Birkaç dilde konuşamıyorsanız, Ortadoğu’da yaşayamazsınız!..

YAYINLAMA: 26 Temmuz 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 26 Temmuz 2015 / 20.00

TSK’nın IŞİD ve PKK hedeflerini bombalaması dünyanın gündeminde.

Almanya’nın en yüksek trajlı gazetesi Bild am Sonntag, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı manşetine taşıyarak sorduğu bir soru ile F-16’ların bombardımanını haber yaptı.

Bild, kupürde şunu soruyor: “Erdoğan neden aniden IŞİD’le savaşmaya karar verdi?

Manşet haberde, Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’i (56) konuşturmuşlar. Leyen, “Türkiye, terörist IŞİD’e karşı savaşırken ne kadar haklıysa, Kürt İşçi Partisi (PKK) ile başlattığı  uzlaşma sürecini pas geçmemesi de o kadar önemlidir” diyerek Türkiye'nin IŞİD'e karşı hava harekatına destek çıkarken, operasyonlar kapsamında PKK hedeflerinin de vurulmasını eleştirdi.

 

Yeşiller’in Başkanı Cem Özdemir de konuya benzer anlayışla yaklaşıyor: “IŞİD’le savaşırken Kürtler’i de hedef almanın hiç bir mantığı yok. Zira bölgede IŞİD’e karşı savaşan Kürtler’i de hedef alarak zayıf düşürmenin bir mantığı olabilir mi? Nihayetinde bundan karlı çıkacak olan IŞİD değil midir? Alman Hükümeti bunu NATO ortağımıza net bir şekilde anlatmalıdır.

 

Bir de Almanlar’ın ünlü terör uzmanı Peter R. Neumann’ı konuşturmuşlar. O da, “IŞİD terör saldırılarıyla mutlaka intikam alacaktır. Dışişleri Bakanlığımız, Alman turistleri Türkiye ve özellikle sınır bölgesindeki kentlerin tehlikeli olduğu konusunda uyarmalıdır.

Neumann, herhalde günlük haberleri takip edemediği için ben buradan onu bilgilendireyim! “Başbakanınız Angela Merkel, bu dediğiniz uyarıyı günler öncesinden yapmıştı!

 

ABD'den de üst üste açıklamalar geliyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Alistair Baskey, "PKK'nın terör saldırılarına karşı NATO müttefikimiz Türkiye'nin kendini savunma hakkına tamamen saygı duyuyoruz" değerlendirmesinde bulunurken, Obama'nın IŞİD özel temsilcilerinden Brett McGurk ise, "PKK'ya yönelik bu hava saldırıları ile IŞİD'e karşı ABD-Türkiye işbirliğinin artırılmasına dair varılan son uzlaşma arasında bağlantı yoktur" dedi.

Baskey, açıklamasında, "Aynı zamanda, tansiyonun azaltılması ve iki taraf da kalıcı ve sürdürülebilir bir barış için 'çözüm süreci'ne bağlı kalmayı sürdürmelidir. Şiddet, uzun vadeli güvenlik ve gelişimi açısından Türkiye vatandaşlarının yararına değildir" görüşüne yer verdi.

 

Cengiz Çandar da dünkü Radikal’deki köşesinde başımıza gelecekleri sansürsüz yazmış!..

 

… Aklı başında hiç kimse için inandırıcılığı kalmamış olan Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün “operasyonların temel güvenlik alanlarını korumaya yönelik yapıldığını” öne sürerken, “Biz bu kararları alırken, askeri, güvenlik ve siyasi sonuçlarını bilerek karar verdik” dedi.

Ve devam etti: “Seçim neticelerini kalaşnikoflarla kutlayanlara sessiz mi kalacağız? Biz bunların hepsi kaydettik. Doğru zaman gerekiyordu. Doğru zamanda müdahale ettik. Kimse cumhuriyetimizi tehdit edemez. Kamu düzenini bir kez tehdit ettiklerinde onların maşalarına değil, doğrudan bu tehdidi oluşturanlara gerekli cevabı veririz.”

 

… “Doğru zaman”ın, “Amerikan yeşil ışığı”nı almak olduğu anlaşılıyor. ABD’nin “IŞİD’e karşı mücadele için yaktığı yeşil ışık”, AKP’nin halk tarafından yetkileri kısıtlanmış unsurları ve Erdoğan tarafından “erken seçim”e giden yolda, “PKK’yı kriminalize etmek, HDP’yi marjinalize etmek” için kullanılıyor. HDP’yi “marjinalize ederek” bir yakın yeni seçimde onu “baraj altı”na itmek hesabı güttüğünü görmemek ve anlamamak için budala olmak gerekir.

 

… 24 Temmuz sabaha karşı, Suriye hava sahasına girmeden IŞİD’e bir sorti, 25 Temmuz sabahın erken saatlerinden başlayarak Irak Kürdistan hava sahasını hallaç pamuğu gibi atarak , PKK hedeflerine sayısız sorti ve bombardıman.

Dışarıdan birisi, bombardımanların sayısına ve özelliğine bakarak, Türkiye’nin bu “yeni politikası”nı gündeme getiren “Suruç Katliamı”nı PKK’nin yaptığına, Ceylanpınar’da iki polisi öldürenin ise IŞİD olduğuna hükmeder.

 

… ABD, İncirlik ve Türkiye havaalanlarının IŞİD’e karşı koalisyon uçaklarına açılması karşılığında Tayyip Erdoğan’a verdiği desteğin nasıl “kötüye kullanıldığını” ve görüyor mu bilemiyorum ama 18 Temmuz’da taraflar arasında Ankara’da varılan anlaşma, 20 Temmuz “Suruç Katliamı” ve 22 Temmuz’da Obama-Erdoğan telefon konuşmasının ardından yürürlüğe konulan Türkiye politikası, IŞİD’den çok daha enerjik biçimde PKK’ya yönelik bombardımana dönüştürülmüştür ve bu politikanın Türkiye ve Suriye Kürtlerinin büyük bölümüne karşı “topyekun bir savaş” halini almaması çok ama çok zordur.

 

… Son 48 saat içinde, Türkiye, “iki-cepheli” bir savaşa doğru sürüklenmiş durumdadır. Bunun elbette iç politika yansımasının, “güvenlik öncelikli politikalar” ve giderek “otoriterleşme” olması doğaldır.

 

… Şu saptamaya katılıyorum: “Terörle kapsamlı bir mücadele içerisine girdiği izlenimi uyandırarak, milliyetçi ve militarist bir iklim yaratarak yeniden seçimle tek parti iktidarına geçişin sağlanması planı, iktidar için ülkeyi yakma planıdır. Erdoğan-AKP iktidarının, Kürt halkına yönelik mücadeleyi, IŞİD’le mücadelenin içine sokması asla kabul edilemez.”

 

Bu Ortadoğu için boşuna ‘Bataklık’ dememişler. Bataklıktan kurtulmak kolay değildir, bizim ne kadar şansımız var, kestiremiyorum. Ben  en iyisi size Ortadoğu için anlatılan fıkraların en güzelini anlatayım. Bunu Ortadoğu’da uzun yıllar görev yapmış bir büyükelçiden dinlemiş, birkaç yıl önce de yazmıştım. Günün mana ve ehemmiyetine binaen yeniden anlatayım.

 

 

Miki Fare (Mickey Mouse) Los Angeles’ta sıkılmış, bir gemiye gizlice girip Lübnan’a gelmiş.

Gemiyi rastgele seçmemiş, hakkında çok şey okuduğu Ortadoğu’nun eğlence kenti Paris’i olarak kabul edilen Beyrut’u özellikle seçmiş.

Beyrut caddelerinde dolaşıp etrafı keşfetmeye çalışırken Allah kahretsin bir kedinin dikkatini çekmiş. Biraz bakışmışlar, Miki kedinin niyetini anlayınca vınnn bir kapının altından kendini emniyete almış.

Kedi de tabii hemen arkasından atlamış fakat  yakalayamamış! Ama kapının önünde beklemeye başlamış. Miki kapının altından kedinin patilerini rahatça görebiliyormuş.

Aradan saatler geçmiş, kedinin gideceği yok, Miki biraz hareketleneyim demiş, kapının altından hafiften kafasını çıkarır çıkarmaz kedi üzerine atlamış ama Miki daha çevik olduğu için paçayı kurtarmış.

Saatler geçiyor, kedi gitmiyormuş. Nihayet akşama doğru kocaman bir köpeğin havlamasını duyan kedi pırrr kaçınca bizim Miki rahat bir nefes almış, kapının altından çıkıp keşfine kaldığı yerden devam etmek istemiş. Aa o da ne? Miki kapının altından çıkar çıkmaz kedi hemen ensesinden yakalamış.

Miki şaşkın bir vaziyette, “Ama demin kocaman havlayan bir köpek geldi ve sen kaçtın gittin. Ne çabuk döndün?”demiş.

Kedi, kendinden gayet emin, “O havlayan bendim”demiş.

“Nasıl yani?..”

Bak, burası Ortadoğu, senin gibi aptallar burayı bilmez. Burada yaşamak için birkaç dilde konuşmayı becereceksin, yoksa senin gibi olur!..

 

Birkaç dilde konuşamıyorsanız, Ortadoğu’da yaşayamazsınız!..