Ayakkabı fuarı ve Suriyeliler

YAYINLAMA: 29 Haziran 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Haziran 2018 / 20.00

Dün ‘Gapshoes’ Ayakkabı Fuarı’na gittim.

Öğleden önce gittik ki, kalabalığa kalmayalım rahat gezelim diye!

Öyle olmadı! Fuarda bizden başka kimse yoktu!

Sessiz, sönük, çok renksiz bir fuar.

Fuarı organize edenleri eleştirmiyorum, değişen şartlardan bahsetmek istiyorum.

 

Fuarda çoğunluk dışarıdan gelenlerdeydi, Konya, Adana gibi...

Ayakkabı üreticileri konuşmayı pek sevmiyorlar. Ürünlerini de herkese göstermiyorlar, modelleri çalınır diye çok dikkatliler.

Aralık ayındaki Gapshoes daha kalabalık oluyormuş, ama artık bu konudaki en büyük nihai fuar İstanbul’da yapılıyormuş.

 

Arkadaşlarımın konuşmaya ikna ettikleri bir üreticiyle epey sohbet ettik.

 

Daha önce yazmıştım. Eskiden Antep’te kadın ayakkabısı yapılmazdı, çünkü bilen, becerebilen yoktu!

Suriyeliler’le birlikte artık kadın ayakkabısı da üretiyoruz birkaç yıldan beri.

Ancak, Suriyelilerle birlikte bu sektörde epey değişiklikler olmuş.

Suriyeliler bu işe kendileri soyunmuşlar. Büyük üretim yapıyorlarmış. Hem de modern makinalarla. Ama ortalıkta gözükmüyorlar. Gizli yapıyorlar! Vergi, KDV vs hak getire!

Ayakkabı sektöründeki Antepli sanayiciler için bu önemli dezavantaj oluşturuyor. Sıkıntılılar!

 

Konya’da yapılmış çok güzel, kaliteli bir kadın ayakkabısının fiyatını sordum. Fiyatını söylemeden evvel bana, “Sizce bu ayakkabının bir mağazadaki fiyatı nedir” diye sorunca, 200-250 lira dedim. Güldü, evet dedi.

“Önce 249 TL fiyat koyarlar sonra indirime geçince 199 TL olur. Ama biz bu ayakkabıyı 21 liraya veriyoruz!..”

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bazı konuşmalarında bunu ima ediyor. Aracıları, komisyoncuları aradan çıkarmalıyız, diyor.

 

 

Bu vesileyle diğer bildiklerimi de yazmak istiyorum.

Berberler de şaşkın. “Kaliteli ve çok ucuz çalışan Suriyeli berberlerle baş etmek zor” diyorlar!

İş o kadar ilerlemiş ve yaygınlaşmış ki, okul servislerine bile el atmışlar. Hemen her sahada varlarmış. Tabii yarış eşit koşullarda olmadığı için Suriyelilerle rekabet gittikçe zorlaşıyor.

 

Yarın gazetemizde tavuklu lahmacun ve tavuk döner yapan bir restoranla ilgili ilginç bir haber var. Rekabet lezzetten ziyade karın doyurmakla ilgili! Suriyeliler 6 liraya bir insanın karnını iyice doyuruyorlar. Hatta anlatımlarına göre müşterileri kahvaltısız geliyor, günü 6 lirayla halledebiliyor!

Bizim İnönü Caddesi olarak bildiğimiz caddenin yeni adı ‘Halep Çarşısı’ olmuş. Buradaki bütün işyerleri Suriyeliler’in!..

 

Suriyeliler ülkelerine gönderilecek veya gidecekler diye bazı politikacıların lafları var ama ben inanmıyorum.

Yanız Antep’te doğan neredeyse 100 bin Suriyeli çocuk var. Bunların anneleri babaları, yani kimi nereye gönderiyorsunuz?

Burada doğmayan ama burada okula başlayan, ikinci anadili Türkçe olan yine 100 bine yakın Suriyeli çocuk var. Evleri barkları burada. Kendilerini Antepli hissediyorlar.

Geçmiş olsun!...

 

 

 

 

 

Arılar ve sinekler

 

Arıları ve sinekleri bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.

 

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşmüşler. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşmuşlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kaybolmuşlar.

 

Ağzı açık olan şişenin karanlık tarafına doğru tek bir arı bile gelmemiş! Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam etmişler.

 

İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor.

 

Bilim adamlarına göre arılar olmazsa, insan yaşamı da olmaz. Ayrıca nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulan ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır arı.. 

Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi?

 

Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz... Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir. Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir. Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir! Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran...

Kendine saygı, yaşadığı topluma saygıdır.

 

Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir. Karanlık düşüncelerdir. Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiçbir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır. Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir; açık ağızların...

 

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler! Pis ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri...

 

Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.

 

Sinek olup karanlığa mı?

 

Arı olup aydınlığa mı?

 

Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun... (Alıntı)

 

  

 

ABD'deki tüm Amerikan Fen Bilimleri Nobel Ödüllerinin üçte birinin (289’dan 95) Birleşik Devletler’e göçmenler tarafından kazanıldığını biliyor musunuz?

Ayakkabı fuarı ve Suriyeliler