15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 48’inci yıl dönümü dolayısıyla basın açıklaması yapan Genel-İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Süleyman Göçmen, “Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında. ITUC'un geçen hafta açıklanan Küresel Haklar Endeksi’ne göre Türkiye Cezayir, Bangladeş, Kamboçya, Kolombia, Mısır, Guatemala, Kazakistan, Filipinler S.Arabistan ile birlikte işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında gösterilmiştir. 16 yıldır ülkeyi yönetenlerin, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını getirdiği yer budur. Türkiye dünyanın parmakla gösterilen, 10 emek cehennemi arasına girmiştir” dedi.
Binlerce işçi ve
temsilci işten atıldı
İşçilerin 15-16 Haziran’da sendikal hakkını, gerçek sendikacılığı, sınıf ve kitle sendikacılığını savunduğunu söyleyen Göçmen, “15-16 Haziran 1970 tarihlerinde iki gün boyunca İstanbul ve İzmit’te on binlerce işçinin katıldığı genel direniş ve yürüyüşler yapıldı. Üçü işçi olmak üzere beş kişinin yaşamını yitirdiği direniş üzerine sıkıyönetim ilan edildi ve aralarında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in de olduğu çok sayıda sendikacı tutuklandı. 15-16 Haziran’ın ardından işverenler adeta bir intikam rüzgârı estirdi. Binlerce işçi ve temsilci işten atıldı ve kara listeler oluşturuldu” açıklamasında bulundu.
Cumhuriyetin geleceği
için tehdittir
Göçmen, “16 yıldır ülkemizi yöneten ve bu süre boyunca sermayenin talepleri doğrultusunda emeğin en temel haklarını tırpanlayan, böylece Türkiye’yi işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasına sokan iktidar, hedeflediği rejim değişikliğini bir an önce hayata geçirebilmek için baskın seçim kararı almıştır. Ülkemizde kurulmak istenen yeni rejim, Türkiye nüfusunun dörtte üçüne ulaşan ve ücretiyle yaşamaya çalışan büyük bir kesim için, yani ‘Cumhur’un çok büyük bir çoğunluğu ve Cumhuriyetin geleceği için tehdittir. Kalıcılaştırılmak istenen yeni rejimin nasıl bir rejim olduğuna, bu rejimin hangi sınıfların çıkarına, hangi sınıfların zararına olduğuna, 20 Temmuz 2016’dan beri tanığız. OHAL’den istifade grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, imza toplamaktan meydanlara çıkmaya kadar her türden hak arama yönteminin baskı altında alındığı, mahkemelere başvurma hakkının bile kısıtlandığı bir ortamda işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını korumak ve geliştirmek oldukça zorlaştırılmıştır” değerlendirmesinde bulundu. Arzu Bulut
Binlerce işçi ve
temsilci işten atıldı
İşçilerin 15-16 Haziran’da sendikal hakkını, gerçek sendikacılığı, sınıf ve kitle sendikacılığını savunduğunu söyleyen Göçmen, “15-16 Haziran 1970 tarihlerinde iki gün boyunca İstanbul ve İzmit’te on binlerce işçinin katıldığı genel direniş ve yürüyüşler yapıldı. Üçü işçi olmak üzere beş kişinin yaşamını yitirdiği direniş üzerine sıkıyönetim ilan edildi ve aralarında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in de olduğu çok sayıda sendikacı tutuklandı. 15-16 Haziran’ın ardından işverenler adeta bir intikam rüzgârı estirdi. Binlerce işçi ve temsilci işten atıldı ve kara listeler oluşturuldu” açıklamasında bulundu.
Cumhuriyetin geleceği
için tehdittir
Göçmen, “16 yıldır ülkemizi yöneten ve bu süre boyunca sermayenin talepleri doğrultusunda emeğin en temel haklarını tırpanlayan, böylece Türkiye’yi işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasına sokan iktidar, hedeflediği rejim değişikliğini bir an önce hayata geçirebilmek için baskın seçim kararı almıştır. Ülkemizde kurulmak istenen yeni rejim, Türkiye nüfusunun dörtte üçüne ulaşan ve ücretiyle yaşamaya çalışan büyük bir kesim için, yani ‘Cumhur’un çok büyük bir çoğunluğu ve Cumhuriyetin geleceği için tehdittir. Kalıcılaştırılmak istenen yeni rejimin nasıl bir rejim olduğuna, bu rejimin hangi sınıfların çıkarına, hangi sınıfların zararına olduğuna, 20 Temmuz 2016’dan beri tanığız. OHAL’den istifade grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, imza toplamaktan meydanlara çıkmaya kadar her türden hak arama yönteminin baskı altında alındığı, mahkemelere başvurma hakkının bile kısıtlandığı bir ortamda işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını korumak ve geliştirmek oldukça zorlaştırılmıştır” değerlendirmesinde bulundu. Arzu Bulut