Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), Türkiye’deki öğrencilerin matematik, okuma ve bilimler alanındaki performansında 2012 itibarıyla belli iyileşmeler sağlanmasına karşın bu becerilerin hala OECD ortalamasının altında bulunduğunu bildirdi. OECD, Türkiye’de eğitim kurumlarının müfredat, değerlendirme ve kaynak tahsisi üzerindeki özerkliğinin üye ülkeler arasındaki en düşük düzeyde bulunduğunu belirtti, “Türkiye’de öğrenciler, öğretmenleri ve eğitim ortamları konusunda olumlu görüşe sahip. Okullar ve eğitim ortamları, kırsal kesimden kent alanlarına nüfus akını dâhil birçok zorlukla karşı karşıya” saptamasında bulundu.
OECD’nin “Eğitim Politikası Görünüm Raporu 2015” yayınlandı. Rapora göre Türkiye; İsrail, Polonya ve Portekiz ile birlikte 34 OECD ülkesi arasında, 2000-2012 yılları arasında PISA’nın “Okuma, Matematik ve Bilimler” alanında öğrencileri olumlu performans artışı gösteren dört ülkeden biri oldu. Raporda Türkiye’ye ayrılan bölümde eğitimin durumu özetlendi.
Türkiye’deki öğrencilerin performansı, 2012 itibarıyla matematik, okuma ve bilimler alanlarında belli iyileştirmeler sağlanmasına karşın OECD ortalamalarının altında seyrediyor.Türkiye’de öğrenciler, sosyoekonomik geçmişlerinin matematik üzerindeki etkisi açısından ise OECD ortalaması civarında performansa sahip.Rapora göre Türkiye “çocukların eğitime erişimlerinin iyileştirilmesi” konusunda çaba içinde.
Türkiye aynı zamanda, dezavantajlı, alt düzeyde imkanları olan sosyoekonomik geçmişten gelen öğrenciler arasında, özellikle ortalamadan yüksek başarısızlık oranına sahip bulunuyor.
Erken çocukluk eğitim ve bakımına kayıtlar, OECD ortalamasıyla karşılaştırıldığında hala düşük ve OECD ülkelerindeki 3-4 yaş çocuklar arasında görülen en düşük oran Türkiye’de görülüyor. 5 yaşında başlayan erken çocukluk eğitimi de, OECD ortalamasından düşük.
Raporda, başarıya göre erken yaşta gruplara ayırma denilen “early tracking” gibi sistem düzeyindeki politikalar uygun yönetilmediği takdirde, eşitliği aksatabileceği uyarısı yapıldı. Türkiye’de erken yaşta gruplandırma uygulaması, OECD içindeki en erken yaşlardan birinde, 11 yaşında yapılıyor.
Türkiye’de lise ve üniversite eğitimine geçiş yüksek ölçüde seçici bir şekilde gerçekleşiyor.Başarı oranları lise düzeyinde OECD ortalamasının altında, mesleki eğitim ve öğretimde ise OECD ortalamasında bulunuyor. Üniversite düzeyinde başarı oranları da OECD ortalamasının altında ölçüldü ancak 2000 yılından bu yana önemli ölçüde arttı. Rapora göre Türkiye’de işsizlik OECD ortalaması düzeyinde.
Türkiye’de eğitim kurumlarının müfredat, değerlendirme ve kaynak tahsisi üzerindeki özerkliği OECD ülkeleri arasındaki en düşük düzeyde bulunuyor.Öğrenciler, öğretmenleri ve eğitim ortamları konusunda olumlu görüşe sahip.Okullar ve eğitim ortamları, kırsal kesimden kent alanlarına nüfus akını dâhil birçok zorlukla karşı karşıya.
Rapora göre Türkiye’de okul yöneticileriyle öğretmenlerin okul ihtiyaçlarına karşılık verme kapasiteleri, okullara göre düşük otonomi, öğretmenlerdeki deneyim eksikliği ve zayıf başlangıç eğitim ve öğretimi nedeniyle sınırlı olabilir.
Eğitim süreleri dâhil ilk ve orta öğretimde öğretim şartları OECD ortalamasının altında, sınıf mevcutları ise ortalamanın üzerinde.Ölçme ve değerlendirme araçları öğrencilerin gelişiminden çok merkezi düzenlemelerle uyum anlamında niteliği sağlamak için kullanılıyor.
Okullar ihtiyaçlarının karşılanması konusunda dar otonomi ve sınırlı kapasiteye sahip. GSYH’dan eğitim kurumlarına OECD ülkeleri arasında ayrılan en düşük pay Türkiye’de.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında 15 yaş altı nüfusun en geniş olduğu ülkelerden biri ve işgücüyle daha ileri bir eğitime hazırlık için eğitimin tamamlanmasına önem veriliyor.Eğitimde “eşitlik ve kalitenin sağlanması” bir zorluk olarak devam ediyor.
Türkiye’nin eğitimdeki önceliklerinden bazıları arasında, lise eğitimine, mesleki eğitim ve öğretim ile üniversite eğitimine erişimin sağlanmasıyla bu eğitimlerin bitirilmesi yer alıyor.Öncelikler arasında dezavantajlı öğrencilerin ihtiyaçlarına çare bulma ve bölgelerle kent ve kırsal kesim arasında eşitliğin iyileştirilmesi de bulunuyor.
Türkiye’de öğretmenlerle okul yöneticilerinin nitelikli bir şekilde yetiştirilmeleri de yüksek önceliğe sahip.Öğrencilerin çıktılarını iyileştirmeye yönelik eğitim hedefleriyle uyumlu, kapsamlı bir çerçeve içinde ölçme ve değerlendirme araçlarının geliştirilmesi de bir öncelik olmalı.Eğitim sisteminin yeterli şekilde fonlanması Türkiye’nin büyük çıkarına bulunuyor. Türkiye ek olarak il yönetimlerine ve eğitim kurumlarına ulusal önceliklerle uyumlu bir şekilde yerel sorunlara hitap edecek kapasite sunmayı da hedefliyor.
OECD, Türkiye’de eğitimdeki sorunlara çözüm bulmak için çıkarılan yasaların durumunu incelerken Dünya Bankası’nın “İkinci Eğitim Projesi” ile ikinci eğitimde kalitenin, buna ekonomik anlamda erişimin, eşitliğin iyileştirilmesi ve hayat boyu öğrenimin geliştirilmesinin hedeflendiğini belirtti. Projenin kısmen başarılı olduğu belirtilerek genel ve mesleki eğitim müfredatının revize edildiği, öğrenci notlarına açık erişim sağlandığı, öğretmenler için materyaller dağıtıldığı, mesleki eğitimde öğretmen becerilerinin iyileştirildiği, çevrimiçi Kariyer Bilgi Sistemi başlatıldığı, okul kalkınma planları hakkında okul yönetici gruplarının eğitildiği, düşük kayıt oranları bulunan bölgelerdeki okullara yardım dağıtıldığı örnekleri verildi.
Temmuz ayında çıkarılan yasayla okul öncesi eğitimde öğrencilere yeni fırsatlar tanındığını kaydeden OECD, 4+4+4 politikasıyla zorunlu eğitimin 8’den 12 yıla çıkarılıp eğitim sisteminin her biri dört yıl olmak üzere üç bölümde yeniden tanımlandığını belirtti.
Okul bitirme oranını yükseltme ve emek piyasasına yönelik becerilerin artırılması için Türkiye’nin belli hedef alanlarda mesleki eğitimi iyileştirmeyi amaçladığı belirtilirken, bunlar arasında emek piyasasıyla bağ kurmak ve müfredat ile eğitimde kalite artışının yer aldığı kaydedildi.ANKA
OECD’nin “Eğitim Politikası Görünüm Raporu 2015” yayınlandı. Rapora göre Türkiye; İsrail, Polonya ve Portekiz ile birlikte 34 OECD ülkesi arasında, 2000-2012 yılları arasında PISA’nın “Okuma, Matematik ve Bilimler” alanında öğrencileri olumlu performans artışı gösteren dört ülkeden biri oldu. Raporda Türkiye’ye ayrılan bölümde eğitimin durumu özetlendi.
Türkiye’deki öğrencilerin performansı, 2012 itibarıyla matematik, okuma ve bilimler alanlarında belli iyileştirmeler sağlanmasına karşın OECD ortalamalarının altında seyrediyor.Türkiye’de öğrenciler, sosyoekonomik geçmişlerinin matematik üzerindeki etkisi açısından ise OECD ortalaması civarında performansa sahip.Rapora göre Türkiye “çocukların eğitime erişimlerinin iyileştirilmesi” konusunda çaba içinde.
Türkiye aynı zamanda, dezavantajlı, alt düzeyde imkanları olan sosyoekonomik geçmişten gelen öğrenciler arasında, özellikle ortalamadan yüksek başarısızlık oranına sahip bulunuyor.
Erken çocukluk eğitim ve bakımına kayıtlar, OECD ortalamasıyla karşılaştırıldığında hala düşük ve OECD ülkelerindeki 3-4 yaş çocuklar arasında görülen en düşük oran Türkiye’de görülüyor. 5 yaşında başlayan erken çocukluk eğitimi de, OECD ortalamasından düşük.
Raporda, başarıya göre erken yaşta gruplara ayırma denilen “early tracking” gibi sistem düzeyindeki politikalar uygun yönetilmediği takdirde, eşitliği aksatabileceği uyarısı yapıldı. Türkiye’de erken yaşta gruplandırma uygulaması, OECD içindeki en erken yaşlardan birinde, 11 yaşında yapılıyor.
Türkiye’de lise ve üniversite eğitimine geçiş yüksek ölçüde seçici bir şekilde gerçekleşiyor.Başarı oranları lise düzeyinde OECD ortalamasının altında, mesleki eğitim ve öğretimde ise OECD ortalamasında bulunuyor. Üniversite düzeyinde başarı oranları da OECD ortalamasının altında ölçüldü ancak 2000 yılından bu yana önemli ölçüde arttı. Rapora göre Türkiye’de işsizlik OECD ortalaması düzeyinde.
Türkiye’de eğitim kurumlarının müfredat, değerlendirme ve kaynak tahsisi üzerindeki özerkliği OECD ülkeleri arasındaki en düşük düzeyde bulunuyor.Öğrenciler, öğretmenleri ve eğitim ortamları konusunda olumlu görüşe sahip.Okullar ve eğitim ortamları, kırsal kesimden kent alanlarına nüfus akını dâhil birçok zorlukla karşı karşıya.
Rapora göre Türkiye’de okul yöneticileriyle öğretmenlerin okul ihtiyaçlarına karşılık verme kapasiteleri, okullara göre düşük otonomi, öğretmenlerdeki deneyim eksikliği ve zayıf başlangıç eğitim ve öğretimi nedeniyle sınırlı olabilir.
Eğitim süreleri dâhil ilk ve orta öğretimde öğretim şartları OECD ortalamasının altında, sınıf mevcutları ise ortalamanın üzerinde.Ölçme ve değerlendirme araçları öğrencilerin gelişiminden çok merkezi düzenlemelerle uyum anlamında niteliği sağlamak için kullanılıyor.
Okullar ihtiyaçlarının karşılanması konusunda dar otonomi ve sınırlı kapasiteye sahip. GSYH’dan eğitim kurumlarına OECD ülkeleri arasında ayrılan en düşük pay Türkiye’de.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında 15 yaş altı nüfusun en geniş olduğu ülkelerden biri ve işgücüyle daha ileri bir eğitime hazırlık için eğitimin tamamlanmasına önem veriliyor.Eğitimde “eşitlik ve kalitenin sağlanması” bir zorluk olarak devam ediyor.
Türkiye’nin eğitimdeki önceliklerinden bazıları arasında, lise eğitimine, mesleki eğitim ve öğretim ile üniversite eğitimine erişimin sağlanmasıyla bu eğitimlerin bitirilmesi yer alıyor.Öncelikler arasında dezavantajlı öğrencilerin ihtiyaçlarına çare bulma ve bölgelerle kent ve kırsal kesim arasında eşitliğin iyileştirilmesi de bulunuyor.
Türkiye’de öğretmenlerle okul yöneticilerinin nitelikli bir şekilde yetiştirilmeleri de yüksek önceliğe sahip.Öğrencilerin çıktılarını iyileştirmeye yönelik eğitim hedefleriyle uyumlu, kapsamlı bir çerçeve içinde ölçme ve değerlendirme araçlarının geliştirilmesi de bir öncelik olmalı.Eğitim sisteminin yeterli şekilde fonlanması Türkiye’nin büyük çıkarına bulunuyor. Türkiye ek olarak il yönetimlerine ve eğitim kurumlarına ulusal önceliklerle uyumlu bir şekilde yerel sorunlara hitap edecek kapasite sunmayı da hedefliyor.
OECD, Türkiye’de eğitimdeki sorunlara çözüm bulmak için çıkarılan yasaların durumunu incelerken Dünya Bankası’nın “İkinci Eğitim Projesi” ile ikinci eğitimde kalitenin, buna ekonomik anlamda erişimin, eşitliğin iyileştirilmesi ve hayat boyu öğrenimin geliştirilmesinin hedeflendiğini belirtti. Projenin kısmen başarılı olduğu belirtilerek genel ve mesleki eğitim müfredatının revize edildiği, öğrenci notlarına açık erişim sağlandığı, öğretmenler için materyaller dağıtıldığı, mesleki eğitimde öğretmen becerilerinin iyileştirildiği, çevrimiçi Kariyer Bilgi Sistemi başlatıldığı, okul kalkınma planları hakkında okul yönetici gruplarının eğitildiği, düşük kayıt oranları bulunan bölgelerdeki okullara yardım dağıtıldığı örnekleri verildi.
Temmuz ayında çıkarılan yasayla okul öncesi eğitimde öğrencilere yeni fırsatlar tanındığını kaydeden OECD, 4+4+4 politikasıyla zorunlu eğitimin 8’den 12 yıla çıkarılıp eğitim sisteminin her biri dört yıl olmak üzere üç bölümde yeniden tanımlandığını belirtti.
Okul bitirme oranını yükseltme ve emek piyasasına yönelik becerilerin artırılması için Türkiye’nin belli hedef alanlarda mesleki eğitimi iyileştirmeyi amaçladığı belirtilirken, bunlar arasında emek piyasasıyla bağ kurmak ve müfredat ile eğitimde kalite artışının yer aldığı kaydedildi.ANKA