiddete maruz kalan kadının çevre illerdeki sığınma evlerine gönderilmesi, devletin bu kadınlara iş ve maddi destek sağlaması gerektiğini belirtti. Esra Aydın