Buharlı trenden Hipersonik jete

YAYINLAMA: 02 Temmuz 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 02 Temmuz 2018 / 20.00

 Buharlı tren - Vabis şase otobos! - Magirus otobüs – Mercedes otobüs – Uçak – Hipensonik jet – Işınlanma...

 

 

Eskiden İstanbul’a trenle 3 günde gidilirdi.

En geç 20 sene sonra Gaziantep-İstanbul 18 dakikaya iniyor. Sonra da ışınlanma...

Aslında hipersonik uçakları yazacaktım. Ama derli toplu hiç yazılmadı, İstanbul’a gitmenin macerasını yazayım da internette bir kaynak oluşsun istedim.

 

20. Yüzyılın başından itibaren elimizde net kaynaklar var, İstanbul-Antep-İstanbul trafiği bayağı yoğun... Hatta kargo trafiği bile var.

 

2000 sayfalık ‘Antep’in Kısa Tarihçesi’ adlı İngilizce eserden tercüme ederek yazıyorum:

20. Yüzyılın hemen başlarında Antepliler, bakkallık, kasaplık ve hamur işlerinde uzmanlaşmıştı. Suriyeli Müslüman ‘Gullinin Oghlou’, Güllü’nün oğlu ‘paklava’ adıyla yaptığı hamur işi tatlı o kadar çok beğenilmişti ki, İstanbul’dan bile sürekli sipariş alıyordu.

 

Bunu ayrıntıları yakında yayınlanacak olan kitabımda detaylı anlatıyorum. O tarihlerde yiyecek maddeleri bile gittiğine göre demek ki iki kent arasında yoğun trafik vardı.

 

Konumuza dönersek...

Antep’e tren 1954 yılında geldi. Gar binasının inşasına ise 1953 yılında başlandı, 1959 yılında tamamlandı. (Bu binayı benim okul arkadaşım Mehmet Dalkılıç’ın babası Sermet Dalkılıç yaptığı için konuyu iyi biliyorum. Belki bir gün yazarım!)

Bu tarihten önce İstanbul’a gitmek için Narlı, Şehit Arif tren istasyonuna Antep’ten ancak 10 saatte gidilirdi.

Buradan buharlı trenle 2 gece, bir gündüz İstanbul’a varılırdı.

Antep’e tren geldikten sonra bu süre 2 güne indi.

 

Otobüsle İstanbul’a yolculuğu Muhsin Kaleli ile Fehmi Çayırağası’na borçluyuz.

O zaman şimdiki anlamda otobüs diye bir şey yoktu. İsveç’ten gelen Scania Vabis kamyon şasesinin üzerine Antep’te ahşaptan otobüs karoseri yapılarak sefere konmuştu. (Antep’te otobüs şasesi yapmayı bilen olmadığı için 5-6 usta Bursa’daki firmalara giderek işi öğrenip gelmişlerdi!) Pencereler, motorun önde olması sorun olsa da bir yenilikti. O zaman kalorifer yoktu. Motorun önden gelen ısısıyla kışın idare edilirdi!

 

Bu otobüsler 30 saatte Ankara’ya gider, Ankara’da 3-4 saat mola verilir, yuvarlak burunlu İnanöz otobüslerle 10 saatte İstanbul Harem’e varılırdı. Toplamda yine molayla birlikte 44 saatlik bir yolculuktu Antep-İstanbul arası.

 

Daha sonra hayatımıza Seri Emniyet’in Havalı Magirus’ları girdi. Onu Sentur’un Bussing’leri izledi. MAZ firmasının MAN otobüsleri ise yolcu piyasasına yenilik getirdi.

Ve 1970’li yılların başlarında Antepliler SEÇ firmasının O 302 Mercedes otobüsleri ile tanıştı. Uzun yıllardır hala otobüs taşımacılığında Gaziantep’in lider firması konumunda. Kurucusu merhum Saip Konukoğlu idi.

Antep-İstanbul 22 saate indi. Yolculuğun uzun olmasının asıl nedeni karayollarının tek şerit olmasıydı.  Karayolları geliştikçe zaman da kısaldı.

 

Uçak...

1950’li yılların başı. Babam kendi memleketi Gaziantep’in ilk meydan müdürü...

Yukarıdaki cümle Anteplilerin çok sevdiği, güzel insan merhum Veysi Noyan’ın oğlu Turgay Noyan’ın ‘Gaziantep’in Tayyareli Yılları’ isimli kitabından.

Turgay, fevkalade güzel bir kitap yazmış. Tayyare diyor ama Gaziantep’in 50’li, 60’lı yıllarını resimli anlatıyor. Mutlaka okunması gereken bir eser. İleride bu kitaptan alıntılar yapacağım. Bir şanssızlık olmuş, o değerli resimler çok berbat çıkmış. Çünkü kitap yanlış tür bir kağıda, özensiz basılmış. Oysa o resimler ’cıncık’ gibi çıkabilirdi!

 

Gaziantep’e ilk gelen uçaklar çift kanatlı, çift motorlu Havilland Rapid, üç koltuklu 6 sıra, yani 18 kişilik uçaklardı. Daha sonra zamanın en popüler uçak modeli olan DC3 (Dakota) geldi. Bu uçaklar 22 kişikti.

Turgay kitabında bu uçaklarla ilgili ilginç bilgi vermiş.

Devlet Hava Yolları’na (Sonra THY oldu) çağ atlatan DC3 uçaklarının alımı ise 1945 yılına rastlıyor. Amerikalıların 2. Cihan Savaşı sonrası Mısır’da bulunan ihtiyaç fazlası uçakları Rıza Çerçel başkanlığında bir heyet satın almış ve o sırada bu uçakların ciddi bakıma ihtiyaçları varmış. Türk heyeti inanılmaz bir başarıya imza atarak, 30 adet DC3 ve 3 adet C47 model uçağı elden geçirilip havadan Türkiye’ye de getirilmesi koşuluyla hepsini, toplam 33 uçak, sadece 30 bin dolara almayı başarmış.

 

Uçakla ilgili bu kadar bilgi yeter diyeceğim ama şunu da eklemeliyim, İstanbul gazeteleri Antep’e 3 gün sonra gelirdi. Ama uçak seferleri başlayınca günlük gelmeye başlamış.

Bir de... Bir gün Veysi Bey’e bir arkadaşı İstanbul’dan taze çilek göndermiş. Görenler, “Bu nedir ya?..” diye sorunca, o da “Yiyin bakın bakalım, neye benzeteceksiniz?” demiş. Hayatlarında ilk kez çilek yiyen Antepliler çok beğenmişler. Daha sonra Veysi Noyan hep dostlarına çilek ikram etmiş.

 

Evet, konuya dönüyorum.

En geç 20 sene sonra Hipersonik uçaklar geliyor.

Sesten 5 misli hızlı uçabilen bu uçaklarla Antep-İstanbul 18 dakikaya inecek.

Daha sonra da ‘ışınlama’ geliyor. Onun tarihi de aşağı yukarı Hipersonik’ten 20 sene sonra.

Ortalama hayat 100 seneye çıkıyormuş. Bu durumda kırışıklık önleme tabletlerinin yerini alacak olan yaşlanmayı durduran tabletlerden alırsanız, şunun şurasında ne kaldı?!!

Buharlı trenden Hipersonik jete