33 kurşun meselesi

YAYINLAMA: 04 Ocak 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 04 Ocak 2012 / 18.00

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘Uludere trajedisi’ dolayısiyle gündeme getirdiği  33 Kurşun’ meselesiyle ilgili çok sevdiğim bir sınıf arkadaşımın bana yıllarca önce yazdıklarından çok etkilendiğim için saklamıştım.

Birinci ağızdan, olayı bizzat yaşamış olan babasından dinleyen arkadaşımın anlattıkları ‘Uludere trajedisi’ ile sanki örtüşüyor mu, okuyun kararınızı verin.

                                                                  ***

Olayın cereyan ettiği Van'ın Özalp ilçesine kuş uçuşu 14 kilometre mesafedeki Van Muradiye'de görevli Kaymakam Osman ile Öğretmen Sabiha'nın ikinci oğlu olarak dünyaya gelmişim. Babam, Muğlalı Paşa'nın Van'da görev yaptığı dönemde, 1943 yılından 1947 yılına kadar Muradiye Kaymakamı imiş.

Babam Osman, o dönem bütün devlet memurları gibi koyu bir Devletçi ve koyu bir Türkçü idi. Istanbul Universitesi İçtimaiyat Enstitüsü tarafindan yayınlanan "Ziya Gökalp ve İktisadi Fikirleri" isimli kitabı da bugün hala referans kaynağıdır.

33 kurşun trajedisi

Eşkiya diye nitelenen ve Muğlalı Paşanın talimatı ile bir dereye götürülüp üstüne kurşun sıkılanlar arasında biri hayatta kalmış ve Paşa hapisteyken ziyaret edip elini öpmüş. Kürtler arasında bu kişi de 34. Kürt ve Kürt'lüğün yüzkarası olarak anılıyor bugün. TBMM karma komisyon raporuna göre Milan Aşiretinden Kürt köylüler -bugün kısmen de olsa legal olan- sınır ticareti ya da sınırlarin ortak olduğu köyler arasında serbest geciş hakkının tanınmadığı 1943 yılında karşı köye sürülerini geçirirken askerler tarafından takip ediliyor ve yakalanamıyorlar. Bunun üzerine bu köylülerin 34 akrabası askerler tarafından evlerinden alınıyor, mahkemeye çıkarılıyor.  Babamın da amiri olan Van Valisi gördüğü baskı karşısında nezarette tutulanları, Muğlalı Paşa erkanına vermek zorunda kalıyor. Bu kişiler olaya karışanlar değil olaya karışanların köylüleri. Olaya karışanlar ise İran'da saklanıyor.

Mustafa Muğlalı Paşa, Kubilay olayı nedeniyle kurulan Menemen İstiklal Mahkemesi Başkanlığından edindiği hukuki bilgisi ve vicdanı kararına dayanarak, bu köylülerin bir dereye götürülerek üzerlerine ateş edilip oldürülmeleri hükmünü ve infaz emrini veriyor.

                                                                          ***

Muğlalı Paşa DP iktidarı sırasında yargılanıyor ve önce idama sonra 20 yıl hapse mahkum oluyor. 1951 yılı sonunda eceli ile hapiste ölüyor.

                                                                            ***

Eminim Mustafa Muğlalı Paşa büyük azaplar içinde ölmüştür. Uğruna bütün ömrünü verdiği devleti tarafindan uğradığı muamelenin ağırlığı kadar, 33 insanı verdiği emirle öldürtmek biz sıradan insanların anlayamayacağı bir yük diye düşünüyorum.

Dolayısı ile Mustafa Muğlalı Paşa ile birlikte canları alınan 32 insanın ölümüyle sonuçlanan olaylar bu toprakların unutamayacağı bir trajedidir.

Ne Muğlalı Mustafa Paşanın ardından ve en az onun kadar önemlisi yargısız sorgusuz evlerinden alınarak canları alınan onlarca köylünün ardından kötü söylememek ve söyletmemek bizlerin sorumluluğudur.

                                                                               ***

Ne babam ne annem, Muğlalı Paşanın içine düştüğü duruma kan ağlasalar da, o Milan aşiretinin köylülerini hiç bir zaman kötü sözlerle anmadılar. Zira o köylülerden kimilerinin anası, bacısı, benim doğduğum kaymakam evine temizliğe, anneme yardıma gelirmiş ve anneme, babama göre ne kendileri ne kurşuna dizilen köylüleri eşkiya değilmiş.

                                                                                  ***

Bu olayın üstünden 70 yıl geçti geçecek. Özalp'ta bir kışlaya 2004'te Muğlalı Mustafa Paşa adının verilmesini bugün üst rütbeli muvazzaflardan çoğunun hoş karşılamadığını duymuşsunuzdur. Bu tahrik karşısında Özalp Belediyesi de 33 Kurşun Anıtı ile misilleme yapacak. Acının her iki taraf için de büyük olduğunu kabul edersek, 70 yıl sonra yeni ölümlere sebep olacak nefreti körükleyemeyiz. En azından biz okur yazarlara düşen de bu olmalı diyorum.”

                                                                                 ***

Çok hazin bir hikaye...

Sınıf arkadaşım nereden bilsin ki, temiz yüreğinden çıkan güzel temenniler birkaç yıl sonra bu kez başka bir sınırda başka bir trajediye dönüşecek!..

Dünyada acaba kaç ülke vardır, hapse atıp öldürdüklerine, idam ettiklerine yıllar sonra anıt mezarlar yapar, isimlerini anıtlaştırır, daha sonra da yapılanları yıkar...

Kafamız çok karışık, asrı aşan karışıklık hala huzura kavuşamadı. Kimbilir, daha ne uzun yıllar huzuru kovalayacağız!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

33 kurşun meselesi