Marul kesatlığı

YAYINLAMA: 12 Mart 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 12 Mart 2015 / 18.00

Önce bilmeyenler için Antep’e öz bu deyimi kitaptan açıklayalım:

Kesatlık, işlerin iyi olmaması anlamında bir sözcük. Antepli esnafın yılın hep aynı döneminde iş yokluğu yaşamaları dolayısı ile marul mevsimindeki ekonomik durgunluğa verdikleri ad.

Bir başka kaynakta şöyle deniyor:

Bu mevsimi ürün olmadığından dolayı marul kesatlığı olarak nitelendiren esnafın yorumu: “Üretimin olmadığı aylardayız. Kış ürünleri bittiği gibi yaz ürünleri de daha gelmedi. Şu an itibarı ile işler durgun.”

 

AK Parti İl Başkanı Eyüp Özkeçeci, yaşadığımız krizi Marul kesatlığı’ olarak değerlendiriyor.

Kesatlık veya kriz, aynı şey!

Mutabık olmasam da, itiraf etmeliyim ki, buluş harika! Halka, esnafa durgunluğu, tedirginliği, doları, faizi sentezleyerek anlatmak için, “Bu geçmişte de böyleydi, halen de böyle!..” denerek yaratıcı, pratik ve biraz da Osmanlıca bir çözüm bulunmuş!

 

Eyüp Bey’le sohbet ederken nezaketi, güleryüzü beni etkiledi. Yoğun bir tempoda, disiplinli çalıştıkları her hallerinden belli oluyor.

Dikkatimi çeken başka bir husus, gazeteleri, en azından yerel gazeteleri pek takip edemedikleri intibaı uyandı bende. Ayrıca, basında kim kimdir, öğrenmeye pek vakitleri olmamış gibi algıladım.

 

Yine 9 milletvekili mi çıkarırsınız” sorumu, “Hedefimiz 12 milletvekili tabii, ama net bir şeyler söylemek için henüz erken” şeklinde yanıtladı.

Rakip partiler için de, HDP’nin barajı aşmasının imkansız olduğunu, MHP’nin Gaziantep’te gerilediğini, CHP’nin de söylemlerinde yeni bir şey olmadığını, hep tekrardan ibaret olduğunu sözlerine ekledi.

 

 

Meğerse Almanlar…

 

Dün ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü yazmış, kadınlara daha geniş çalışma sahalarının açılmasını, siyasette kota sayısının artırılmasını dilemiştim.

Yazımın uzun olmaması için Almanya’da çalışan kadınların büyük şirketlerin yönetimine hangi oranda katıldıklarını, siyasette kadınlara tanınan kotaların büyüklüğünü yazmamış, daha sonra başka bir yazıya bırakmıştım.

 

Şunu haberi yazarak yorum yapmak istiyordum:

Almanya Federal Parlamento’da iktidar ve muhalefetin desteğiyle kabul edilen yasa ile kamu ve özel şirketlerin yönetim kadrolarına yüzde 30 oranında kadın bulundurma zorunluluğu getirildi. Yasayla birlikte, ilk etapta borsada kayıtlı olan ve çalışanların da karar verme sürecine dahil olduğu 108 büyük şirket, 2016 yılından itibaren yüzde 30 kadın kotasını uygulamak zorunda kalacak. Yönetim kadrolarına kadın yönetici atanmaması durumunda, o koltuklara atama da yapılamayacak.

 

Ama dün bir Alman sitesinde okuduğum haber beni şaşkına çevirdi:

Almanya’da Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Münih’teki genel merkezinin eski çalışanı Mareike Daum, merkezde yaşadığı cinsel istismarların kitabını yazdı.

Parti Genel Merkezi basın bürosunda beş yıl çalışan 33 yaşındaki Mareike Daum ‘High Heels an die Macht: Feminismus aber sexy/Yüksek topuklular başa: Feministlik, ama seksi’ adlı kitabında parti yöneticileri için ‘azgın, yaşlı, sinirli erkekler yığını’ ifadesini kullandı.

Daum, “Partideki erkekler hayatımı cehenneme çevirdi. Merkezde kadınların hiç bir söz hakkı yoktu, zaten sadece sekreter veya yardımcı olarak çalışabiliyorduk. Üst düzey makamlar sadece erkekler içindi” dedi.

Merkezde kendisini erkeklerin hep aptal sarışın olarak gördüklerini iddia eden Mareike Daum, adını açıklamadığı şefinin kendisiyle beraber olmaya çalıştığını öne sürerek, “Size hiç iş vermeyen ama sürekli olarak iş sonrası kendisine gömlek almaya beraberce gitmemizi teklif eden şefe ne denir? Burada tüm CSU adamlarından söz ediyorum, sürekli altında seks içerikli bir şeyler yatan konuşmalar yapan, her biri diğerinden daha kötü adamlardan…” dedi. 

 

Güler misiniz, ağlar mısınız?

Zavallı Deniz Baykal!..

Affet bizi, sana çok haksızlık yapmışız!..

Gördüğünüz gibi, Almanlar bizi sollamışlar! Galiba tek farkımız, biz öldürüyoruz, onlar süründürüyorlar!..

Marul kesatlığı