Fıstık rantçıları pes etmiyor!..

YAYINLAMA: 02 Ağustos 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 02 Ağustos 2018 / 20.00

Fıstık konusu yerel basında değişik perspektiflerde işleniyor. Bu konuya önem verilmesinden memnun oluyorum.

Bazı gazeteler belki sağlıklı bilgi alamadıkları veya bir basın danışmanının etkisiyle fıstık konusunu yanlış değerlendiriyorlar.

 

Fıstık, üreticiden isterse kilosu bir liraya alınsın, tüketiciye belli bir fiyatın altında asla sunulmaz!

Bu işin rantçıları yüksek karlar elde edebilmek için her türlü vasıtayı kullanıyorlar. Bütün mesele fıstığı üreticiden mümkün olduğunca ucuza almak.

 

GTB Başkanı diyor ki, Antepfıstığına 14 milyon liralık yatırımla yapacakları Lisanslı Fıstık Deposunu gelecek sene hizmete sokacaklarmış.

Unutmuş olabilirsiniz, açın koleksiyonunuza bakın, bu laf tam 5 senedir söyleniyor. Bir şey yapıldığı yok.

 

GTB’nin kasasında 10 milyon lira nakit parası vardı. Bir harabeye yatırım yapacaklarına şimdiye kadar Lisanslı Deponun alası yapılabilirlerdi. Ama yapmadılar. Eski başkan bu sloganla seçilmişti! Bu sene tekrar seçilerek eski görevini sürdürmek istedi ama ‘Aday olmayacaksın’ emriyle geri adım atmak zorunda kaldı.

 

GTB tarafından şimdiye kadar hiç yapılmayan hayali araştırma nedense bu sene yapıldı ve fıstık rekoltesi gramı gramına tespit edildi!!

210 bin ton olarak basını bilgilendirdiler. Buna hemen bu işin teknik kompetanları ve tecrübeli çiftçileri yanıt verdi. Böyle bir rekolte söz konusu bile olamaz dediler.

 

Şimdi, bir danışman kapı kapı gezerek basını, tüketiciyi ve tüccarları yanıtmaya çalışıyor. Mesele son derece basit: Fıstık bol, ürün çok yalanını yutturabilirlerse fıstık ucuzlayacak!

Bir gazete dün fıstık fiyatlarının her gün gerilediğini yazdı. Oysa biraz araştırsa, danışmandan gelen yalanlara inanmasa, görecek ki  fıstık fiyatında gerileme yok. Boz fıstığın fiyatı 13.50 TL.

 

Bu paranın altında çiftçi malını satmıyor, stok yapıyor. Nizip ve GATEM hallerine mal gelmiyor veya alıcı varsa normal fiyattan  çok az geliyor.

Bu tür haberler yalnız rantçılara yarıyor.

Dün okumuş olmalısınız, konu TBMM’nin gündemine sunuldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Cihat Öztürk’ün bu köşe yazısı dün Telgraf gazetesinde yayınlandı.

Üzgünüm ama yazdıklarının hepsi doğru.

Eleştirilerini nezaket çerçevesinde dürüstçe yapmış. Benim okurlarım da okusun istedim.

 

Şimdi Gaziantep’ten gitme zamanı

 

Her insanın yaşamında hayalini kurduğu bir kent profili vardır.

Önce düş kurar, sonra yaşarız ya o misal.

Kurduğu düşle de eşdeğerdir yaşadığı ortam.

İnsan yaşadığı kentle bir bağ kurmak ister.

Bağ kurar ki, yaşamını anlamlandırabilsin.

Bir nevi, insanın tarifidir yaşadığı şehir.

Hani insan yaşadığı şehre benzer derler ya işte bu tanımlama, biraz istisnai bir kavramdır.

Her şehir için geçerli değildir.

Neden mi?

Çünkü bazı şehirler vardır ne şehir insanına benzer, ne insanı şehrine benzer.

Sırıtırlar birbirinin üzerinde.

Gaziantep de böyle bir şehir.

Sorsan marka şehiriz.

Övünülecek sıfatlarımız bazılarına göre tonladır.

Öyle bir övünmedir ki bu, bir yerden kulp takar, bunu kurusıkı slogana çevirenleri yığınla görürüz.

Kısaca her şehrin olduğu gibi Gazianteplilerin de mikro milliyetçilik yapan bir yanı mevcut.

Ama gelin görün ki, bu şehrin yaşanılabilir olması meselesine gelince kimse iğneyi kendine batırmıyor.

Şehir yaşamına bir şeyler katayım, değiştirip dönüştüreyim diyen yok.

Kültürel yaşama katkıda bulunayım diyen yok.

Farklı kesimlere seslenecek, bir tane müzikal etkinlik yok.

Ortak paydada buluşup da hep beraber katılım gösterdiğimiz, sevdiğimiz güldüğümüz bir faaliyet var mı? O da yok. Var diyen beri gelsin.

Saat 9-10 oldu mu şehirde yaşam kilit.

Herkes kendi kabuğuna, mahallesine çekiliyor.

Sadece ben miyim? Bu yoklukları fark eden?

Yok mu bu şehirde, yaşamın monotonluğunu fark eden?

Bu şehir hayatının sonu çürümüşlüğe gider.

Şehirleri şehir yapan ürettiği sanattır, kültürdür, müziktir, spordur.

Şükür hiçbirine sahip değiliz şu aralar.

Bu şehirde yaşayanlar olarak aklımıza ‘yemekten’ başka bir şey ne zaman gelecek, ben de merak ediyorum doğrusu.

Tüm bu düşüncelerin içinde, belki de benim Gaziantep’ten İzmir’e gitme zamanım gelmiştir!

 

Fıstık rantçıları pes etmiyor!..