Hürriyet

YAYINLAMA: 29 Ocak 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 29 Ocak 2012 / 18.00

Hürriyet Gazetesi, Sanko’nun gökdeleninin yanındaki binasını 127 milyon 500 bin dolara Nurol GYO’na sattı.

Yıllar önce Cağaloğlu’ndaki bence çok daha güzel olan binalarından Güneşli’de yaptırdıkları, adını da ‘Hürriyet Medya Towers’ koydukları binaya taşındılar.

Taşınmalarında birçok neden olabilir ama bence en büyük neden, o zaman Türkiye’nin en iyi gazetesi olduğunu iddia eden İstanbul Sabah’la aralarındaki ‘sidik’ yarışıydı!

Tahmin ediyorum, Milliyet’in binasına taşınacaklar. Çünkü Aydın Doğan ‘Milliyet’i satarken binasını satmamıştı.

                                                         ***

Aklıma hemen Prof. Ömer Özkan’ın yaptığı yüz nakli operasyonu geliyor.

Prof. Özkan’ı, başarısı nedeniyle hemen herkes, Cumhurbaşkanı’na kadar tebrik ediyor, gururunu okşuyor. Mutlaka o da bunları fazlası ile hakediyor. Ama Aydın Doğan’ın da hakkını yememek lazım! Doğan, Hürriyet’e son 19 yılda (1993-2012) birden fazla yüz nakli yaptı! Başarılı başarısız, kamuoyunun takdiri! İçini tartışmayalım ama dışı bayağı yakışıklı duruyor!

                                                             ***

Bu mesleğin tecrübelileri bilir:

Türkiye ‘ne’ ise Hürriyet ‘o’dur.

 


 

Gümüşsuyu

Gaziantep’in halıcılıktaki bugünkü yeri tesadüf değil.

Evveliyatı ve güçlü altyapısı var.

KilimcilikteAntep açık ara bir numaraydı. En yakın rakibimiz Uşak’tı ama gerimizdeydi.

70’yi yıllarda Balat ve Zeki Kilim, Türkiye’nin bırakın bütün illerini, ilçelerini, köylerini bile tararlardı.

Ülke zenginleştikçe kilimin yerini makine halısı aldı. Gaziantep şimdi, yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük makine parça halı üreticisi konumuna geldi.

                                                                        ***

Halının duayeni şüphesiz Gümüşsuyu idi. Son teknolojiye uygun modern fabrika kurmuşlar, entegre üretim yapıyorlardı.

Literatürde şöyle geçiyor:

Gümüşsuyu Halı, 1952 yılında bir yün iplik fabrikası kurmuş ve burada halı ipliği üreterek sanayicilik yaşamına başlamıştı. Firma Türkiye'de ilk makine halısını üretmişti. Gümüşsuyu Halı firması ayrıca geçen yıl, Avrupa Birliği (AB) Kalite Ödülü'ne layık görülmüştü.

                                                                      ***

O fabrika 11 sene evvel kapandı. Yerine Dünya Halı ve diğer markalarla Öztemir ailesi konunun hep içinde kaldı. Ama yoğun aile içi çekişme, dünya standartlarında üretim yapan eskiyi hiçbir zaman geri getirmedi.

Önceki gün yaygın basın Gümüşsuyu’nun icradan satıldığını duyurdular. Gerçi mal yabancıya gitmedi, satılan fabrikanın kiracısı olan Modern Halı tarafından muhammen bedelin yüzde 40’ı olan 28 milyon liraya alındı!

Bunda bir anormallik veya tuhaflık yok! Hiçbir kurum sonsuza kadar yaşamaz. İş dünyası böyle, zamanı gelir satılır.

                                                                    ***

Vaktiniz varsa, Ayşe Kulin’in yeni çıkan kitabını mutlaka okuyun. Kulin, “Gizli Anların Yolcusu” kitabında, yerleşik ve düzenli hayatlarımızın, kurumların nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu, bir anda yıkılıp gidebileceğini gösteriyor bize... Acı bir kaza... Bir anda ağızdan kaçan bir söz... Ansızın yayınevine gelen bir dosya... Birbirine dolanmış eşarplar...

Ama…

Yaygı nbasında çıkan ‘İcradan satılan Gümüşsuyu’ haberine gelen yorumlar hem üzücü, hem de şaşırtıcı!

Necmettin Öztemir, işçilerin tazminatının ödeneceğine dair o tarihlerde söz vermiş. Söz veren kimse çok değerli, sözüne güvenilir birisi olduğu için çalışanların hepsi inanmış, içleri rahatlamış.

Ama bu ipotekli satıştan işçiler bir kuruş bile alamıyor. İnternette bu habere yapılan yorumları okursanız, vicdanınız da varsa, çok etkilenirsiniz.

Tavsiye ettiğim romanı okursanız, Kulin, bu dünyayı çok güzel anlatıyor.

 


 

Çay

İnsan vücudunun su içeriği yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve fiziksel aktiviteye göre değişiyor. Ancak, vücudumuzun yüzde 45-70’ini su olarak tanımlayabiliyoruz.

İşte bunun içindir ki, su kaybımızı gidermek için doktorlar günde en az 1.5 litre su içmemizi tavsiye ediyorlar.

Halk arasında yanlış bilinen bir gerçek ise, çay asla suyun yerini alamayacağı için, çay içmekle vücudun su ihtiyacı karşılanamaz.

Oysa, İngiltere’deki çay konseyinin (www.tea.co.uk) önayak olduğu, özellikle Amerika’daki üniversitelerde yıllardan beri yapılan araştırmaların sonucu, çayın suyun yerini tutan bir içecek olduğu bilimsel olarak kanıtlandı.

Siyah çayın bilinen faydalarının dışında (En son araştırma Western Australia Üniversitesi tarafından yapıldı. Günde 3 fincan siyah çay içmenin kalp krizine neden olan sistolik ve diyastolik yüksek tansiyonu 2 ila 3 derece düşürdüğü belirlendi) bir başka yanlış bilinen ise, hemen yemekten sonra içilen çayın yiyeceklerden alınan demiri eritip yok etmesiydi.

Bunun için de bilimsel çalışmalar yapılmış, çok özel haller hariç (kadının muayyen günlerinde, hamilelik halinde ve özel hastalıklar söz konusu olduğunda çayın yemekten bir saat sonra içilmesi tavsiye ediliyor) yemekle birlikte veya hemen sonrasında içilen çayın alınan demiri yok etmesi, eritmesi söz konusu değilmiş.

Çayın yalnız keyif veren bir içecek değil, sağlığımıza sayısız yararı olan mucize bir içecek olduğunu bilmeliyiz. Zaten, kişi başına çay tüketiminde dünya sıralamasında bir numarayız.

Türkiye’de yılda 300 bin ton civarında (235 bin ton yerel, 65 bin ton kaçak) çay tüketilmektedir. Bu da kişi başına yıllık 4 kilo çay tükettiğimizi gösterir ki, açık ara bir dünya rekorudur. Bizden sonra sıralama 2.5 kilodan başlıyor.

 

 

 

 

Hürriyet