Karikatür Sanatı ve Siyasetçi…
Şimdi “siyaset mevsimi” ya, yaprak oynadı mı; her yönden ılık, soğuk, sıcak yorumlar eser üzerinize doğru. Hele de kamuoyunun nabzını tutar bir konumda iseniz daha bir dikkat çekersiniz. İki kelâmınız, bir çizginiz nedeniyle yerden yere vurulursunuz.
Durumunuz ve duruşunuz nedeniyle birilerince“Günah keçisi” olarak görüldüğünüzden derdinizi, meramınızı anlatmak için “kırk dereden su getirmek” gibi zorlukları göğüslersiniz de yine de sonuç alamasınız.
“Fikri sabit” konumundaki karşı taraf; tüm kapıları üzerinize kapatıp “Babil Kulesi”ne çekilmiştir çünkü…
Ülkemizde karikatür sanatına öteden beri bu tür ters ve soğuk bakıldığı bir gerçek. Bu da; çoğunlukla siyasetçilerden kaynaklanan bir durum kuşkusuz. Bu bakış/anlayış nedeniyle dün olsun, bugün olsun pek çok çizerimizin takibata uğradığı, ceza aldığı, hapse atıldığı acı bir ülke gerçeği oldu maalesef. Bu olumsuz görüntü günümüzde de -ne yazık ki- devam ediyor.
Toplumsal olayları kendine özgü mizah potasında yoğurup günlük çizgileriyle nicedir okurlara sunan çizer dostum/arkadaşım Harun Yavruoğlu’nun geçen günlerde karikatür sanatı üzerine Taka’da yazdığı yazısını dikkatle okudum. Kimi yerde açık-açık, kimi yerde “Arif olan anlar…” vurgusu ve “yarası olanı gocunsun” türünden yazdığı satırların arasındaki çimdikleri tam hedefini buldu bana göre. Zaten mizah sanatçısı da böyle yaparsa eyleminde güzellik oluşur.
Siyasetçilerin çoğunun ya da kimilerinin çok alıngan oluşundan öte, demokrat kimliği özümseyemedikleri için olacak karikatür sanatına hep sevimsiz şekilde, ön yargılı olarak yaklaştıkları da bir gerçek. O nedenle de çizerler ülkemizde zaman-zaman -tabii ki bugün de- sıkıntılı dönem yaşadı/yaşıyor.
Çizgi ile mizahın ifade edilir olmasını yorumlamada kısır bir döngü içine girenler; bu engin/zengin okyanusta yüzmeyi/yorum yapmayı bilemediklerinden kaynaklanıyor tüm sıkıntılar. Geçmişte, geçmişte dediysem DP döneminde muhalif gazete Ulus’ta çizen Rahmetli Halim Büyükbulut, Yeni Sabah’ta çizen Rahmetli Ratip Tahir Burak, Dünya’da çizen Rahmetli Ferruh Doğan, Cumhuriyet’te çizen Rahmetli Ali Ulvi ve daha nice çizer ustaların karikatürleri nedeniyle hapse atıldıklarını ya da sıkıntı yaşadıklarını biliyoruz. Ama ne yazık ki, bu durumlar Mizah/Karikatür Tarihimizde kara bir leke olarak yer aldı. Çünkü çizerler o günün koşullarında siyasetçinin yanlışlarını eleştirip doğruyu göstermesine karşın yine de cezalandırılmak gibi acı bir sonucu yaşadılar… Bu, karikatür sanatının ya da onu icra eden çizerin toplumsal olayların olumsuz yanlarına panzehir etkisi yapan iyileştirici neşter attığının bilinmemesinden kaynaklanan bir durum elbet. Bir başka ifadeyle “ karikatür sanatçısı/çizeri, demokrasinin fırçayla/kalemle savunuculuğu görevini gönülden kabullenmiş bir demokrasi savaşımcıdır” ayrıca.
Tüm bunları ifade ettikten sonra Harun Yavruoğlu arkadaşımın karikatür sanatı üzerine yazdığı anlamlı satırların hedefine ulaşıp, anlaşılmasını çok arzuluyorum. Karikatürde/çizgide anlam aramak, onun üzerine yorum yapabilmek için en az eserin sahibi kadar konuya duyarlı olup, o konuda bilgi birikimi olmak gerektiğini de bu arada belirtmem gerek. Hele de dışarıdan “- Ula ya bak, ne fena çizdi seni…” yorumunu yapan ucuz kafaların karikatür sanatçılarının içinde yaşadığı akıl/mantık/kültür/hoşgörü/mizah/yetenek dünyasının zenginliğini lekelemeye kalkmaları kadar gülünç ne olabilir?
Karikatür sanatçısı ve siyasetçi… Sanatçı, sanatın evrensel okyanusunda kulaç atarken -önüne engel çıkarmak değil- kendini yalnız hissetmemesi gerekir ki; ülkesini bu alanda temsilde kendinde güven ve güç bulabilsin… Siyasetçi ise çizerin eleştiriden çok bir panzehir etkisi yapan çizgilerine konu olmamak ve dikkat çekmemek için daha çok demokrasi ve hizmet sevdası ile yatıp kalkmalı… Hem siyasetçi şunu hiç unutmamalı: Çizerlere konu olan siyasetçiler kusurları yanında hep başarılarıyla ön plana çıktılar.