Adil Dai

YAYINLAMA: 30 Temmuz 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 30 Temmuz 2018 / 20.00

Adil Dai o kuşağın son temsilcisiydi.

Onlar beyaz atlarına bindiler ve gittiler…

 

Tesellimiz, o güzel insanlar gitmeden çok sayıda eser verip, bildiklerini yanlarında götürmediler, bize bıraktılar.

Peki biz onlara kadirşinaslık gösterdik mi?

Şahidi benim! Gaziantep Savaş Müzesi için helak oldu! Ne yaptıysak olmadı! Dünya gözü ile o müzeyi tamamlamak istiyordu. Kırıldığını, çok kırıldığını biliyorum.

 

Adil Bey amca nevi şahsına münhasır bir insandı. Ciddiyetten haz alırdı. Karşısında öyle her şeyi söyleyemez, iddia edemez, konuşamazdınız. Bir beyit, berceste veya bir anekdotla sizi yerinize oturturdu! Çoğu zaman söylediklerini anlayamazdınız bile!

Hafızası müthişti, hiç kaybolmadı. Çok okuyan bir insandı. Türkçesi mükemmeldi. Edebiyat öğretmeniydi. Kelime haznesi çok geniş, üslubu hayranlık uyandıracak kadar etkiliydi.

 

Şimdi ‘radyo’ deyince neyi kastettiğimi belki tam olarak anlatamayabilirim! Ama 1963 yılında Antep’e radyo geldiğinde o kadar sevinmiş, mutlu olmuştuk ki…

Adil Dai, Gaziantep İl Radyosu Müdürü idi. Kavaklık’taki tek katlı binaya da ‘Radyo Evi’ denirdi. İnsanlar bilmeden Dai için ‘Gaziantep Radyo Evi Müdürü’ deyince kızar ve hemen düzeltirdi! Nereden aklımda kaldıysa…

 

Ankara’dan müzik bandları gelir, ama mahalli yapımların, programların hepsini Adil Dai yapardı. O yıllarda Antep mücahitlerinin hatırı sayılır bir kısmı sağdı. Çoğuyla radyoda söyleşiler yayınladı.

İşte bu söyleşiler zamanla mücahitler bir bir rahmetli olunca çok kıymetli hale geldi. Çünkü kurtuluş savaşının bilinmeyen  detayları o bandlarda bizzat mücahitlerin ağzından yayınlanmıştı.

Uzun süre üzerinde çalıştığı, bilinmeyen, duyulmayan bilgilerle mücehhez, ‘Olaylarla Gaziantep Savaşı’ kitabını ben matbaamda basmıştım.

Şehrimizi Fransız işgalinden kurtarmak için neler yapıldı, başımıza neler geldi, savaşı bizzat yapan ve yaşayanların ağzından olaylarla anlattığı bu kitap çok beğenildi, iltifatlara mazhar oldu. Ama çok mahdut sayıda belediyelerin dışında kimseye satamadık. Anteplilerin kitaba bakış açısı biraz değişik! Hediye verirsen yok demiyorlar ama kitabın parası istersen canları sıkılıyor, kitaba verilen parayı boşa harcanmış para olarak telakki ediyorlar.

 

Hani on parmağında on marifet deyimi var ya, işte Adil Bey amca buna güzel bir örnekti. Çok çalışkan, zaman planlamasını iyi bilen bir insandı. Tabelacılık yapardı. Antep’te ilk altın varağı kullanan sanatkardı. Şimdi her şeyi bilgisayar yaptığı için bir anlamı kalmadı. Ama o zaman bu çok önemli bir sanattı. Adil Dai bir kaligrafi üstadıydı.

 

  

 

Adil Dai kooperatifçiydi dersem bugünün nesli, “Nolmuş yani…” diyebilir! Ama bundan 50 sene önce kooperatif kurarak Antepliler’i denizle buluşturmasının değerini şöyle özetlemek mümkün: Bizi medeniyete götürdü, yeni bir kültürle tanıştırdı. Atatürk’ün sözü en güzeli: Denize inmek medeniyetin şiarıdır.

 

Deniz; hayat demektir, özgürlük demektir.

Adil Dai, Antepliler’i özgürleştirdi.

Çifçinin harafından sonra yüzmeyi Akdeniz’in serin sularında öğrendik böylece…

 

Emeğin bizde çok. Eserlerin ebediyen yaşayacak, gelecek nesiller ‘Antepli olmanın bir ayrıcalık olduğunu’ eserlerinden öğrenecek.

Huzur içinde uyu, güzel insan.

 

 
Geçtiğimiz kış aylarında Adil Bey Amca'yı evinde ziyaretimiz sırasında...

 

 

 

Birileri örnek alsa iyi olur!

Osman ve oğlu Bahaeddin Nakıboğlu’nun Amerika’daki muhteşem hayatı dün Türkiye’nin en çok satan gazetesi Sözcü’de yarım sayfa yayınlandı.

Anadolu Ajansı’nın (AA) haberiydi. Gazeteniz Sabah AA’ya abone değil, ama abone olan Antep’te çok sayıda gazete var. Önceki gün yalnız bir tanesi aynı haberi yayınladı.

 

Böyle bir haberi yapmak hiç kolay değil. Eleman ve önemli para işi! Belli ki, AA bu işi epeydir izliyor, emek veriyormuş.

Haberin tam da Gaziantep’teki Nakıboğlu FETÖ davasının  karar aşamasında yayınlanmasını ilginç buldum.

 

Bana, güvendiğim bir kişi Osman Nakıboğlu ve oğlunun ABD’de değil, Kanada’da yaşadığını, durumlarının da son derece kötü olduğunu, perişan olduklarını söylemişti. Ben de ona inanmıştım. Öyle biliyordum. Belki çoğu insan da benim gibiydi! Ama durum öyle değilmiş. Bu münasebetle öğrendik.

 

ABD’dekileri pek tanımam. Ama hapisteki Cahit Bey’i tanırım. Tanrım iyi insanların, doğru insanların ve en önemlisi vefalı insanların yardımcısı olsun.

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli…

Bu Atasözünü unutanlara hatırlatmak istedim…

Adil Dai