VASİ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Siz hiç benim eşimi tanıdınızmı ? Tanımadıysanız kaybınız çok, tanıyanlar bilir, eşim kendine has bir karakteri olan özel bir insandır. 1963 senesinde kendisini otobüs durağında tanıdığımdan bu yana dünyam değişti. Peşinde çok koşup, 6 sene sonra nikah masasına razı edinceye kadar çok zorlandım. Eşimle çarşı pazar alış verişe çıkmak çok zevklidir. Çarşıda gezerken bir dükkana girer, tezgah üzerinde duran kumaşlara hemen elini atar. Kumaşı başparmağı ile işaret parmağı arasına alıp ileri geri hareket ettirerek tezgahtara sorar:
- Bu kaça ?
Tezgahtardan cevabı alır ve bir sonraki soruya devam eder. Bazen tezgahta duran ve giysi parçalarını orada inceleyen bir başka bayan müşteriye :
- Bu kaça ? diye soru yöneltince bayandan cevap gecikmez.
- Bende sizin gibi müşteriyim, der bayan, ve ben hemen atılıp bayana,
- Olur böyle şeyler, kusura bakmayın , derim.
Bazen ise elindeki giysi parçasının fiyatını aldıktan sonra tezgahtarın elindeki her hangi bir giysiyi göstererek:
- O kaça? diye sorusunu devam ettirir. Ben ise hemen atılırım :
- Hanım, Fenerbahçeye futbolcumu alacaksın bu ne, O kaça Bu kaça habirem soruyorsun ?
Diye itiraz ederim kimi zaman. Hani bir tarihte Nijerya lı bir çok futbol oyuncusu, Türk futbuna, Afrika dokunuşu getirmişti ya. Bunlardan bir tanesi Okocha diğeri ise Amokachi idi. Onların oynadıkları futbola hayran kalırdım. Topu akılları ile oynarlar, boş yere koşup kendilerini yormazlardı.
Yurt dışında eşimle alış verişe çıkmak inanılmaz keyifli olur. Türkiye’deki gibi çarşıda gezerken , gayri ihtiyari bir tazgahın önünde durur ve eline aldığı herhangi bir eşyayı tezgahtara göstererek :
- How much money?
Eğer tezgahtar ederini hemen söylerse, konu bir başka parça ile devam eder. Yok sorulan soruya tezgahtar bir soru ile cevap verirse işte o zaman iş karışır :
- Do you ask for this in red or in Bule color ? dediği anda iş sarpa sarar. Cevap
gecikmesiz hemen gelir eşimden :
- Yes , der.
İşte benim rolüm burada başlar. Çünki çok kibar olan tezgahtarlar, bir müşteri ile işini bitirmeden bir başka müşteri ile ilgilenmez, ve diğer müşteriler sıralarını sabırla beklerler. Rahmetli annemde böyleydi. Hani derlerya gelinler kaynana toprağından olur diye, işte bir güzel örnektir eşim. Annemle beraber evde konuşur, bir akşam yemeği için Balık Lokantasına giderdik. Garson dakika sektirmez, hemen tepemizde biter:
- Bu akşam size ne ikram edebiliriz? Diye sorusunu alınca annem hemen atılır:
- Ben pirzola isterim, ama yumuşak olsun, dişlerim pek iyi kesmiyor da .
Diye konuşunca, duruma yine ben müdahale etmek zorunda kalırdım. Biz balık yerken, annemede yan lokantadan pirzola getirttiğim çok olmuştur.
Geçen hafta yurt dışında bir otel asansöründe eşimle konuşurken asansörün içinde bulunan bir başka ailenin 17-18 yaşlarındaki oğlu bana hitab ederek :
- Hangi ülkedensiniz, diye sorunca kendisine Türkiye’den olduğumuzu söyledim. İkinci sorusu ise :
- Crook Erdoğan ne yapıyor, diye ikinci bir sorusu ile muhattab oldum,
- Sizinki ile aynı paralelde davranmakta, diyerek geçiştirmeye çalıştım, amma zaten asansörde giriş katına gelmişti.
Bu gezimin sürecinde Amerika da bir kaç konunun çok hassaslaştığını izledim:
1. Amerika da işsizlik çok yüksek sınırda olması, tüketim ekonomisine dayalı bir Pazar olan ülkede, işsizlik konusu insanları tedirgin etmekte.
2. Vasat Amerikalılar, petrol fiyatlarının düşüşü ile, tek eğlenceleri olan otomobillerinin yakıtlarında elde ettikleri fiyat indirimi, onları sevindirsede, pek mutlu değiller,
3. Siyah ve Beyaz Amerikalıların arasında yaşanan Polis Devletinin sonucu olduğuna inandığım, Polisin sebep olduğu silahsız Zenci öldürülmelerine, ülkede ciddi tepki oluştuğunu izledim . İspanyol asıllı bir beyaz Polis memurununda NewYork ta öldürülmesine bütün Devlet, bir sonraki gün yapılan törene gelerek gövde göstermelerini, sokaktaki siyah ırk çifte standart olarak görmekte.
4. Bir başka gözlemim ise Amerikada önümüzdeki 15-20 sene içinde konuşulan lisanda inglizce yerine ispanyolca hakim olursa kimse şaşırmasın. Ülkede bir çok yerde İnglizce den çok İspanyolca konuşulduğunu gördüm.
Türkiye de ‘ Askeri Vesayet ‘ cümlesini ciklet gibi her vesile ile çiğnedikten sonra sivil iktidar, kurguladığı sivil darbe neticesinde, vesayeti yerleştirip ve bilhassa Polis Devletinin oluşturulması neticesinde bizde yukardaki sorunlarla yoğun bir şekilde boğuşacağımızı düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer

VASİ