İpin Ucu

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Hiç düşündünüzmü öğrenmenin yaşı nerede başlar nerede biter? Sadece öğrenme yaşla ilgili olmasa gerek. İnsanın bir de öğrenme merakı olması gerekir. Merak yoksa öğrenme olurmu bilmiyorum. Çok sevdiğim bir dostum var, bizdeki araç kullanma merakı onda olmadığı için, ne ehliyeti, nede özel arabası var. Genelde taksi kullanır. ‘’ Bütün taksiler benim arabam, hangisini istersem ona binerim’’ derdi.
Hatta bir başka tanıdığım avukat arkadaşım vardı, seneler önce, çok büyük bir Holding Şirketinin hukuk müşaviri idi. Hem aracı yoktu, hem ehliyeti, hemde uçağa katiyyen binemezdi. Uçağa karşı bir nefreti ve korkusu vardı. Bir iş için nereye gidecekse taksiye biner öyle giderdi. Hatta şehirler arası gidişinde de taksi kullanırdı. ‘’Benim beynim ve ellerim, araç kullanma gibi basit işlerle uğraşmamalı’’ derdi. Görüşüne katılırdım, hatta bir başka arkadaşım vardı, nurlar içinde yatsın, eline bıçak almaz, tabağındaki kesilecek her şeyi eşi keserdi.
O sadece çatal kullanır, yemek yerdi. Meyve soymak işi de eşininin görevi idi, meyvaları soyar bir tabağın üstüne dizer, yanına bir çatal koyardı Müesser hanım. Değerli arkadaşım aslında el maharetini ameliyatlarda gösterir, genel cerrah olarak böbrek nakli ameliyatı yapardı.
Sadece öğrenme, merakada bağlı değildir. Öğrenme isteği yaşa göre değil, isteğe bağlı merak ve beceriyi gerektirdiğini düşünmekteyim. Öğrenme içinde el becerileri mutlaka insanın yaş durumuna ve yeteneğine göre, gelişmeyi kabul etmesine bağlı olsa gerek. Yetenek içinde spor branşlarınıda alabiliriz. Bazı spor dallarında kişinin yaşı ileri olması, vücuttaki eklemlerin reaksiyonuna bağlı yavaş olabilir. Böyle durumda kişiye ne kadar öğretmeye kalksanız, yaşı ileri olanlar bazı sporları yapamazlar.
Bir başka arkadaşım vardı okulda, geçtiğimiz senelerde onuda sonsuzluğa uğurladık, beden eğitim dersinde kasa üzerinden atlama yaptığımız sürede, kasaya koşarak gelir, ellerini kasanın üzerine koyar, zıplardı. Takla atamaz, kasanın yanına düşerdi. Sporda da kabiliyet ve öğrenme yaşı çok önemlidir. Yirmi yaşından sonra bir kişiye jimlastik sporu öğretip , yaptırmanız için bir mucize gerekir. Bu branşta öğtrenme yaşı başlangıcı dört- beş yaş olarak kabul edilir.
Bir tarihte kızımı böyle bir spora yazdırmış, genç kızlarda beden gelişiminde jimlastik sporunun olumsuz etkisi olacağını, bir spor hekiminden duyunca, kızımı bu sporu yapmasına son vermek, en doğru kararım olmuştu.
Toplum psikolojisinin ayrı bir bilim dalı olduğuna inanan bir kişiyim. Bu konuda Türkiye de çok önemli bilim insanları olduğunuda okumaktayım. Bu bilim dalı, toplum geliştikce, gelişmek mecburiyetinde kalmaktadır. Bir tarihte genç nesil bir gurup üniversite öğrencileri, bir üniversitede öğretim görevlisi hocanın ‘’ Bilinç ve Bilinçaltı ‘’ konulu konferansını dinlemiştim. Ahmet hoca bu konuda uygulamalı bir konferans verip, izleyenlerden bir gurup gençleri uyutup, dilediği her komutu, sujeye yaptırmasını izlerken hayretler içinde kaldım.
Konferansın içinde bir ara ‘’ Televizyon ekranlarından ben, binlerce insanın bilinç altına girip, dilediğim herşeyi yaptırabilirim ‘’ dediğini hiç unutmam. Kanımca biz bir klinik durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünmekteyim. Toplumun tepkisi arttıkca Polis Devletinin topluma karşı daha acımasız şiddet uygulamasını izlerken, hani derlerya ‘’Kanım Çekiliyor’’, işte tam bu durumda olmaktayım. Hep aklıma Ahmet hocanın verdiği o konferans gelir.
Siz ne dersiniz bilmem amma, beni yöneten insanların icraatlarını sevmek ve desteklemek mecburiyetinde olmadığıma inanmaktayım. Beğenmediğimi haykırarak söylemek demokrasilerde normal karşılanması gerekir. Demokrasi Ahmet’e göre başka Recep’e göre başka diyemeyiz. Bu kavramı her dile getiren, kendine göre yormakta. Böylelikle yozlaşmış bir Demokrasiyi kabul etmemiz dayatılmakta. Eleştiriye dayanmak, Demokrasilerde olmassa olmazların en önemlisidir. ‘’ Ben bunu böyle tanımladım, kabul edin yoksa tutuklanırsınız’’ diyerek, SerVekil’in geçişi sırasında, yol kenarından geçen gençlerin yere tükürmelerini sebep sayarak tutuklayan zihniyeti anlamakta güçlük çekmekteyim.
Bir tarihte Los Anglos da bir olaya şahit oldum. Kaldırımlarda filim yildizlarının isimleri bulunan sokakta gençler protesto gösterisi için toplandılar. Yer Kodak Sütüdyoları civarında idi. Yolun her iki tarafı polislerce kesilmişti. Toplanan halk yol ortasına konan bir kürsüden, mevcut Amerika Başkanına, akıllarına gelen her türlü melaneti okudular. Daha sonra giydirilmiş bir Başkan Bush kuklasını , sokak ortasında yaktılar. Polis hiç bir tepkide bulunmadı. Bir saat süren bu gösteriden sonra halk dağıldı, poliste çekip gitti.
Ağaçların katline Gezi Parkında karşı çıkan halkı döven Polis, SerVekil tarafından kahraman ilan edilip, bizim vediğimiz vergilerle maaş alan bu saldırgan polisleri, bir maaş ikramiyesiyle ödüllendirmesi, hangi akla uygun gelir. Bu tutum sonunda polisler topluma karşı davranışlarında daha sert olacağı kaçınılmazdır. Kanımca ipin ucu biraz kaçtı gibi geliyor bana, siz ne düşünürsünüz bilmem amma SerVekil’in toplum pisikolojisini öğrenme yaşını geçirmiş olduğunu düşünmekteyim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

İpin Ucu