Müntazır

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Her şarkının bir hikayesi olduğunu, ve bu şarkıların ifade ettiği güzel öykülerin kayıt altında olmadığıiçin çoğu zaman kaybolduğu bir hakikattir. Bir çok bestekar besteledikleri güzel eserleri notalara döküp arşivlemedikleri için, bu eserler yaşamamaktadır. Kimi eserler sevgiyi, kimi eser bir aşkı, kimi eser ise bir özlemi dile getirmektedir. Bazı şarkıların güfteleri ise bir acıyı, bir elemi anlatır, bazıları ise bir konuya yazarın isyanını söyler .
Bazı eserleri dinlerken siz ne düşünürsünüz bilmemekle birlikte, ben o şarkıda kendimi bulur, o şarkıyı dinlerken dönemi ve olayı yaşamaya çalışırım. Neler düşündüğümü bir bilseniz, sizde bana hak vereceğinize inanırım. ‘’ Vücud-u iklimim sultanı sensin’’ - diye başlayan bir şarkıyı dinlerken siz ne düşünürsünüz bilmem amma ben 1963 senesinden beri tanıdığım çocuklarımın annesi eşimi düşünür, gözlerinin içine bakarım. Bu şarkının güftesi ve bestesi konusunda söylenecek sözler vardır, ve bu besteyi yapan değerli üstad bestekara saygım sonsuzdur.
Bizlere kadar ulaşmış, başka şarkıların sözlerinde ise, bir hikayeyi aramak gerekir. ‘’Müntazır teşrifine hazır kayık, ince yaşmakla bu Cuma seyre çık,’’ mısraları bizlere dönemi Osmanlıda Cumaları bahar ve yaz günlerini nelere vesile olduğunu söylemekte. Bu şarkıda anlaşılan yazarın veya bestekarın sevgilisini Cuma günü, yüzünün hatlarını anlatan bir örtü ile sandalda, küçük suda, veya Göksu’da gezintiye çıkmasını istemekte.
Aslında Osmanlı döneminde, yani ‘kap’ ‘göç’ döneminde cumaları öğle namazından sonra tutulan kayıklarla Göksü veya Küçük suda sandalla gezintiye çıkılması bir gelenek haline geldiğini, bazı resimlerden bilmekteyiz. Burada erkekler kızları izlemekte, bir birlerini beğenmelerinin, yere mendil düşürmesi ile başlayan yakınlaşmaları, bir evliliğe götürdüğünü anlatmakta. Bu şarkıların sandallarda söylenmesi , aşıkların derun-u sinelerinden gelen bütün samimiyetleri ile bunları dillendirdiklerine yürekten inanırım.
Bu satırların insanların aklına geldiği gibi kaleme almaları yanında, bunlara ahenk vermeleri bir şarkının vücut bulmasına neden olur. Şairlerin aşık oldukları şehirler vardır, bu şehirlere destan yazarlar ve bu destanlar bestekarları hislendirir. Bu hissiyatın notalara dökülmesi de, bir şarkının meydana gelmesine nedendir. Geçenlerde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Heybeliada daki evinin yanındaki koruluğa gidip oturdum. Karşımda Küçükyalı , Maltepe , daha sonra Dragos durmakta. Bundan elli sene evvelde bu ağaçların altında ilk şiirlerimi yazdığımda Hüseyin Rahmi’nin ne düşündüğünü, bu gün anlıyabilmekteyim.
Karşımda Süreyya Hastanesinin etrafı binalarla sarılmış, orman talan edilmiş, Maltepe nin arkasındaki Ayazmada artık çam ağaçları yok, tepedeki gecekondu yayılmasının yanında , Kayış dağının üstündeki çamların nasıl yok edildiğini ve şehrin nasıl yozlaştığını izlemek bana bu seneler içinde azap verdiğini hep hatırlamaktayım.
Tabakhanelerin Veli Efendi cıvarından taşınması ile ortaya çıkan çıplak araziyi bir rant uğruna 50 katlı binaların yükselmesi, birilerine peşkeş çekilmesine lanet etmekteyim.
Bütün sanatcılar yeni eserlerin üretilmediğinden yakınmaktalar. Doğrudur. Yeni eserler meydana gelmemekte. Kimse oturup beton bloklarına bakarak hislenmesi mümkün değildir. Sadece denize bakıp ne yazarsınız bilememekteyim. ‘’Küçük suda gördüm seni, gözlerinden bildim seni ‘’
Küçük suda artık lağım akmakta.
Gerçekten Istanbul’u bir sabah dinlemeye çalışın, dinleyemessiniz. Sucular yok, hani iki beygirin çektiği at arabalarında damacanalarla su satan, ‘’SAKA‘’ lar, sucular yok artık ortada. Omuzlarında tahta terazi taşıyan, her iki tarafında büyük tepsiler içinde sokaklarda dolaşan yoğurtcular artık yok, onların tek elinde çaldıkları zilleri duyamassınız, ‘’ Yoğurtcuuuu, Silivri nin yoğurdu vaaar’’, Artık Silivrinin başka şeyleri olduğundan , Silivri Yoğurduyla anılmamakta.
Artık bu şehri Istanbul’u hiç sevmiyorum. Şehrin tarihi dokusunu rant için bozan insanlardan nefret etmekteyim. Edirne kapı Mihrimah Sultan Camii’den Üsküdar Mihrimah Camii’ye 21 Mart gecesi, Mihrimah Sultan’ın doğum gününde bir bakın, ayın doğuşunu görebilecek misiniz ?
Istanbul’a bir tepeden bakmaya cesaretim kalmadığından, bunu kişisel çıkarlar uğruna, rant için talan eden insanlara lanet etmekte olduğumu haykırmak istemekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Müntazır