Yaşadığımız günlerin kısa bir özeti!..

YAYINLAMA: 12 Eylül 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Eylül 2018 / 20.00

Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor:

“Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?..”

Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.

 

İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor, kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor..

 

Bu satırlar kime ait dersiniz?

Eğer o romanı okumadıysanız, bunun bugünkü Türkiye için yazılmış güncel bir değerlendirme yazısı olduğunu düşünebilirsiniz.

Ama değil!

Bu satırları ünlü Rus romancı Dostoyevski’nin ‘Budala’ kitabından aldım.

 

Dostoyevski bu kitabında, toplum hakkındaki düşüncelerine ve eleştirilerine de yer verir. Rusların aslında bir vatan anlayışının bulunmadığını, bu yüzden her şeye sonuna kadar inanabildiğini ileri sürer. Bu da akıllara Rusların inançsızlığa bile sonuna kadar inanabilecek garip insanlar olduğu kanısını getirir. Kitap her ne kadar aşk romanı olarak anılsa da aynı zamanda Rus toplumu hakkında yerinde eleştiriler içerir.

 

Budala, Dostoyevski'nin 1868 yılında kaleme aldığı dört büyük romanından biridir.

 

 

 

Devlet sırrı!..

 

İkinci Dünya Savaşı sırasında, bir adam Winston Churchill'e aptal dediği için Londra'da tutuklandı.

 

Ertesi gün Avam Kamarasında muhalefet tutuklamayı şiddetle protesto etti. “Polis devletinde mi yaşıyoruz” diye bağırdılar,

Churchill, herkesi mahcup edecek bir yanıt verdi:

"Adam Başbakana aptal dediği için tutuklanmadı. Savaş zamanında bir devlet sırrını açıkladığı için tutuklandı!..

 

Yaşadığımız günlerin kısa bir özeti!..