Seyirci

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir çok insan gibi bende 71 gün süren bir maceranın muhasebesine bakmadan sevindim. Hani iki önemli pilotumuzun kurtulması, her insan gibi benim içinde önemli bir olaydı. Bende çok seneler evvel Beyrut’ta hava alanında değişik bir olay yaşamıştım. Ankara’da bulunan Lübnan elçilik görevlilerinden pasaportuma vize almıştım. Sayın LEYLA hanım benim için bir iki günde vize temin etmişti. Niyetim Beyrut’ta bir iş adamıyla buluşacaktım. Bir akşam yemeği yiyip, ertesi günü Kahire’ ye uçacaktım. O zamanlar kuyruğunda sedir ağaç amblemi bulunan Middle East Airlines uçağı ile Beyruta gidecektim.
Bu günlerde göklerde hiç görmediğimiz bir uçakla Ankara dan Beyrut’a gitmeyi planladım. Uçak Caravelle tip bir uçaktı. Kanımca o tarihte bu uçak, Air France tarafından çok kullanılmıştı. Hatta DC 9 tip MacDonnals uçaklarına benzemekle birlikte kalkış ve duruş mesafeleri DC 9 dan çok fazla idi. Genç kızlar saçlarını ortadan ikiye ayırıp iki yandan aşağıya düz tarar, omuzlarının üstlerinde yanave yukarı kıvırırlardı. Bu saç şekline CARAVELLE tip saç modeli derlerdi. Film yıldızlarından tutunda mahalledeki bütün genç kızlar bu şekilde saç modeli tatbik ederdi . CARAVELLE.
Bu uçağa iki defa binmiştim. Her iki seferindede tanrıya yaklaştığımı hatırlarım. O tarihte Beyrut’ta bir iç hesaplaşma vardı . Silahlar susmuyor, her gün şehirde suikastlar, patlamalar sürmekteydi. Ben ise bu hesaplaşmanın tam ortasına düşmeye gidiyordum. Buluşacağım adam bir hastahanenin başhekimi idi. Benden istekleri vardı. Mutlaka beklerim diye telefon etmişti. Konu insan sağlığı ise ben çok hassas olurum. Her şeyi göze alarak bu seyahate çıktım. Ankaradan kalkışta bir problem yoktu amma uçakta titreşim had safhada idi.
Adana üzerinden geçtiğimizi hatırlarım. Daha sonra iniş için alçalmaya başlamıştı uçak. İzmir i andıran bir görüntü ile Beyrut hava alanına indik. Uçak duruncaya kadar çok heyecanlanmıştım. Hava alanının pisti bitmeden durduğumuza sevinmiştim. Sanki ben kullanıyordum uçağı, ellerimle koltuk kenarlarına parmaklarımı kenetlemiş çekerken, koltuk kenarında bulunan kül tablaları elimin içinde yuvalarından sökülmüştü. En nihayet durduk. Aynı duyguyu bir Londra’dan Paris’e gittiğimde yaşamıştım.
Uçaktan indiğime şükretmiştim. Pasaport sırasına girdim. Sıram gelince bana kenarda beklememi söylediler. Bende kenara çekilip bekledim. Bütün yolcular bitince , beni bir odaya götürdüler. Beyrut’a neden geldiğimi sordular. Birkaç saat sorgulandım. Bende anlattım. Kalacağım oteli söyledim, kiminle buluşacağımı da anlattım. Elimdeki bileti göstererek, bir sonraki gün Mısır’a gideceğimide anlattım. Benim pasaportumu aldılar. Beni bir odaya götürdüler. Bende büyük elçiliği aramak istediğimi söyledim. Arapca bir kaç cümle söyleyip odayı kapattılar.
- Burada oturup bekleyin.
Dışarda beni bekleyen olduğunu anlatmak istedim amma nafile bir odaya kapatılmıştım. Burada ne yapabilirdim. Akşam oldu bana iki sandviç getirdiler. Hak ve hürriyetten dört duvara konuşmaya başlamıştım. Kapı kilitliydi.
Gece yarısına doğru kapı bir daha açıldı. Bu sefer lisan bilen bir adam geldi. Beni şehire bırakmıyacaklarını söylediler, fakat hava alanında pencerelerden uzak durmak kaydıyla bekleme salonunda kanepelerde uyumama müsaade edebileceklerini söylediler. Bende öyle yapmıştım. Ertesi günü ilk uçakla Kahire uçarken, bu ülkeden kurtulduğuma çok sevinmiştim.
71 gün evvel Pilotları kaçıranların kim olduğunu hiç düşündünüzmü. Lübnanlı bir örgüt. Hani bir kaç sene evvel İsrail Cumhurbaşkanına Davos’ta ‘’ One Minute ‘’ olarak hitabın sonrası ‘’ Siz adam öldürmeyi herkezden çok daha iyi bilirsiniz’’ diyerek ün kazanan SerVekil’ e , kurtarıcı gözüyle bakan Lübnan’lı örgütler. Ne için kaçırmışlar bu pilotları diye düşündüm. Hani göklere çıkardıkları bizim Servekil’in kayırdığı bu adamlar neden yapmıştı bu işi.
Bakın Suriye de bulunan ve SerVekil’in var gücüyle desteklediği Suriye’li Muhalifler varya , işte bu örgüt Lübnan’lı bir gurup kişileri kaçırıp tutmuşlar. İşte bunların serbest kalması için Lübnan’lı örgüt, bizim Pilotları kaçırarak yaptıkları bir eylem. Birde yabancı ekranlardan dinlediğim, bu olayın içinde 150 milyon dolar fidye ödenmesi var. Biz birilerine bu parayı ödemişiz. Siz şöven duygularla iki pilotun kurtarılmasını türbinlere oynayıp, karşılamak için hava alanına gitmenizi, bizde ‘ne güzel, kahramanlık destanı gibi ‘ diyerek , kaybolmuş dış siyaset gücümüzün manevrası olarak algılıyacağız .
Halen bazı Türk vatandaşları çeşitli yerlerde kaçırılmış, kurtarılmayı beklemekte. Seneler önce bende kaçırılmış olsaydım, kimin umrundaydı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.


Seyirci