EMİTT'in bana gösterdiği dünya
Bilmem hiç gördünüz mü? Piyasada koyu yeşil renkli kabuksuz kabak çekirdeği satılıyor. Ne olduğunu merak ediyordum. Fuardaki bir stand da bu merakımı giderme şansı buldum. Hindi, peynir, yem gibi yiyecekler üreten bir firma, kabuksuz kabak çekirdeği de üretiyormuş. Kabuksuz çekirdekli kabak, yurt dışından getirilip ülkemizdeki çeşitli yerlerde ekiliyormuş. İnternetten anladığım kadarı ile Yozgat, Bolu ve Adapazarı kabuksuz çekirdekli kabağın ekildiği yerler. Ben bir süredir bu çekirdekleri yiyorum, pek de beğeniyorum gayet lezzetli. İnternette nelere faydalı olduğu da yazıyor.
Emitt’in en güzel özelliklerinden birisi, sınırlı bir alan içerisinde dünyayı geziyor olmanız... Kübalı bir şarkıcıdan kulağınızda kalmış klasik bir eseri dinleyip, şarkı ağzınızda ilerlerken, Edremit körfezinin zeytinyağları ile buluşuyorsunuz bir an... Bu sefer şarkının yerini ekmeğinizi bandığınız zeytinyağı alıyor! Edremit körfezinin etrafındaki tüm il, kasaba ve köyler Emitt’e katılıyor. Hepsi de zeytinyağı, zeytin gibi ürünleri hem tattırıyor, hem de satıyorlar. Bazı zeytinyağı firmaları ise, Emitt’in içinde satış dükkanı açıp, zeytinyağ satıyorlar. Ben, böyle bir firmayı her sene takip eder, Ayvalık’da üretilen zeytinyağını fuardan alırım. Bu sene de öyle yaptım. Sadece ihtiyacım olan zeytinyağını almadım, bir de kendimi şımartmak için taş baskıda sıkılan zeytinyağı aldım. Bilmem bilir misiniz? Continue denilen sistem, toplanmış zeytini alır, yıkar, ayıklar ve sıcak su ile sıkar. Makinanın bir tarafından zeytinyağı akarken, diğer tarafından sıcak su akar. Ama taş baskı öyle değildir. Toplanmış zeytini, elinizle yıkar, ayıklarsınız. Sonra taş değirmende ezersiniz. Daha sonra ezilmiş zeytini telislere koyup, bir çeşit mengenede sıkarsınız... Bu şekilde elde ettiğiniz zeytinyağındaki aroma muhteşemdir... Özel bir üretim olduğu için fiyatı da pahalıdır. Emitt’de taş baskı ile sıkılmış zeytinyağını satan birden fazla firma vardı.
Tekirdağ ve bir başka standda boza ikram ediyorlardı. Alıp içtim, gayet güzeldi. Eskiden boza, evde bulgur ile yapılır, mayalanırdı. Şimdi ticari olarak mısır ile yapılıp, hazır maya ile mayalandırılıyor. Ben, çocukken Yüzbaşı Selahattin’in kızı Yıldız Göğüş bize bulgur ile boza yapardı. Leblebi ile içerdik. Şimdi, o tadı tamamen unuttuğum için, bozanın yeni mısırlı versiyonunu da sevip içiyorum. Trakya bölgesinde hazır boza üretimi oldukça ilerlemiş, o nedenle standlarda tanıtılıyordu.
Emitt’e girdiğinizde bir sahne görüyordunuz. Bu sahnede Türkiye’de ki gece kulüplerinde, barlarda veya gösteri merkezlerinde seyircilere sunulan showlar tanıtılıyordu. Tamamen tesadüf, ben köçeğe, dansözlere ve bir şarkıcıya denk geldim. Köçeği çok, ama çok beğendim. Köçek olan delikanlı, belli bir dans okulundan mezun... Yaptığı işin zorluğunun bilincinde, harika dans ediyordu. Kıyafeti, icra ettiği figürler, müziğe uyumu süperdi... Dansözler de klasik figürlerin dışında, daha sanatsal bir gösteri yapma gayreti içindeydiler. Kısa bir süre içerisinde hafif batı müzği söyleyen beşden fazla şarkıcı dinledim. Her seferinde kulaklarım bayram etti. Şarkıcılar, konsertuvarda ciddi müzik eğitimi aldıkları için, sahne performanslarının yanısıra, yabancı dildeki aksanları, şarkıları besledikleri mimik ve jestleri de mükemmel. Emitt’de sahnede gördüğüm hanım da mükemmeldi. İngilizceyi o kadar iyi telaffuz ediyordu ki, eşim onu yabancı sandı!
Benim üyesi olduğum Elmadağ Lions Kulübü, Mardin’in Ömerli ilçesindeki ÇATOM’a çeşitli konularda destek oluyor. Ömerli ÇATOM’dan getirilen el emekleri bu sene Midyat standında sergilendi. Biz de ÇATOM daki arkadaşlarımıza merhaba demek, emek verdikleri eşyaları görmek ve biraz da sohbet etmek için Diana Kamparosyanla birlikte Midyat standına gittik. Stand da bir sepetin içerisinde bol miktarda palamut vardı. Yemedim, ama çiğ olarak yendiğini ve tadının kestaneye benzediğini öğrendim. Bazı hastalıklara iyi geldiğini söylediler. Midyat standında hayatımda gördüğüm en güzel acur turşusu da vardı! Aman Allahım! Minnacık, sert sert sarı acurlar... Nasıl lezzetli... Tuzlu su yerine, Antep’te yapıldığı gibi sirke ile yapsalar nasıl olur acaba? Mardin bölgesinde dolmalık acur da yetişir, ismi “rami”dir. Demek ki Mardin ilinde acur türleri pek lezzetli yetişiyor. Midyat standında bize içli köfte ve şarap ikram ettiler. Mardin bölgesinde yapılan şarap, farklı bir yöntem uygulandığı için bizim klasik şaraptan farklı. Benim içtiğim de öyleydi... Alkol oranı oldukça yüksek bir içecek ve o başka bir şey, şarap değil. Bana ilginç geldiği için içtim! Sevgili Diana ise ikinci yudumu içemedi!
Ülkemizi geziyorum. Elimden geldiğince yiyecek üreticileri ile görüşmeye çalışıyorum. Bu sayede harika insanlarla karşılaştım, tanıştım. Yer neresi olursa olsun, kişiler kim olursa olsun, algıladığım birşey var! Müessese sahibinin en küçük çocuğu –genelde erkek çocuk oluyor- çok atak, ileriyi görüp, müesseseye yenilik getirip, modernleşmek, çağ atlamak istiyor. Ama, diğer kardeşler ve baba ailenin bu en küçük çocuğunun karşısında duruyorlar ve onun tüm yaptıklarına itiraz ediyorlar. O yaş olarak en genç olan çocuk ise tüm bu olumsuzluklara aldırmayıp, kendi bildiği yoldan müesseseyi ileri bir noktaya taşıyor. Bütün bunları Tekirdağ’da senelerdir beğenerek yediğim Özcanlar köfte için yazdım. Özcanlar köfte de Emitt’te bir stand açmıştı. Oradaki buzdolabından taze köfte satın alıp, gelip evde pişirdim. Kendilerinin yaptıkları kadar iyi oldu. Ben, bu ailenin en genç ferdi olan Mestan Bey’i tanıyorum. Tekirdağ köftesini o küçük dükkandan çıkarıp, İstanbul’a pazarlamak için ne kadar emek verdi. O kadar meraklıydı ki, köfteleri kendisi frigorofik kamyonla taşır, götürdüğü yerde pişirmesini öğretirdi. Ve başarmış... İsterseniz, Özcanlar restoranlarda, isterseniz evinizde bu nefis köfteyi yiyebiliyorsunuz. Gerçekten, dükkanlarında servis ettikleri köfteyi aynı nefasette bana, tavada pişirtmek büyük bir başarıdır.
İşte Emitt’i bunun için seviyorum. Görüyorum, öğreniyorum ve tanıyorum. Dünya ülkelerini, insanlarını, yiyeceklerini, ürünlerini algılamak, anlamak bana büyük keyif veriyor.