Gazeteler ne olacak?

YAYINLAMA: 30 Ağustos 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 30 Ağustos 2018 / 20.00

Ülkemizde yaygın ve yerel gazeteler 1970/80'li yıllardan itibaren çağın basım tekniği "ofset sistemi"ne geçince yeni bir mali sorumluluğu sırtladılar. Öncelikle gazete için gerekli ofset basım tesisleri kurdular.
Ne ki, daha güzel, okunur gazete çıkaralım, sevdası/tutkusu...
Eski makineleri satabilenler sattı, satamayanlar ise bunları müzelik(!) olarak bir kenara attı.
İş bu kadarla da bitmedi.
Basım hazırlığı için altyapı düzenlemesi yapmak durumunda kalındı.
Dahası da var, basım işi için gerekli boya, çinko/kalıp vb. masraflar ek gider olarak bütçeye dahil oldu.

***
Gazeteler şimdilerde "eski dönemi" arıyor.
Çünkü herşey Dolar'a endeksli olunca masraflar her gün artıyor.
Bu durum nereye varacak?
Öncelikle şu hususu belirtelim. Böyle bir durum DP döneminde yaşandı. Üstelik o zamanlar Devletin SEKA (Selüloz Kağıt) Fabrikaları vardı ve gazetelerin bir bölüm kağıt gereksinimini karşılıyordu. Daha fazla olan ihtiyacı frenlemek için de gazetelere sayfa kısıtlaması getirilmişti. Usumda kaldığına göre gazeteler hafta içinde 6-8, hafta sonu (Pazar günleri) 12 sayfadan fazla çıkamayacaktı.
Nitekim öyle oldu... Pek çok da kağıt suistimali dedikodusu oldu o zamanlar.
Bildiğim kadarıyla bugünlerde büyük gazeteler kağıt ihtiyaçlarını eskisi gibi ithal yoluyla karşılıyorlar.
Şimdi o da dövize bağlı...
Gazeteler, döviz kuru artışlarından ötürü gelen mali yük nedeniyle şimdiden sıkıntı yaşamaya başladılar.
Sayfa sayısını azaltmak yetmiyor, gazete satış fiyatını da artırarak bu krizi aşmayı amaçlıyorlar.
Ama nereye kadar?
Sadece gazete maliyetinin artışı olsa çalışan herkes kemer sıkarak bu dönem aşılır belki.
Gazete çalışanlarının bütçeleri de piyasadaki, çarşı/pazardaki fiyat artışlardan etkilenince durum daha da ciddiyet kazanıyor.
Gazetenin yaşaması bir yana çalışanlarının/emekçilerinin de "geçim kavgası" gündeme gelmesi gelecek için umut kırıcı oluyor.
Gazete sahipleri/çalıştıranlar ne yapsın?
Çalışan/emekçiler ne yapsın?

***
Ülkemiz basınının içinde bulunduğu durum böyle...
Yaygın basın böyle durumlarda sayfa azaltma, kadro tasfiyesi/işten çıkarma yolunu tercih ettiği çok zamanlar oldu.
Tek yönlü olan bu çözümün mağduru işten çıkarılan, işsiz kalan emekçiler oldu hep.

Yerel basının durumu ise "Bir dokun, bin ah dinle" örneği... Daha güzel bir gazete için ofset tekniğini seçen arkadaşlarımızı başlangıçta hepimiz alkışladık/kutladık.
Şimdi bu arkadaşlarımızın durumu inanınız, yürek sızlatıyor. Gazete hazırlama ve basımı konusunda nereye uzansalar elleri yanıyor.
A'dan Z'ye her tür basım malzemesine zam geldi, bu gidişle gelecek de...
Yerel basın bugün gördüğü/yaptığı hizmet açısından yaygın basından daha çok önemsendiğini bilmenizi isterim.
Yerel gazetelerin çoğu; bu mesleğe gönül vermiş, çilesine katlanmış, basın aşığı gerçek gazeteciler elinde şekillenerek yayım alanlarının gözü, kulağı, dili olma görevini yaşadıkları tüm sıkıntılara karşın yapıyorlar.
O gazetelerden biri de bu yaşımda bana yazma heyecanı ve yazarak yaşama bağlanma olanağı tanıyan SABAH Aİlesidir.
Sağlıklı bir kamuoyunun ülke düzeyinde oluşması ve yerleşmesi için yerel gazetelerin yaşatılması tedbirlerinin acilen ele alınması gerekiyor.
Yoksa, yerel basının/gazetelerin susması demokrasimizin sağduyu cephesini felç edecek, ülke genelinde Temel'in deyimiyle "Sessuzluk!.." durumu yaratacak...

Kokuyorum... Her basın krizi yerel basında asırlık gazetelerden birkaçını alıp götürüyor.
İçim sızlıyor. Yerel gazetelerimizi daha çok sahiplenelim/okuyalım, elbirliği, gönül birliği yaparak yaşatalım.

Gazeteler ne olacak?