‘Men dakka dukka’ devri...

YAYINLAMA: 19 Şubat 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 19 Şubat 2012 / 18.00

Eczacı Mehmet Uzmen vefat etti.

Renkli kişiliği ve hiçbir lafın altında kalmamasıyla hatırladığım, kimseden çekinmeden herşeyi insanların yüzüne söyleyebilen hatırşinas bir insandı. Allah mekanını cennet etsin.

ANAP döneminin önde gelen siyasi bir figürü idi.

Düşünüyorum da, o devrin hemen aklıma gelen bazı politikacıları; Mustafa Taşar, Nazmi Başel, Mehmet Akdemir, Mehmet Büyüknacar, Servet Yiğit, Mehmet Öztürk hepsi ebediyete göçtüler.

ANAP devri muhteşem, tantanalı bir devirdi. 1983 seçimlerinde Gaziantep’ten tulum çıkarmışlardı. Hemen herşeye hakimlerdi.

Ama o devrin bir tanığı olarak yazıyorum, askeri darbenin hemen peşinden gelen yıllar olmasına rağmen sanki daha demokratik bir ortam vardı.

Taşar sık sık Gaziantep’e gelir, basın toplantıları düzenler, bilgi verir ve tüm soruları yanıtlardı.

Bugün olduğu gibi o günde, toplu hareket edilir, güç gösterisinde bulunulur, ama şeffaflık açısından da daha farklı bir durum mevcuttu. İhalelerde, elbette ANAP’ın ağırlığı vardı, ama yine de bugünle kıyas edilemeyecek kadar mütevazıydı!

                                                              ****

Akçalı konulara gelince...

Yukarıda Allah var, o devrin Gaziantep’teki tüm önde gelen politikacılarının servetlerini alt alta toplasan, belki 5’le de çarpsan acaba bugünün önde gelen yerel politikacılarının serveti kadar eder mi?

Sabah-akşam eleştirdiğimiz merhum belediye başkanı ANAP’lı Ömer Arpacıoğlu’nu hatırlıyorum, ondan sonra gelenleri de düşünüyorum da, dilim tutuluyor! Ne tutulması dilimi yutuyorum!..

                                                                   ***

Bir anekdot...

Belediyenin iş makinası alması için Ankara’dan gönderilen yüklü bir parayı çarçur edilmesin, birileri göz dikmesin diye hemen Halk Bankası’na faizli hesaba yatırmıştı Arpacıoğlu. İş makinaları bir türlü alınamıyordu, Ömer Hoca, “Paranın aslı dursun, faiziyle iş makinalarını alırız” diyordu. O zaman yüksek enflasyon olduğu için aslında değişen birşey olmuyor, faiz alınıyor ama satın alma sırasında da makinaların fiyatı artıyordu. Bir gün uçakta Kamil Gereçci’ye rastladım.Hocayı izine çıkarmışlar, Ankara’ya iş makinası satın almaya gidiyordu. Demek çözümü Arpacıoğlu’nu izne çıkarmakta bulmuşlardı.

Arpacıoğlu’nun tek suçu; eski ve emekli bir öğretmen olmanın verdiği alışkanlıkla belediyeyi de öğrencilerini yönettiği disiplinle yönetmek istemesinden başka birşey değildi.

Doğru bir aday değildi. Gaziantep gibi gelişmekte olan bir kentin belediye başkanlığını yapacak yaş ve dinamizme sahip değildi.

Ancak ANAP’ın da tıpkı şimdi AKP’nin olduğu gibi “Odunu koysam seçtiririm” dediği bir dönemde adaylığa Ömer Arpacıoğlu uygun görülmüştü.

                                                                   ***

Netice-i kelam...

Dünya Sultan Muhteşem Süleyman’a bile kalmadı. Muhteşem ANAP devrinin de politikacıları aramızdan ayrıldı, bu dünya onlara da kalmadı.

Ama, 21’inci yüzyılda şartlar galiba değişiyor!

Çünkü bunlar hiç gitmeyeceklerini düşünüyor olmalılar ki böyle davranıyorlar. Mutlaka bir bildikleri var!

                                                                               ***

Başbakan’ın söylediği lafı çok tutuyorum.

Men dakka dukka...

(Arapça bu sözü mutlaka biliyorsunuz, ama ben yine de bilmeyenler için tercümesini yazayım:

Eden bulur!

Yeter ki siz nehrin kıyısında beklemeye devam edin!

 

 


 

 

 

Bazıları TV’de, diğerleri meyhanede...

Milletvekili Hakan Şükür, LİG TV’de yorumculuk yapıyor. Bunun karşılığında da ayda 150 bin TL aldığı iddia ediliyor.

Bir süreden beri gündemde olan bu konu artık can sıkmaya başladı.

Neymiş efendim, kesin bir hüküm yokmuş, Hakan Şükür istediği şekilde davranabilirmiş!

Pes yani!

Meclisteki 35 oylamanın 25’ine katılmıyorsun, mikrofonlara da pişkinlikle, “Ben milletin vekiliyim, elimden geleni yapıyorum, aksattığım bir şey yok” diyebiliyorsun!

                                                                     ***

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Yasa olmamasına rağmen etik ve siyasi açıdan bu yapılmalı mı derseniz, bu kişiye bağlı bir davranış olur. Mesela ben aynı durumda olsaydım böyle bir şeyi yapmak istemezdim” diyerek, anlaşılır bir şekilde bunun ‘etik’ bir davranış olmadığını ifade etmiş.

Milletimizin vekili Hakan Şükür neden böyle davranıyor, bir mesaj mı vermek istiyor bilemiyorum. Çünkü bu davranışın altında para kazanma olduğunu zannetmiyorum. Hakan fiükür yurtiçinde ve yurtdışında büyük paralar kazanmış zengin bir futbolcu.

Acaba, Meclis’te temsil ettiği cemaatın mesajını ısrarla gündemde mi tutmak istiyor

                                                                   ***!

Hadi bu böyle, muhalefet partilerine ne demek lazım?

MİT yasası sabaha karşı Meclis’ten geçtiğinde CHP’den 43, AK Parti’den 266 milletvekili varmış.

Nerede ana muhalefet partisi?

Nerede Gaziantep CHP Milletvekilleri?

Bu soruyu bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle yanıtlıyor:

MİT oylamasına katılmayan ve vatandaşın telefonlarına çıkmayan vekilleri uyarıyorum. Topluma örnek olacağız. Bu kadar sık meyhaneye gitmeyin... Meyhaneye gidin ama bari aynı meyhaneye gitmeyin! Garsondan duyuyorum bunları. Kusura bakmayın ama bu kadar muhalefet ettiğimiz bir yasanın tümünün oylamasına nasıl katılmazsınız! Milletvekili neden seçilir? Lütfen Meclis'teki çalışmaları aksatmayın. Her yurttaşın telefonuna cevap verin. Ben beni arayan her vatandaşın telefonuna dönüyorum. Siz dönmüyorsunuz. Olacak şey değil. Halkın arasında olacağız. Bir de özel yaşantımıza özen göstereceğiz.”

                                                                           ***

Herşey milletin gözü önünde cereyan ediyor. Bir takım milletvekilleri meclise devam ediyor, bazıları da meyhaneye, pavyona gidiyor, televizyonlarda yorumculuğa çıkıyor.

Bu hoş olmayan durumu kökten çözecek formülü burada açıklıyorum:

Vekalet sistemi’ getirilsin!

Milletvekilleri güvendikleri bir veya birkaç arkadaşına vekalet versin, onlar Meclis’e gelsin, diğerlerinin gelmesine gerek kalmasın. İcabında Meclis 5-10 kişi ile toplanır, yasaları müzakere eder, vekalet sistemine göre oy kullanır, böylece işler hem kolaylanmış, hem de çabuklaşmış olur!

Demokrasi mi?

Ha öyle, ha böyle!..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

‘Men dakka dukka’ devri...