Güneydoğu Anadolu bağları
Geçen sene Tüyap’da yer alan kitap fuarının bir bölümünde sahaflar da vardı. Daha doğrusu o bölümde sahaf olduğunu ben Musa Dağdeviren’den öğrendim. Daha önce varlığını bilmediğim ve merak ettiğim konularda kitaplar görünce kendimi kaybettim!
Sahaf sadece nakit para kabul ettiği ve yanımda bu pahalı kitapları almak için yeterli nakit olmadığı için ne yapacağımı düşünüp bir taraftan kitaplara bakmaya devam ettim. Sahaf beni tanıdı... “Siz bana banka havalesi yaparsınız, dükkanı götürün” dedi. Eyvah! Bu cesaretlendirme kötü mü oldu acaba? Yoo, yoo hiç kötü olmadı! Bu sayede şahane kitaplar aldım. İşte bu kitaplardan birisi Prof. Dr. Hakkı Kısakürek tarafından yazılmış Gaziantep, Malatya, Maraş ve Urfa illerinin üzüm çeşitliliğini anlatan bir inceleme kitabı. Kilis’te incelemede yer almış, ancak o yıllarda Gaziantep ili içerisinde değerlendirilmiş.1950 yılında Ankara Üniversitesi tarafından yayınlanmış. Üçüncü hamur kağıda basılmış, içerisinde çizimler de var. Kapağı kartondan... Basılmış, katlanmış ve ciltlenmiş... Yani, sayfalar birbirine yapışık olduğu için inceleme fırsatım olmadı alırken. O sayfaları tek tek bıçakla açtım, kitap haline getirdim. Okuyunca hayran oldum! Bir eser bu kadar mükemmel yazılabilir yani...
Kitap, yukarda saydığım illerdeki bağcılığı, üzüm çeşitlerini ve bağ yetiştirme potansiyelini anlatıyor. Prof. Kısakürek 1913-1966 yılları arasında yaşamış. Doktorasını yaparken 1940 lı yılların başında birkaç yılını Gaziantep’te geçirip, üzüm çeşitlerini tek tek incelemiş. Asmaların sürgün vermesinden tutun, çiçeklenme, olgunlaşma dönemine kadar her evrede ve her çeşit üzüm hakkında sayfalarca rapor tutmuş.
Okuduklarımdan anladığım kadarı ile Dr. Kısakürek’in araştırmasını Gaziantep’te yapmasının nedeni şarapçılık hakkında Almanya’da yazılmış 1893-1896 yıllarında Berlin’de basılmış, “Handbuch des Weinbaues und der Kellerwirtschaft “ isimli kitap. Kitabın yazarları 1827-1894 yıllarında arasında yaşayan August Wilhelm Freiherr von Babo ve 1846-1901 yılları arasında yaşayan Edmund Mach. Kitabın isminin tercümesi, “evinizin kilerinde ekonomik şarap yapmak için el kitabı” olarak yapılabilir.
Dr. Kısakürek’in doktora yaptığı yıllarda, hangi konularda araştırma yapacakları yönünde ışık tutanlardan, Nazi zülmünden kaçıp Türkiye’de misafir edilen Alman asıllı Yahudi profesörlerin büyük rölü olsa gerek. İşte onlardan birisi de Prof. Dr. Gleisberg. Tam o yıllarda Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü Müdürü olarak görev yapıyor. Hakkı Bey, kitaba Dr. Gleisberg sayesinde ulaştı herhalde.
Peki, Babo ve Mach’ın kitabında ne yazıyor? “Dünya üzerinde bağcılık için en uygun yer, 34º - 45º kuzey ve güney enlem dereceleri arasında bulunan ılıman iklime sahip bölgedir” diyor. Güneydoğu Anadolu bölgesi tam da tarif edilen kuşakta bulunmaktadır. Bağ alanı genişliği göz önüne alındığında Gaziantep, Maraş, Malatya ve Urfa illeri bölgenin ağırlık merkezlerini oluşturduğu için bu iller araştırmaya dahil edilmiştir.
Babo ve Mach Güneydoğu Anadolu’yu, enlemini, iklimini nereden biliyorlar? Diye bir soru sorulabilir. O soruya da ben kendi olanaklarımla cevap verebilirim. 1800 lü yıllarının başlarından sonlarına kadar Anadolu’ya çok sayıda Alman misyoner geldi. Urfa’da, Maraş’ta ve bölgenin diğer yerlerinde okullar, hastaneler, öksüzler yurtları kurdular. Bölgeyi de bu şekilde incelemiş olmalılar.
Şimdi, Hakkı Bey’in kitabına geri dönelim. Kitapta Gaziantep’in coğrafi olarak mükemmel bir portresi çizilmiş... Şu cümlelere bakar mısınız?
....
“Amanos dağlarının Akdenizden esen rüzgarlara dikey bir şekilde uzanmaları; Gaziantep platosu üzerinde esen batı rüzgarlarının karakterlerini değiştirir. Platoyu daha kuzeyden çevreleyen ve yükseklikleri 2 bin metreyi geçen Güneydoğu Toroslar ise; kışın Doğu Anadolu’da toplanan soğuk havanın platoya akmasına engel olurlar. Bu sayede Antep iklimi, Akdeniz iklimi ile kontinental iklim arasında bir geçit iklimi karakterini alır.”
Devam edeyim...
“Plato daha ziyade Doğu ve Güneydoğu yönlerine doğru bir eğiklik gösterdiğinden, platonun orta kısımlarından doğan suların önemli bir kısmı da bu yönde akarak Fırat’a dökülürler. Plato üzerinde bulunan Fırat, Karasu, Merzimen, Nizip, Sacur, Sabun ve Afrin akarsuları Antebin hayatında oldukça önemli bir rol oynamaktadırlar.”
Prof. Dr. Hakkı Kısakürek, araştırma yaptığı 1940’lı yılların başındaki Gaziantep’te yer alan akarsuları da gayet güzel anlatmış, yazmadan geçemeyeceğim...
Fırat nehri, Gaziantep ilinin Kuzeydoğu’sundan Güneydoğu’suna uzanır ve platonun doğu sınırını oluşturmaktan başka bir role bürünmez. Fırat’ın akışı yönünde kayık ve sallarla az miktarda taşıma yapılmaktadır.
Karasu: Kızıl dağın Güneybatı eteklerinden çıkarak batıdan doğuya doğru akar. Uzunluğu 60 kilometredir, Fırat’a dökülür ve Cingife bucağının (Yavuzeli) Araban ovasını sular.
Merzimen, Fırat’a dökülür, 68 kilometre uzunluktadır. Kras dağının güney eteklerinden çıkar, batıdan doğuya doğru akarken Merzimen ovasını sular.
Nizip suyu, Arıl köyünden çıkar. Battal, Kefercebel, Cidet, Torlu, Kızılcakent, Akçakent köylerini suladıktan sonra Nizibin batısından geçerek Cerablus yakınlarında Fırat’a dökülür.
Sacur enhri Antebin 15 kilometre kuzey batısındaki Sacurbaşı denilen yerden çıkar, kapalı yollar içerisinde şehir merkezine gelir ve ilin su gereksinimini karşılar. Bu suyun yine aynı isimle anılan diğer bir kolu ise batıdan doğuya çeşitli kaynaklardan beslenerek doğuya doğru akar. Nurgana, Babilge, Kilisecik önlerinden geçerek yönünü güneydoğu’ya çevirir. Cağdın köyünden büyük bir pınarın suyunu alır. Hacar, Kızılhisar, Zıramba, Tilbaşar, Mezere, harar, Yona, Telhalit’i sulayarak, Akçakoyunlu yakınlarında Suriye’ye geçip, Fırat’a dökülür.
Sabun suyu, İslahiye’nin Kırkpınar kısmından çıkıp, Kilis ilçesinde kuzeyden güneye doğru akar. Bu sırada Afrin çayı ile birleşir. Kiliste kuzeyden güneye doğru akar ve Akdeniz’e dökülür. Kışın çok çoşkun aktığı halde, yaz aylarında tamamen kurur.
Gaziantep ilinde önemli göller yoktur. İslahiye ilçesinde Azablı, Keller ve Emen gölleri anılmaya değer. Azablı gölü, İslahiye’nin 35 kilometre doğusunda 80-100 dekarlık bir alanı kaplar. Etrafı bataklık ve sıtmalıktır. Aksu’ya dökülür. Keller gölü, İslahiye’nin kuzeyindedir. Kar ve yağmur sularının birikmesinden oluşmuştur. Kapladığı alan 25 kilometre karedir. Emen gölü ise, yine İslahiye’nin kuzeyindedir. Kar, yağmur suları ve Aksu nehrinin taşması ile meydana gelmiştir. 75 kilometre kare alan kaplar, etrafı bataklıktır.