Kararlı mı? Otoriter mi?

YAYINLAMA: 05 Şubat 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 05 Şubat 2012 / 18.00

Erdoğan’ın otoriter tutumu yalnız içeride değil, dışarıda da yoğun biçimde eleştiriliyor.

ABD’li ünlü yazar Paul Auster olayında olduğu gibi çabuk ve sert tepki vermesi de buna bağlanıyor.

Mücadeleci, otoriter ve sert bir mizacı var, dayanamıyor, anında reaksiyon gösteriyor.

One minute’ olayında senaryolar üretilmiş, Davos’taki sahnenin çok önceden planlandığı iddia edilmişti. Ancak, artık daha iyi anlaşılıyor ki, Başbakan Erdoğan emin olduğu konularda düşünmeğe veya danışmaya gerek duymuyor.

                                                                       ***

Çek yasası’nda birara dünyadan bihaber, mantıksız, mesnetsiz aykırı sesler yükselmişti.

Dünyada ticaretin nasıl yapıldığından, borç-alacak ilişkilerinin nasıl tanzim edildiğinden ‘fransız’lar, her zaman kendi menfaatlarını ön planda tutup, kamunun yararlarını tınmadıkları için tasarı akim kalabilecekti. Nitekim bir süre beklemeye alındı. Sonra o ‘fransız’lar herhalde kararlı bir otorite tarafından ikna(!) edildiler ki, tasarı yasalaştı ve Cumhurbaşkanı da bekletmeden onaylayarak resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girdi.

                                                                      ***

Şimdi sırada daha beteri var: Ev haczi sınırlaması!!

80 senedir yanlış uygulanan bir yasa maddesi.

Kanunsuzluğun adını teamül koymuşlar, evleri basıp, ne var ne yok alıp götürüyorlar. Dünyanın başka hiçbir ülkesinde olmayan, insan haklarına, ticarete, borç-alacak ilişkilerine velhasıl hukukun ruhuna tamamen aykırı, ilkel bir sistem.

Bazı avukatlar, bazı icra memurlarının eline verdikleri paralarla adeta terör estirdiler hep. (Sözüm meclisten dışarı. Bu gibi olaylar Gaziantep’te olmadı. Diğer illerde olduğu iddia edildi.)

Bu hafta Meclis’e gelmesi beklenen ‘ev haczi sınırlaması’ yasa tasarısına bakalım kimler karşı çıkacak?

                                                                          ***

Önce, konuyu gayet güzel özetleyen haberi okuyalım.

“Hukuk dünyası, son yılların en baş döndürücü olaylarına şahit oluyor. Büyük yasal düzenlemeler yapılıyor, alışılmadık kararlar çıkıyor. Yargı, ülkenin dokunulmazlarına tek tek dokunuyor. Büyük resimde, büyük adamların büyük hikâyeleri işleniyor. Ama bunun yanında sokaktaki, sıradan insanlar için de tarihî dönüm noktalarını sağlayan hukuk reformları yapılıyor. Bunların önemli olanlarından biri de aileleri mağdur eden "ev hacziyle" ilgili getirilmek isteniyor. Yıllarca ailelerin dağılmasına, çocukların travma geçirmesine neden olacak derecede maddî ve manevî baskı nedeni olan ev eşyalarının haczi sınırlandırılıyor. 80 yıldır yürürlükte olan İcra İflas Kanunu'na göre borçlunun evinin talan edilmesi yeni yasal reform ile engelleniyor. Şu anda haciz memurları, sadece kıyafetleri, tencere ve ocağı evde bırakıyor, geri kalan her şeyi alıyor. Kıyafetler ortalığa saçılıp gardroba el konuluyor. Reform yasalaşırsa ilkellik son bulacak.

                                                               ***

Vatandaşlar tarafından olumlu bulunan yeni düzenleme hukuk dünyasını ikiye böldü. Bazı hukukçular haciz konusunda "alacaklı-borçlu" dengesinin alacaklı aleyhine bozulduğu kanaatinde. Ancak diğer kesime göre, ev eşyasının haczi insanî değil, ev halkını, çocukları cezalandırma amacını taşıyor. Bu nedenle de kaldırılması iyi olacak. Ancak hukukçular tarafından epey tartışılacak gibi görünüyor.

Ev haczinin en büyük amacı, borçluyu taciz etmek. Borcunu ödemezse, evine gidileceği, çoluk çocuğunun önünde, komşulara rezil olacağı korkusu insanları borçlarını ödemeye sevkediyor. Şartları zorlamasını sağlıyor. Ama diğer yandan bütün şartlara rağmen borçlarını ödemeyip evine haciz memuru gelince 7'nci kattan atlayıp intihar eden, ailesiyle birlikte kendini öldürmek isteyen çok sayıda borçlu var. Sık sık ajanslara, televizyonlara; eve gelen haciz memuruna, avukata saldıran, intihar eden kişilerin hikâyeleri düştü. Kanundaki bu uygulama bazen gerekli oldu bazen de taciz amaçlı kullanıldı. Bir avukat, stajyerken yanında çalıştığı avukatın hacze giderken, "Sadece perdeleri çek, getir" dediğini aktarıyor. Bu durum da ev haczinin ne kadar kötü niyetli, tacize yönelik kullanıldığını da gösteriyor. Yasa koyucu da burada, borçlu her ne kadar kusurlu, kötü niyetli olsa da ev haczinin aileyi cezalandırmak anlamına geldiği için vazgeçilmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

Bu konuyu kendi aralarında tartışan hukukçular ve özellikle yıllardır hacze giderek dramlara şahit olmuş avukatlar var. Ev eşyasının haczinin kaldırılmasını onaylayan avukatlardan biri de Muhittin Köylüoğlu. ‘Ben avukatım ve tahsilatçı değilim. İnsanların ev eşyalarının haczedilmesi (ben de yaptım, bu yanlış olmasını değiştirmez) yanlıştır. Hukuka yasaya ve hatta insanlığa aykırıdır’ diyen Köylüoğlu, para kazanmak için hukuka aykırı düzenlemeler ve uygulamaların talep edilmesinin avukatlara yakışmayacağını savunuyor. Tencere-tava, buzdolabı haczederek para kazanmak yerine başka iş yapmayı tercih edeceğini söyleyen Köylüoğlu, ‘Hükümetin bu ve benzeri düzenlemeler için çalışmaları halkın yararına olup, halkın yararına hukuka uygun tasarruf ve düzenlemeleri kim yaparsa yapsın destek olmak gerektiğini düşünüyorum. Bu düzenlemeler için hükümeti ve Meclis'i kutlayıp teşvik etmeliyiz. Ki biz avukatların sadece kendi sorunları için değil halkın sorunları ve menfaati için de çaba gösterdiğimiz görülsün’ diye konuşuyor. Köylüoğlu, hükümeti bu girişiminden dolayı da kutluyor.

Avukat Mehmet Ali Devecioğlu, ‘ev eşyalarının haczedilemeyeceği’ kuralının kanunda zaten var olan bir kural olduğunu ancak hiç uygulanmadığını söylüyor. ‘Bu kuralı şimdiye kadar gereği gibi uygulatabilseydik bugün yeni bir kanunla ev haczinin kaldırılmasını konuşmayacaktık’ diyen Devecioğlu, ‘Ama sonuçta ev eşyalarının haczi, borçluya baskı uygulamaktan ziyade hanımını ve çocuklarını (ailesini) cezalandırmak sonucunu doğurmaktadır. Bu yanlıştır’ tespitinde bulunuyor.”

 

80 sene evvel faşist bir ülkeden alınarak yürürlüğe konan bu yasa geçen yıllar içinde eskimiş, yozlaşmış daha doğrusu ilkelleşmiş! Ama bir güruhun menfaatı, terör estirerek tahsilat kolaylığı yasanın değişmesini hep engellemiş. Neredeyse, ‘orman kanunu’ haline dönüşmüş.

Saygın avukatlar, gerçek hukukçular hiçbir zaman ev haczine giderek, birkaç tencerenin haczedilmesine alet olmamışlar.

Lan gelirsem orayı başına yıkarım” mentalitesindeki hukuk(!) adamları(!) hep bu sisteme dayalı kolay  para kazanmışlar.  (Yazmama gerek var mı? Bu tip avukatlar Gaziantep’te yok. Diğer illerde olduğu iddia ediliyor)

                                                                           ***

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin:

Bu reform daha önce başka iktidarlar tarafından da yapılmak istendi. Ama beceremediler.

Şimdi kararlı bir otorite bunu tasarladı ve yakında yasalaştıracak.

Kolay gibi görünüyor, ama asla öyle değil.

Eğriye eğri, doğruya doğru demesini bilmeyenler, iyi insanlar değil, benim gözümde.

 

Not: O diğer illerdeki avukatlar(!) nasıl geçimlerini sağlayacak, doğrusu merak ediyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kararlı mı? Otoriter mi?