TBMM Başkanlığından dileğimdir…

YAYINLAMA: 27 Kasım 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 27 Kasım 2015 / 18.00

Halkın oylarıyla TBMM’ye gönderilen kişilere Cumhuriyet’in ilk yıllarında  Milletvekili” deniliyordu. Sonraları Türkçemizi arılaştırma/durulaştırma/özleştirme çalışmalarında bu sıfat “Saylav” olarak değiştirildi.

Yani, saylav demek; eskinin “milletvekili” demekti.

DP iktidar olana değin “saylav” olarak görülen milletvekilleri, daha sonraları “aslına rücu “ edilerek tekrar “milletvekili” olarak anılmaya/çağrılmaya başlandı.

Milletin vekili olmak –her zaman- öyle kolay bir iş değil. Eskiden  -kimilerin “Tek Parti ” olarak tanımladığı dönemde-   günün koşulları gereği milletvekili adayları partinin ve ilin ileri gelenlerince  parti genel merkezine, genel başkanına arz edilir, onay alınırdı.

Bu tür yöntemler çook gerilerde kaldı. Dedim ya o günün koşulları gereğiydi bu…

Her neyse, biz konumuza dönelim. Hangi dönemde olursa olsun; saylav ya da milletvekili,  halktan/seçmenden alkış almaktan/alkışlanmaktan hoşlanmıştır, hoşlanıyor da…

Belki de bir tür hastalıktır bu…

Ama  hani derler ya; “Pot kırma” durumunda da alkış almaya ne demeli… Tabii ki, konuyu bilmeden, körü-körüne alkış yapmaktır bu…  Bu da bir başka cehalet/bilisizlik örneği…

Fi tarihinde milletvekilinin biri seçim döneminde İç Anadolu illerimizden birinde yurttaşlara “Buraya böyüük bir liman yaptıracağız” demişti.  Bu söylemin alkış almış olmasını düşünün…

Diyeceğim o ki;  adam milletvekili mi olmuş… O artık alkışlanmayı herkesten çok sever.  Her cümlesinin sonunda bir alkış tufanı kopsun ister.

 Belki de;  siyasetçinin nabzını/tansiyonunu ayarlar/düzenler bu durumlar.

                                                                            ***

Son zamanlarda yeni bir siyasal moda zuhur etti. 

TBMM’de parti grup toplantılarında konuşan genel başkanlar için dinleyici localarından hoş görmediğimiz alkış tufanı yanında;  “-Sen bizim her şeyimizsin…” ,”-Öl de, ölelim…”,  “- Sana helal olsun bu yollar…” vb.  benzeri sloganlar atılıyor.

Sanki stadyumda kulüp taraftarlarının bir ağızdan söylediği teşvik sloganları/naraları…

Şimdi böyle bir durumda alkışa ihtiyaç/gereksinim duyan siyasetçi;  -tabii ki milletvekili- olabilir. Ama bunun yeri kutsal TBMM  çatısı altı olmamalı…

Olursa ne olur?

 Olursa, yurttaşlar arasında daha çok ayrılıklara/küsmelere/dargınlıklara yol açar, neden olur/oluyor.

TBMM Başkanlığından saygı ile dileğimdir.  Son dönemlerde kimi siyasetçilerin moral bulma/kazanma açısından bu kutsal çatı altında kendilerini alkışlatmak için izleyici/seyirci getirmek ve kendileri lehine övücü sloganlar attırmak bizim demokrasi geleneğimizde yoktur. Yakın zamana değin de buna gereksinim duyulmamıştır. TBMM çatısı altında sergilenen bu hoş olmayan manzara için gerekli önlemlerin alınmasını saygı ile arz ediyorum.

Çünkü TBMM milletin kalbidir. Bu kutsal çatı altında böyle ucuz ve hoş olmayan görüntüler yaşanmasın istiyorum.

 

TBMM Başkanlığından dileğimdir…